"Kusursuz geçen ilk ayda birçok badire atlattık, zor olanı başardık ve hiç olmadığı kadar yakınlaştık. Rüya gibiydi. Birbirimize dokunmadan yapamıyorduk."
Kalçalarımızı kaportaya yaslamış, tepeden şehrin manzarasını izlerken başını usulca bana çevirdi. Üzerimde hissettiğim bakışların yoğunluğunu fark ettiğim an başımı merakla ona döndürüp gülümsedim. Yüzlerimiz birbirine samimi bir yakınlıktaydı. Karşılık vermekte gecikmeyerek tatlı tatlı gülümsedi. Hemen sonra iki kaşı havalanıp gözlerinde yaramaz bir merakla dudaklarını araladı. "En son ne zaman arabada seviştin?"
Meraklı sorusuna karşı tembelce omuz silktim. Bu beklemediğim bir soruydu ve o beni köşeye sıkıştırmayı her zaman severdi. "Hatırlamıyorum."
"Güzel." Bedenini çevirip açık bacaklarımın arasına girerek yüzlerimizi karşı karşıya getirdi. Ona hayır demem imkansızdı. Kollarımı ince beline sararak kendime doğru çektim. Etrafta kimse yoktu ve hava edepsiz yakınlaşmamızı örtecek kadar karanlıktı. Dudaklarına kapanmadan önce elini enseme atıp saçlarımı okşarken kendinden emin bir ifadeyi takınıp en cazip gülüşünü sunarak gözlerimin içine baktı. "Ama bunu unutamayacaksın."
"Aramızdan su sızmıyordu. Ne olursa olsun, bu zorlu süreç bitene kadar beklemeye hazırdım ve bu durum bizi daha çok yakınlaştırdı. Cenazeden sonraki ay çok samimiydi. Fazlasıyla gerçekçiydi. Bizi eskisinden daha çok bütünleştirdi. Ama ilerleyen haftalarda bir şey oldu. Tam olarak aramızın bozulduğu anı söyleyemem ama bozuldu işte."
İkili koltuğun köşesine rahat bir oturuşla kurulmuş, dirseğimi koltuğun kenarına dayamıştım. Ofisin içi oldukça ferah dizayn edilmiş, dikkat dağıtacak herhangi bir öge barıldırılmamıştı. Gerçi bulunsa bile benim bütün odağım karşımdaki esmer, oldukça iri yapılı adamda toplanmıştı. Onun mimiklerini, hareketlerini takip ederken gözlerinin içine bakarak son zamanlarda olanları anlatıyordum.
Camın yanında olduğu için odadaki her şeyden daha aydınlık gözüken esmer adam tam karşımda olmasa da biraz daha çaprazımda tekli koltukta oturuyordu. Yine de vücut yönüm oturduğu koltuğa göre ayarlanmıştı. Elinin birini açık bir şekilde karın hizasında kaldırarak ciddi bir ifadeyle yüzüme baktı. "Bu yüzden mi terapiye geldin? İlişkinizin neden bozulduğunu anlamak için mi?"
Sıkıntılı bir nefesten sonra beklediği cevabı verdim. "Bozulmakla kalmadı. İlişkimiz bitti ve nedenini merak ediyorum."
"Tamam, şöyle yapalım." Yerinde hareketlenerek biraz daha bana doğru eğildi ve samimi bir ifadeye büründü. "Burayı bir ofis ve beni de bir deli doktoru olarak düşünme. İki arkadaş laflıyoruz." Eğilip önümdeki sehpaya küçük bir kayıt cihazı koydu. Tekrar koltuğuna oturdu ve arkasına yaslanıp bacak bacak üstüne attı. Dirseklerini koltuğun kenarına yaslayıp ellerini göğüs hizasında birleştirdi. "Aranızın iyi olduğu zamanlardan başlamak ister misin?"
"Cenaze günü eve beraber geldik. Zamanla atlatacağına inanıyordum ve ama şimdilik duygularını daha rahat yaşaması için onu yalnız bırakmak istedim. Ben üzülünce insanlardan kaçardım. Bu yüzden ona da iyi geleceğini düşünerek yatağına yatırdım."
"Taehyung, ben gidiyorum. Herhangi bir ihtiyacın olursa beni arayabilirsin. Senin için her zaman müsaitim."
Arkamı döneğim sıra "Seokjin." diyerek yatağında hafifçe doğruldu. Gözleri hüzünlü ve nemliydi. "Gitmesen olmaz mı?"
"Desteğime ihtiyacının olması mutlu etmişti. Bu yüzden memnuniyetle kabul ederek yanında olduğumu hissettirmek istedim." Hatırladığım an yüzümde hafif bir gülümseme uyandırırken anlatmaya devam ettim. "Yanına yattım ve göğsümde ağlarken sabırla bekledim, saçlarını okşayarak sakinleştirmeye çalıştım ve ona yemek yaptım. Hassas bir kalbe bakar gibi özenli davrandım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sugar Burn | Taejin
Fanfiction[Tamamlandı] Küçük bir kitapçıda çalışan Seokjin, dükkânına gelen Taehyung'a aşık olur ve onu saplantı haline getirir. "Aşk için ne kadar ileri gidebilirsin?" *You dizisi uyarlamasıdır*