Israrla çalan telefon zil sesi, birkaç homurdanma ve yatakta hissedilen kıpırdanmalarla beraber avucum arasından kayan sıcaklık beni boşluğa mahkum etti. Hemen ardından boğuk, derinden gelen bir sesin fısıltısı kulaklarıma ulaştı. "Efendim." Uyanık olmama ve birkaç dakikadır huzurla uyuyan Taehyung'u izliyor olmama rağmen gözlerimi açmadım.
Hâlâ yatakta uzanırken sesi uykulu geliyordu. "River motel mi?" Bir süre sessiz kaldığında uyuyakaldı sandım ama derin bir nefes alıp devam etti. Aldığı nefesler uyku mahmurluğuyla hırıltılıydı. "Gerek yok. Tren garından keserim. Goryeong'a bilet bulmak o kadar da zor değil." Ne yaptığını göremediğim için diğer bütün duyularımın etkinliğini kullanmaya çalışarak hareketlerini anlamaya çalışıyordum. Yatağın ondan tarafında büyük bir hareketlilik ve ardından gelen sızlanmalarla doğrulduğunu tahmin ettim. Yüzümde hissettiğim yoğun enerjiyle büyük bir sessizlik odayı kucakladı. "Birazdan almaya çıkarım. Ben de."
Muhtemelen yanında uyuyan bedenimi fark edip konuşmasını kestirip attı. Çünkü son söyledikleri oldukça donuk aralıkla duyulmuş ve öncekine nazaran daha kısık çıkmıştı. Telefonu komodine koyup hareketsizce bekledi. Üstümde hissettiğim gözlerin rahatsız edici ağırlığıyla daha fazla dayanamayarak kirpiklerimi birkaç defa kırpıştırarak yatakta uyuşukça gerindim. Sanki yeni uyanıyormuş gibi gözlerimi açıp onunla göz göze gelince gülümseyerek geri kapattım ve yumruklarımı acıtmadan gözlerime götürüp ovuşturdum.
"Günaydın." Yatağın kenarında dikilmiş hareketlerimi izleyen Taehyung'un gülümsemesi genişledi. "Beni buraya sen mi getirdin?"
"Günaydın." Diyerek karşılık verdikten hemen sonra başımı aşağı yukarı salladım. Gergin ifademi bir yapbozu bozar gibi hızla dağıttıktan sonra zoraki bir gülümsemeyi onunla buluşturdum. "Ne zaman uyandın?"
"Çok olmadı." Elini ensesine götürüp oradaki saçlarını uysalca karıştırdı. "Uykun baya ağır galiba, telefonum ısrarla çaldı ama rahatsız olmadın."
"Normalde bu kadar ağır değil." Hâlâ yatakta oturuyorken bedenimi biraz geriye çekip sırtımı yatak başlığına yasladım. "Geç uyuduğum için galiba."
Seni tanıdığım günden beri sabırsızca beklediğim bir sabaha sonunda gözlerimi açtım. Yanımda sen vardın ve hayal ettiğim gibi huzurla uyuyordun. Dün benden hoşlandığını söyledin ama bunun heyecanını bile yaşayamayacak kadar korku duyuyorum. İstemediğin şeyleri yapıyor olma ve bundan zarar görecek olma ihtimalin beni endişelendiriyor. İşte bu ifrit düşünce mutluluğuma engel oluyor.
Taehyung başını aşağı yukarı salladı. "Anladım." Aramızda her zamanki sessizlik hâkimdi ve içeriden arkadaşlarının sesleri yükseliyordu. Kapıya doğru bakıp küçük bir kıkırtıdan sonra, "Kahvaltı hazırlıyorlardır. Elimi yüzümü yıkacağım ama önce sen girmek ister misin?" dedi.
"Sorun değil." elimi saçlarıma atıp havaya kalkmış önlerini düzeltmeye çalıştım. Dün gece uyuyamamın cefasını şimdi çekiyordum. Gözlerimin içi şiddetle yanıyordu.. "Sen git, ben toparlanıp geliyorum."
Aramızda topuklarını yere vura vura 'ben buradayım' diyen gerginliği dağıtmaya çalışıyordum ve amacım biraz da zaman kazanmaktı. Taehyung başını sallayarak telefonunu komodinden alıp odadan çıktı. Başımı Taehyung'un yastığına doğru çevirdim ve yavaş hareketlerle uzanarak elime aldım. Burnumu içine gömdüğümde gözlerim kendiliğinden kapanırken kendimi sakinleştirerek gerginliği üzerimden atmaya çalışıyordum. Sakin kafayla karar vermeli, acele etmemeliydim.
Beni sakinleştiren, burnumu ensesi ve boynu arasındaki yere yaslayıp saatlerce koklayabileceğim kokusu ne şekerli, ne de odunsuydu. Satır satır arasam da lügatımda bu kokuyu tarif edecek hiçbir kelime bulamazdım. Bununla beraber içimi ferahlatan, beni mutlu anılara götüren bu kokuyu daha önce duymadığıma da adım kadar emindim. Kendisine hastı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sugar Burn | Taejin
Fanfiction[Tamamlandı] Küçük bir kitapçıda çalışan Seokjin, dükkânına gelen Taehyung'a aşık olur ve onu saplantı haline getirir. "Aşk için ne kadar ileri gidebilirsin?" *You dizisi uyarlamasıdır*