"Başta onun için endişelenmiştim. Hatta annesini aradım, ama ulaşamadığını söyledi. Biraz daha haber alamasaydım polisi arayacaktım." Hayal kırıklığıyla telefonunu masaya bıraktı. "Ama yaptığı paylaşımlara bak." Parmaklarını hafif dalgalı saçlarından sıyırdığı alnına koydu. Rahatlatmak ister gibi hafif güç uygulayarak bastırdı. "Çağrılarımı, mesajlarımı görüyor ama hiçbirine geri dönmüyor. Beni çıldırtıyor."
Hâlâ Jungkook'u düşünüyor oluşun da beni çıldırtıyor.
Bugün Jungkook'un Taehyung'un hayatına tekrar girip ona zarar veremeyecek olmasının üçüncü günüydü. Taehyung'un sonunda telefon numarasını vermesine ve e-posta saçmalığına bir son verdiğimiz için mutluydum, ama bu üç gün içinde bana hiç mesaj atmadı. Kesin bir şekilde bekledim ama beklentim sonuçsuz kaldı. Çünkü, sevgilisinin tam bir pislik olduğuna kanaat getirirse teselli bulmak için direk bana ulaşmaya çalışır sanıyordum. Bu beni biraz hayal kırıklığına uğrattı.
Geceleri ikimizde yalnız ruhlarla boğuşurken ve galibiyetsizce pes edip gözlerimizi kapatmaya niyetlendiğimiz vakit karşı koyamadığım bir istekle ona mesaj atmayı arzuluyordum.
Bir tarafım kafası karışık bir haldeyken onu çepeçevre sarmamı söylüyor, bir tarafım da yaşadığı hayal kırıklığından dolayı beni reddedebileceğinden korkup biraz daha beklememi söylüyordu. İkinci seçeneği çoktan kabul etmiş olmama rağmen, Taehyung'un kafası bu kadar karışıkken başka birine kapılacak olma ihtimali bile beni çileden çıkarıyordu.
Ah Taehyung, bu neslin çözümlenemeyen ruhsal iniş çıkışlarından nefret ediyorum.
"Boş ver, önceden de birkaç defa ortadan kayboldu." Seojoon kollarını göğsünde toplayıp tek kaşını kaldırarak devam etti. Taehyung'un narin bedeninin yanında fazlaca iri kalıyordu. "Pisliğin birisi olsa da em azından iyi olduğunu biliyorsun."
Taehyung bir süre susup buzlu limonatasından yudumladıktan sonra zihninde geçen altyazıyı okur gibi kararlılıkla dudaklarını araladı. "Onu unutmak istiyorum." Gözleri yere düşerken derin bir nefesi omuzlarını düşürerek dışarı bıraktı. Tekrar kuvvetle nefes alarak göğsünü şişirdi. "Onu unutmak istiyorum, ama korkuyorum işte."
Yüzünü göremesem de sarı saçlarının hafif kıvrımlarının özenle süzülüp kulağına yaslanışı, yanaklarındaki sevimli dolgunluğun konuşurken toplanıp tekrar düzlüğe kavuşmasını, yılanı deliğinden çıkaracak kadar tatlı sesi ortaya döküldüğü sıra gül kurusu dudaklarının öne büzülüp tekrar kaybolmasını hayranlıkla takip ediyordum. Mavi kot pantolonuna sıkıştırdığı koyu yeşil tişörtüyle bütün dikkatimi üzerinde toplayıp bedenimi harekete geçiriyordu. Yakalanmayı göze alıyor olsam bile gözlerimi üzerinden çekemiyordum. "Ne yapacağımı bilmiyorum. Sadece bir cesaret kıvılcımı bekliyorum."
Sana verebilirim. Cesaretin, aşkın, tutkunun, şehvetin, merhametin, istediğin her şeyin kıvılcımını damarlarındaki dna'da en şiddetli şekilde hissettirebilirim.
"Taehyung, o herif seni defalarca aldattı. Onu beraber gittiğiniz partide tuvalette başka biriyle yakaladın." Alayla gülüyor gibiydi ama gergin olduğu her halinden belliydi. "Buna rağmen seni ikna etti. Şimdi de hiç çekinmeden devam ediyor. Çünkü buna sen izin verdin. Bazen onda şeytan tüyü olduğunu düşünüyorum."
Taehyung. En yakın arkadaşın dahil, herkes Jungkook'un yanlış kişi olduğunun farkında. Sen niye kendini ısrarla bunca eziyete layık görüyorsun?
"Beni defalarca kez berbat hissettirdiğini ve buna devam edeceğinin de farkındayım." Ses tonu bir yetişkin tarafından azarlanan çocuğun savunması kadar kendine güvensiz çıkıyordu. "Buna rağmen bir hastalık gibi aklımdan çıkaramıyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sugar Burn | Taejin
Fanfiction[Tamamlandı] Küçük bir kitapçıda çalışan Seokjin, dükkânına gelen Taehyung'a aşık olur ve onu saplantı haline getirir. "Aşk için ne kadar ileri gidebilirsin?" *You dizisi uyarlamasıdır*