Kitapçının sahibi Bay Kang, bir akşamüstü yan yana yürüdüğümüz vakit, kitaplardaki gerçek manayı göremediğim için beni azarlarken cılız bir miyavlama sesinin kulaklarımızı bulmasıyla azarını kesmiş ve yanından geçtiğimiz ağaca başını kaldırıp bakmıştı. Bu cılız ses, yol kenarındaki bir ağaca tırmanan kedinin yardım isteme şekliydi. Gömleğinin kollarını sıyırıp kediyi korkutmadan kurtarmak için yavaşca ağaca tırmanmıştı. O zaman bana demişti ki; "Yaratılanlar söylenenin aksine iyi veya kötü olarak yaratılmadı. Böyle olsaydı; iyinin içinde kötü, kötünün içinde iyi bulunmazdı." Gözlerimi kediye dikmiş dikkatle onu izlediğimi fark ettiğinde sesini daha da keskinleştirip devam etti. Konuştuğunda dikkate alınmak isterdi. "Görüp görebileceğin her şey güçlü ve güçsüz olarak yaratıldı, Seokjin." Kediyi ağaçtan indirip yere bıraktıktan sonra pantolonunun paçalarını çırpıp, ellerini omuzlarıma koyarak bastırmış ve yüzümü buruşturmamı sağlamıştı. Eli cidden ağırdı. "Şimdi bunu hiç unutma," fıtratından geldiğini düşündüğüm keskin ve soğuk bakışlarını bana dikmişti. "biz güçlüleri de güçsüzleri korumakla sorumlu tuttu."
O zamanlar ne demek istediğini çok fazla kafama takmamıştım, Taehyung. Çünkü aklım kurtarılması gereken zeytin gözlü, minik kedi yavrusundaydı. Zaten hep dikkat etmem gerekenden başka bir noktaya odaklandığım için bana kızardı. Şimdi ne demek istediğini daha iyi anlıyorum. Sen cılız sesiyle yardım isteyen o minicik, zeytin gözlü kedi yavrususun.
Siyah saçlarının perçemlerinin gözüne uzanan birkaç tutamını iki parmağının arasına alıp özenle düzeltti. Masadaki kupasında hala dumanı tüten kahveden yudumladıktan sonra tek kaşını kaldırıp Taehyung'a baktı. "İyi misin?"
Kitapçıdaki işlerimi hallettikten sonra geri kalan işleri Yoongi'ye devrettikten sonra Taehyung'un arkadaşının sosyal medyadaki paylaşımından konumunu bulup kafeye gelmiştim. Onlar cam kenarında oturup kahvelerini yudumlarken ben de biraz gerilerinde onların görüş alanı dışında yüzümü şüphe çekmeyecek şekilde saklayarak kulağımı konuşmalarına vermiştim. Arkadaşının sorusuyla bakışlarını camın ardından çekip ona döndü. Solgunca gülümsedi.
"İyiyim." Kısaca cevap verdin, çünkü değilsin. Değer bilmez, ipe sapa gelmeyen herifin birine tutulmuş ve acı çekiyorsun. Üstelik okulunda derece almak için gece gündüz çalışıyorsun ama hala yetemediğini düşünüyorsun. Kısaca cevap verdin, çünkü yalan söylerken sesin titrer diye korkuyorsun. Ama neyse ki arkadaşlarının hepsi salak değil, Taehyung. Birazdan onu ikna etmek için tekrar yalan söyleyeceksin ama bu sefer daha kesin olmalısın. Başını sallarken gülümsemesini genişletti. "Gerçekten, gerçekten iyiyim."
"Hadi ama, Taehyung. Bari bana yalan söyleme." Konuşurken mimiklerini kullanmıyor, sadece dudaklarını oynatıyordu. "Son zamanlarda keyifsiz olduğun her halinden belli." Seni önemsiyor gibi görünüyor.
"Tamam," derin bir nefesi dudaklarından yolcu etti. Yalanının ortaya çıkması canını sıktı ve bu da suratını asmana sebep oldu. Fakat, sana gülmek daha çok yakışırdı. "hayatımdaki her şey yokuş aşağı son hızla gidiyor ve ben frenin nerede olduğunu bile bilmiyorum." Elleri masanın üzerinde parmaklarıyla oynarken mırıltıyla söylediği cümleler hüzünlü sesiyle harmalanmıştı. Arkadaşı tek kaşını kaldırıp önündeki tatlıyı kesmeyi bıraktı. Bıçağı tabağa bıraktığında dudaklarını araladı ama Taehyung fark edip kaşlarını havalandırarak gözlerini büyüttü. Elini naifce havada sallayarak arkadaşının konuşmasına izin vermedi. İçini döktüğü, karamsar tarafını dile getirdiği için pişman olmuş gibiydi. Şimdi toparlamaya çalışacaktı. "Ama hepsi önemsiz şeyler. Ben halledeceğim, merak etme."
Her zaman kendimizi böyle avuturuz ama hangimiz tek başımıza halledebildik? Önünde sonunda birinin desteğine ihtiyaç duyacaksın. Birini yanında hissetmek isteyeceksin. Pes ettiğinde sırtını sıvazlasın diye.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sugar Burn | Taejin
Fanfiction[Tamamlandı] Küçük bir kitapçıda çalışan Seokjin, dükkânına gelen Taehyung'a aşık olur ve onu saplantı haline getirir. "Aşk için ne kadar ileri gidebilirsin?" *You dizisi uyarlamasıdır*