19| bağımlı

457 42 323
                                    

Merhaba 🙋 unutmuşsunuzdur artık ama yine de geldim :" yeni bölüm bekleyen görmedim ama yoğun olduğum için yazamamıştım. Anlayışınız için şimdiden teşekkürler ❤

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum. Onları gördükçe cidden motive oluyorum :) Keyifli okumalar ❤

                                   ♤

Bu güne kadar okuduğum kitaplardaki karakterlerden edindiğim çıkarıma göre, aşık olduğumuzu hissettiğimiz saniyeden itibaren karşımızdaki kişi kendi sulietinden sıyrılıp bir mükemmellik çerçevesine bürünüyor ve o zamana kadar kendimizde fark ettiğimiz bütün kusurlar kafamızda tasarladığımız o kusursuz varlıkla tamamlanıyor. Öyle ki onu ilahi bir kısvenin içine hapsedip ona tapacak boyuta geliyoruz. Böylelikle bize sıkıntı veren o ruhsal boşluk dolduruluyor, kendimizi daha değerli hissetmeye başlayarak beraberinde mutluluk duyuyoruz.

İnsan aşk, nefret, kıskançlık gibi yoğun duygular içine girince mantığını yutuyor. Özellikle aşk insanın öngörüsünü yerle bir eden bir duygudur. Bu duyguyu hissettiğin andan itibaren düzgün düşünemiyor, doğru analiz edemiyor ve olduğu yerde takılı kalıyor. Bir nevi işlevini kaybederek kontrolü elden bırakıyor. Kendi kusurlarını onun kusurları ile örtüp kendini daha kusurlu, onu ise kusursuz ilan ediyor.

Benim için de Taehyung kahverengi parlak hareleri, sarı renkteki dalgalı saçları, yüz hatlarının sertliğine rağmen hafif tombul yanakları, kendine has şeklinden ötürü bende hayranlık uyandıran sıcak dudakları, çuval giyse yakıştıracak fiziğinin yanında giydiği her şeyi ilahi bir boyuta taşıyan uzun boyu ve biraz sinsi bir yapıya sahip zekası sebebiyle kesinlikle kafamda oluşturduğum o kusursuzluğun üstünde kusursuz bir varlıktı.

Özellikle vücudunun nerelerinde olduğunu asla hatırımdan silemediğim benleri -ki yüzündeki o iki küçük beni görmezden gelirsem en sevdiğim beni kalçasında bulunandı. Hatırlayınca bile içimi ateşe veren o dakikalarda ne zaman arkasında konumlansam kollarım belini kavrayıp sarmadan önce mutlaka o koyu nokta gözüme çarpardı. Onu biraz daha tahrik etmek istediğim vakit dilimi özellikle o noktaya vurur ve hemen ardından nazikçe içine girip kollarımı beline sarardım.

Gözlerimi Taehyung'tan çekip hemen ardından aynaya çevirdiğimde karşılaştığım surat gayet güzel bir yaratığa aitti ve gözlerinde gördüğüm o arzu görmezden gelinemezdi. Sevilmek arzusu.

Tıpkı Frankenstein'in kendi elleriyle yarattığı ve onun çirkinliğinden iğrenerek kaçarken acılar içinde bıraktığı o ifrit gibi sadece sevilmek arzusu duyuyordu. Dünyada yaşayan herhangi bir varlık tarafından safca önemsenmek, istekle okşanmak ve sıcaklığıyla evinde hissetmek istiyordu.

Yeterince iyi ebeveynler tarafından büyütülmedi, ona iyi olanı öğretebilecek biri tarafından yetiştirilmedi ve menfaati yerine kendisini seven bir arkadaş edinmedi. Yalnızca aşka tutundu.

Kalbini kime açtıysa -ki bu pek az insan demekti- bütün ilgisini, alakasını ve sadakatini onlara adadı ama sonunda tüm bunlara rağmen onu yalnız bırakarak nankörlük örneği sergilediler. Bir hevesle aldırdığı oyuncağından bir süre sonra sıkılıp kenara attıktan sonra canı sıkılınca tekrar oynamak isteyen bir çocuk gibi riyakar tavırlarda bulundular.

Aşktan yana pes ettiği ve kendini işine verdiği günlerden bir gün canlı bir ruh ile karşılaştı. Ruhun o güçlü aurasına kapıldı ve kendi güvenliği için giriştiği her eylem aniden rayından çıkarak onun güvenliği için yapılan eylemlere dönüştü. Çünkü bir defa incitilirsen hep incitileceğini düşünürsün.

Karşılaştığı ruha karışmak, onun sıcaklığıyla tutuşmak, eylemleri dâhilinde delirmek istiyordu ama en önemlisi artık mutlu olmak istiyordu. Bir insan olarak bunu istemek en doğal hakkıydı, tabii ki ama ifritin de dediği gibi, her yerde eksiksiz bir mutluluk vardı ve bir tek o, telafisi imkansız biçimde bu mutluluğun dışına itilmişti.

Sugar Burn | TaejinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin