Bölüm 16-Can Alıcı Centilmenler ve Yaklaşan Tehlikeler

39.3K 2.1K 176
                                    

Holaa ben geldimm💖💖

Söz verdiğimden azıcık geç geldim sorry😔😔

Ama tüm bu sırada Genel Kurgu'da 31. olmuşuz, bir sürü yeni okuyucumuz olmuş. Hepinizi sağlı sollu şapur şupur öpüyorum, hoş geldiniz anacımm

Başlamadan oylarımızı verelim, bol bol da yorumlarımızı yapalım olur mu💖💖

***

Yorucu geçen bir günün ardından hastaneden ayrılırken aklında pratik bir makarna ve bir kadeh şaraptan başka hiçbir şey yoktu. Çıktığı saat yine standart mesai saatini çoktan aşmıştı. Ancak bu kesinlikle şikayetçi olduğu bir durum değildi. Eve gitse kesinlikle hastanede olmaktan daha yararlı bir iş yapmayacaktı.

Arabasını park etmek için her zamanki yerine doğru otomatikleşen hareketlerle ilerlerken yerinin dolu olduğunu geç fark etti. Hatta biraz daha geç fark etse olası bir kazaya bile sebebiyet verebilirdi.

Boş bulmayı beklediği yeri dolduran arabaya farın aydınlattığı ışıkla şöyle bir göz attı. Bu arabayı tanıyordu, hem de oldukça yakından! Daha önce bu arabada evine gelmişliği, bu arabayı yolda durdurup kendisini dışarı atmışlığı bile vardı. Yine de bu tanıdık arabanın evinin önünde ne yaptığına anlam veremedi.

Arabasını yolun ortasına, kendi park yerinin hemen yanına bıraktı ve dörtlüleri yakarak indi. Onunla aynı anda diğer arabadan Oğuz da indiğinde ona hiçbir şey demeden sorgulayıcı birkaç bakış göndermeye başladı.

"İyi akşamlar." dedi Oğuz büyük bir rahatlıkla. Bu adamın bu yersiz rahatlığı çoğu zaman sinirlerini bozuyordu. Şimdi de o zamanlardan birindelerdi.

"İyi akşamlar?" dedi ancak sesi onunkinin aksine zarif tınımıyordu. Sorgulayıcı ve görece kabaydı.

"Hastaneden ne zaman çıkacağını bilmediğim için seni burada beklemek istedim, biraz konuşalım mı?"

Gözleri kısıldı. Aklından çeşitli düşünceler geçti. Ne zamandır burada bekliyordu? Ne konuşacaklardı? Evde konuşmaları uygunsuz olur muydu? Ya da onunla konuşmayı nasıl bu kadar çabuk kabul etmişti?

Aklından geçen düşünceleri hızlıca kovaladı. Başını salladı. Kısık sesi sadece "Olur." demesine müsade etti. Onunla o evde yalnız kalma düşüncesi tarafından boğulduğunu hissettiğinde boğazını temizledi. "Bir restorana gitsek olur mu, henüz yemek yemedim." dedi.

"Olur. Sen arabanı bırak, tek araba gidelim." dedi Oğuz. Azra arabasına binerken Oğuz'un davetsiz park ettiği o park yerinden çıkmasını seyretti. Oğuz ile ilgili tüm duyguları bu park yeri karmaşası ile özetlenebilirdi. O hep Azra'nın kendisine ait olan yerlerde dolaşıyordu. Huzur kaçırıcıydı. Ancak günün sonunda Oğuz tam bir centilmendi. Azra'ya ait o yeri ona teslim ederken onu yemeğe götürmeyi teklif ediyordu.

Hayatına rahatsız edici bir şekilde giriyor, daha sonra her şeyi yerli yerine bırakıp gidiyordu. Tüm bunları yaparken hararetlerinden zarafet damlıyordu hayatının orta yerine. Ve her gidişinde kendisini daha fazla ona bulanmış gibi buluyordu Azra.

Oğuz arabasını park eden kadının kapıları kontrol edişini izlerken kendisine uzak olan kapıya bir hamlede uzandı. Azra'nın kapısını arabanın içinden açmak onun gibi uzun boylu bir adam için zor bir hareket sayılmazdı. Azra içeri girdiğinde suratındaki gergin gülümsemeyi kolayca fark etti. Soğuk bir kadın gibi durabilirdi. Ancak Oğuz için bu kadının duygularını okumak hiç zor değildi. Hatta bir refleksti.

Yola odaklandı. Dikkatini Azra'dan çektikten hemen sonra "Yakınlarda bildiğim güzel bir İtalyan restoranı var. Senin için sorun değilse oraya gidelim." dedi. Azra'dan birkaç onaylayıcı mırıltıdan fazlasını alamadı. Kalanı İstanbul trafiğinin izin verdiği ölçüde sessizlikti.

Yüzyılın İntikamı (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin