Sonunda geri dönüş yapabildim! Umarım hâlâ aktifsinizdir :( Bölüm uzun ve yazarken baya uğraştım. Bol yorum atarsanız çok sevinirim. Keyifli okumalar ❤
♤
Hava iyice karardığı vakit dükkânı kapatıp eve gitmeden önce gün sonunda yapılması gereken işleri halletmek için öncelikle kapının camına asılı 'AÇIK' yazısını 'KAPALI' olarak çevirip sakin adımlarla kasanın arkasına yürüdüm.
Ana ışık kapalı ama arkamda kalan ofis odasının ışığı açıktı. Bu sebeple dükkân loş bir hava içine hapsedilmişti. Kasanın şifresini girip açtım. Hesap için kullandığım büyük, dikdörtgen, kalın ebatlı defteri açıp kutucuklara kısa notlar yazmaya başlamak için masa lambasını açtım. Her şey gayet rutindi.
Dikkatimi dağıtan ses arkamdan gelen ritmik sakin adımlardı. Biraz daha uzağımda kalan ve dükkânın içinde yankılanacak kadar toktu. Kaşlarımı şüpheyle çattım. Bu imkânsızdı çünkü dükkânda yalnız olduğuma adım kadar emindim.
Adım sesleri kesilir kesilmez kasayı kapatıp esrarengiz sese doğru yürüdüm. Gariptir ki içimde bir korku yoktu ve sanki bunu yapmam gerekiyormuş gibi gayet rahattım. Bu bir film sahnesi olsaydı; bütün izleyicilerin hep bir ağızdan sese doğru gitmemem gerektiği üzerine isyanları olurdu.
Biraz daha karanlıkta kalan kitaplıkların arasında bir iz bulmak adına gezerken tanıdık bir erkeğin kıkırtısını duyunca afallamış bir ifade ile sese biraz daha yaklaştım. Zihnim aniden karanlıklaştı.
Ahşap komodinin üzerinde bacakları iki yana açık halde oturan yüzünü çok net seçebildiğim tanıdık sima ve onun iki bacağının arasına konumlanmış uzun boylu, deri ceketli yabancı bir adam vardı. Tanıdık sima zevk kıkırtıları çıkararak saçlarını karıştırırken, adam yüzünü onun boynuna gömmüştü.
Dudaklarımı zorlukla araladım. "Youngjae."
İsmini andığım an gözlerini yavaşça kaldırıp bana dikti. Kahkahası saniye saniye söndü. Gözlerindeki ifade korkunç ve ürpertici bir his taşırken deri ceketli yabancı adam beni duymamış gibi onunla ilgilenmeye devam ediyordu.
"Youngjae." Diye tekrar mırıldanıp ona doğru koşmaya çalışırken kendimi aniden cam bir kafesin içinde buldum. İkisi hâlâ aynı yerde dururken ben camın ardından çaresizce onlara sesleniyordum. "Youngjae!"
Gözlerini benden ayırmadan şeytanî bir gülümseme takındı. Başını hafifçe yana eğerek küçük küçük hoşnut kıkırtılar bıraktı. Gözlerim dolmuş, öfkem yeşermiş halde cama vurmaya başladığımda bir çakal kadar sinsi ve tüyler ürpertici tondaki kıkırtısı kahkahaya döndü. "Youngjae!"
Bu sırada deri ceketli adam sonunda yüzünü kaldırdı ve bana sinirle yan bir bakış attı. Ben bağırırken yüzündeki kindar ifadeyi bozmadan yüzünün diğer yarısını da bana doğru çevirdi. Bir yanı tamamen pürüzsüz dururken diğer yarısı kan içinde parça parça olmuştu.
Daha çok bağırdım. Youngjae kahkaha atarken bütün gücümle elimi cama vurdum. "Özür dilerim!"
Adam kin ile harmanladığı gözlerini dikmiş sadece bakarken Youngjae çatlarcasına kahkaha atıyordu. "Özür dilerim! Youngjae!"
Gözlerimi hızla açıp beyin sarsıntısı geçirir gibi yerimden sıçradım. "Youngjae!"
Kan ter içinde nefes nefese etrafa bakındım. Oda karanlıktı. Yatakta yatıyordum ve kendi evimdeydim. Kâbus gördüğümün bilincine varınca başımı endişeyle yanıma çevirdim çünkü Taehyung'un sesimi duymuş olmasından korkuyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sugar Burn | Taejin
Fanfiction[Tamamlandı] Küçük bir kitapçıda çalışan Seokjin, dükkânına gelen Taehyung'a aşık olur ve onu saplantı haline getirir. "Aşk için ne kadar ileri gidebilirsin?" *You dizisi uyarlamasıdır*