Gökyüzü karanlığı bir battaniye gibi yeryüzüne sermişken şehrin kalabalığı seyrekleşmişti. Gecenin yalnızlığını göğüslenmiş geçtiğimiz sokakları cılızca aydınlatan sarı lambalar yanımda yürüyen Taehyung'un yüzünü de silik bir çabayla aydınlatıyordu.
Dükkânı beraber kapatmadan önce Taehyung'u yasladığım raftan sarsıntının şiddetiyle düşen birkaç kitabı yerden toplayarak yerlerine yerleştirmiştik. Her şeyin yolunda olduğuna emin olduktan sonra şantelleri indirip dükkânın kapısını kitlemiştim. Kepengi de indirip kenarda ayağının ucuyla ezdiği cisimle oynayan Taehyung'a evine kadar eşlik etmeyi teklif etmiştim.
Birkaç köpek havlaması ve arabaların uzaktan gelen karmaşık gürültüleri adım seslerimizin ritmik düzeniyle kulaklarımıza ulaşırken sessizce yürüdüğümüz tanıdık sokaklarda ara sıra birbirimize bakıp göz göze geldiğimizde ise sadece gülümseyip önümüze dönüyorduk. Düşünceli veya gergin değildik. Kesinlikle değildik ama yine de konuşmuyor, sessizliği dinliyorduk.
Elimi birkaç defa yanımda yürüyen Taehyung'un başıboş sallanan eline sürtüp ardından ince, uzun parmakları parmaklarım arasına girecek şekilde birbirine geçirdim. Sanki benden bir atak bekliyormuş gibi tereddütü aramıza engel koymadan sıcacık avuçlarını avuçlarımla buluşturup tutuşumu sıkılaştırdı ve bedenini birbirini çeken zıt kutuplar gibi bedenime yaklaştırıp başını omzuma koydu. Diğer elini de bileğime yerleştirip adımlarımızı tamamen eşitleyip uyumsuzluğu ortadan kaldırdı.
Elimi elinden çekip kolumu boynuna dolayarak bedenini kendime doğru çektim. Kollarını belime dolayarak bedenlerimiz arasındaki en ufak boşluğu da yok etti. Başını boynuma doğru yaslayıp saçlarının düzenini bozacak şekilde sürterek iyice yerleştirdi. Vücudunun bütün kıvrımları bir yapbozu tamamlar gibi benimkini tamamlıyordu.
Sevginin sıcacık yuvasında bütün hoş kelimelerin çağrışımı onun ismini bulurken dudaklarıma içten bir gülümseme kondu. Sanki hala kor alevlerinin ıslaklığı dudaklarımdaydı. Öne doğru çıkardığım dudaklarımı saçları arasına daldırdım ve uzun soluklu bir öpücük kondurdum. Bir ilahiyi andıran kıkırdaması geceye karışıp onu gözümde aydınlığa kavuşturdu.
"Taehyung, benim de sana bir özür borcum var." Ciddi olup olmadığıma bakmak ister gibi başını kaldırıp bir ressamın fırçasını andıran kirpikleri arasından gözlerime baktı. Ardından tekrar başını bana yaslayıp sessizce dinlemeye başladı. Boyumuz birbirine denk olduğu için sanki kulağına doğru konuşuyor gibiydim. "O gün baban hakkında bilmişlik tasladım. Halbuki ilişkiniz hakkında hiçbir şey bilmiyordum. Bazen seni yıllarca tanıyormuş gibi hissediyorum ama geneli düşünücek olursak, özel hayatın hakkında konuşacak kadar tanımıyorum."
"Hayır, ben fazla abarttım. Saldırgan bir haldeydim ve saçmaladım. Düzgün düşünemiyordum." Yavaş adımlarımız yerini daha minik adımlara bırakmış, sesimiz gecenin sessizliğinde mırıltılara dönüşmüştü. Burnumu saçlarına yaklaştırıp fark ettirmeden kokladım. "Tuhaftır, sanki bugüne kadar çıktığım kim varsa ya da babamın eski harap hali ve şimdiki hali gibi kendisini başka biri olmaya zorlayan kişilerdi. Belki de bana benziyorlardı. Hem harap hem de sahtekâr."
Ruhundan akıp bedeninde ev edinen bütün yükü bana vermesini ister gibi kendime doğru daha fazla çekerken itiraz ettim. "Hayır, sahtekar değilsin."
Belimdeki elini sıkılaştırıp kısa ve sessiz bir gülüşten sonra alınmış gibi, "Sadece harap mıyım yani?" diye sordu.
"Hayır, dünyada yaşayan herkes kadar."
Bir süre sessiz kaldıktan sonra, "Bir de sen varsın." dedi. Sesi gülümser gibiydi. Bu sırada önümüzden hantal bir kedi geçti ve arabanın altına girdi. "Başka biri olmaya çalışmıyorsun. Sadece kendinsin. Sende bir gram sahtelik yok. Hayatını internette sergilemek gibi salakça şeylerle uğraşmıyorsun. İlham vericisin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sugar Burn | Taejin
Fanfiction[Tamamlandı] Küçük bir kitapçıda çalışan Seokjin, dükkânına gelen Taehyung'a aşık olur ve onu saplantı haline getirir. "Aşk için ne kadar ileri gidebilirsin?" *You dizisi uyarlamasıdır*