1| kimsin sen?

3.2K 168 470
                                    

Dükkânın kapısı aralanıp içerideki sessizlik hoş çıngırtılarla bozulduğunda elimdeki kitabı yavaşça önüme bırakıp başımı kaldırdım. Merhaba, kimsin? İçeriye sakin adımlarla girdiğinde ve acele etmeden önümden geçerek raflardan birine adımladığında gözlerimdeki merakla takibe almıştım. Sende bir öğrenci havası var.

Hafif dalgalı sarı saçları kasvetli raflar arasında kaybolduğunda liderini tereddütsüz takip eden bir av gibi sorgulamadan adımlarını taklit ettim. Hava gayet serin olmasına rağmen üzerinde ince beyaz bir tişört var. İlgi çekmek istemiyor gibisin ama adımlarını bir sonraki adımına sakince bırakıyor gözükmene rağmen topuklarından fena halde çıkan tok ses seni incelemem için yalvarıyor. Azıcık ilgiyi seviyorsun. Tamam, yemi yuttum.

Raflar arasındaki dolaşımını avını çalılar arkasında izleyen ve tek bir yanlış harekette onu yere indirmek için fırsat kollayan vahşi bir hayvan gibi sabırla izliyorum. "F" ve "K" harfleri arasındaki romanlara bakıyorsun. Asla bitiremeyeceği ağır klasikleri arayan kendine güvensiz tiplerden değilsin. Narin ve ince parmaklarını raflarda gezdiriyordu. Hayır, hiçbir rafta gereksiz oyalanmıyordu. Stephen King okumak için fazla güneş görmüşsün. Işıl ışıl bir görüntün var. Sarı saçlarından omuzlarına doğru yavaşça cılız bir su gibi akıyorum. Beni uyandırıyorsun.

Seni çoktan göz hapsine aldım ama şuan için bunu fark edemeyecek kadar dolu bir zihne sahipsin. Ya da görmezden geliyorsun. Peki, hangi yazarı seçeceksin?

Yanından geçtiği yaşlı adama omzu çarptığında hafifçe eğilip özür diledi. Mahçup bir sesin var. İyi bir erkek tiplemesinden kaçıyor gibisin. Bir sonraki rafa adımlarken beni bulduğunda gözleri ışıldadı. Daha yeni onda gördüğüm mahçup hava kayboldu. Kolundaki sırt çantasına basitçe tutunarak aynı yavaş adımlarla gülümseyerek yaklaştı ve bana ilk kelimeni mırıldanıyorsun.

"Merhaba." Gülüşünü benimle flört etmek istiyor gibi sunuyorsun. "Burada mı çalışıyorsun?"

"Tam üstüne bastın." Ondan yaşça büyük olduğum fark edilmesine rağmen hiçbir saygı ifadesi kullanmaması dikkatimi çekerken gülüşüne yarım ağız karşılık verdim. "Hangi kitabı arıyorsun? Sana yardımcı olabilirim."

Elindeki kahveyi yeni fark ediyorum. Bilindik bir markadan almamışsın ve bunu bir rutin gibi elinde ağır hareketlerle sallarken daha yarısına bile gelmediğin ağzına götürdüğün yerin yıpranmamışlığından belli oluyor. Üstelik gözlerinde herhangi bir yorgunluk ibaresi fark edilmese de bunu zevk için içmediğin her halinden belli. Gözlerimin üzerinde cesurca dolandığını fark ettin ama bununla rahatsızlık duymuyorsun. Hatta hoşuna gitti. "Paula Fox."

Gözlerimi gözlerinden ayırmadan mırıldandım, "Güzel bir seçim."

Ardından bana verilen haritayı takip eder gibi hiç tereddüt etmeden gözlerinden yanaklarına, oradan minik burnuna özenle kondurulan küçük bene ve en son biçimli pembe dudaklarında fazla oyalanmadan tekrar parlak harelerine bakışlarımı çıkardığımda güzelliğinin dayanılmaz olduğunu kabul ediyorum. Efsunluydu. Gözlerini tatlı bir ifadeyle kısıp dudaklarını birbirine bastırdı
Birazdan tatlı bir şekilde sobeleyeceksin beni. "Tuhaf bir oyalanma seziyorum."

İmayla söylediği sözlerinin ardından gözlerimi gözlerinden çekip tatlı yüzünün ben de bıraktığı etkiye hafifçe gülerken güvenli mesafesini önemsemeden yanından geçtim. Amacım hafifçe omzuna değmekti. "Kavalın sesini takip et." Hoş bir kıkırtı kulaklarımı kutsarken "MEŞHUR YAZARLAR" bölümüne kadar arkamdan gelen adım seslerini dinledim. "Buralarda bir yerdedir.

Sugar Burn | TaejinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin