Başlamadan önce oylarımızı verelim mi çiçeklerim🌸
***
Tekli koltuğa iyice gömüldüğünü fark ettiğinde güçlükle doğruldu. Orada ne kadar süredir öyle oturuyordu, ağlıyordu, ya da ağlamaları ne zaman dinmişti bilmiyordu.Yanında duran şarap kadehine uzandı. Bir yudum almak istedi ancak yapamadı. Kan kadar ılıktı artık. Kalkıp aheste bir şekilde tekrar mutfağa girdi. O şişeden kalan son şarabı da lavaboya, şişe kırıklarının üzerine boşalttı. Her şey bitmişti, Berk'e ait olan her şey kadehin dibinde kalan son şarap ile bitmişti.
Tekrar salona döndüğünde etrafa şöyle bie göz attı. Ayrılık sonrası herkes nereye baksa ondan bir parça gördüğünü söylerdi. Görmeyi denedi. Berk'e ait herhangi bir şey görmeye çalıştı. Yapamadı. Berk öyle bir gitmişti ki, birlikte yaşadıkları her şeyi de beraberinde götürmüştü sanki.
Elinde 12 koca yıllık bir boşluk vardı şimdi. Daha fazlası yoktu.
Telefonuna bakmak için uzandı, Berra ve Gülse dün gün boyu onları habersiz bırakmaması için kendisini tembihlemişti. Ancak böyle şeyler yeni yeni aklına geliyordu. Tam bildirimlerini kontrol edecekti ki, kapı çaldı.
Aheste hareketlerle kapıyı açtı. Karşısında oldukça meraklı iki kadın gördü ve geçmelerine izin verdi. Berra telaşlı bir kadındı. Girer girmez Azra'nın üzerini incelemeye başladı. "Kuşum, iyi misin? Çok merak ettik seni." dedi ve arkadaşına sarıldı.
Aslında iyiydi, yani sabaha göre iyi olduğunu düşünüyordu. Ancak Berra ona bu soruyu sorunca yine ağlamaya başladı. Arkadaşının omzunda hıçkıra hıçkıra ağlarken neye ağladığını bile tam olarak bilmiyordu.
Berra omzundaki kızı alıp ondan ayrılmadan salona doğru ilerledi. Onu üçlü koltuğa oturttu ve kendisi de hemen yanına çöktü. Azra'nın diğer yanında da Gülse vardı.
"Ne oldu? Geldi mi o aşağılık herif?" diye sordu Gülse asla kibar olmayan bir tonda. Berra gözleri ile ona sakin olması gerektiğini anlamıştı, ancak kendisine engel olamıyordu. Azra'yı hiç böyle görmemişti.
Azra kafa salladı ve arkadaşını onayladı. "Geldi, bizi yatakta bastı." dedi dünyanın en basit şeyinden bahsediyormuş gibi. "Ee sonra ne yaptı?" diye sordu Gülse oldukça vurdulu kırdılı bir aksiyon filmi izliyormuşcasına bir heyecanla.
"Ne yapacak, ne işin var senin adamın koynunda falan diye ahkam kesti bir de utanmadan. Adamı da biraz hırpaladı."
"Ee, notu gösterinde ne dedi?" diye sordu bu sefer Berra. Hırpalanan adam falan umrunda bile değildi. Onun arkadaşı ne haldeydi canım? Bir de elin adamına mı üzülecekti?
Azra'nın yüzüne acı bir gülümseme oturdu. "Aramızda kalsın, yoksa itibarım biter falan dedi. Düşünebiliyor musunuz, ben mahvolurken o itibarından bahsetti."
Berra dayanamayarak tekrar arkadaşına sarıldı. Azra'nın şu an karmakarışık olduğunu görebiliyordu. Onu tanıdığı ilk anda yanında Berk vardı. Azra'yı hiç Berk'siz görmemişti. Buna kolayca alışamayacağını biliyordu.
Gülse'nin gözleri Azra'nın bir duvarını boydan boya kaplayan kitaplığa gitti. Kitapların az sayılmacak kadarı yerlerdeydi, birkaç tanesi de rafında devrilmişti. Gözleri ile kitaplığı işaret ederek konuştu: "Buranın hali ne, sana bir şey yapmadı değil mi?" diye sordu. Çünkü eğer yaptıysa Berk'in kemiklerini en olamadık yerden çıtır çıtır kıracaktı.
Bu soru Azra'yı önceki geceye götürdü. Adamın adını hala hatırlamıyordu, ancak o adam hayatının en unutulmaz zamanında oradaydı. Hem, dün gece yaşadıkları ilişki bambaşka bir zamanda yaşasa harika sayılabilirdi de.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yüzyılın İntikamı (Tamamlandı)
General FictionMerhaba! Ben Azra, Azra Karakaya. Şu an ipek çarşaflar arasında, adını bile hatırlamadığım bir adamın koynunda sereserpe yatıyorum. Çıplağım ve biraz da terliyim. Az sonra dış kapımda bir anahtar dönecek, gelen kişi dosdoğru yatak odamın yolunu tuta...