[1] Tavuk

1.1K 67 66
                                    

Yanımdaki ikili atışırken oturduğum yerde daha da yayılarak sırıttım. Onların bu halini izlemek oldukça zevkliydi.

"Oğlum ben gidip konuşacağım ya dayanamıyorum. "

"Hıı konuş da boyunun ölçüsünü al. Yediğin tokatla kalırsın diyorum sana."

"Sabahtan beri gömüyorsun beni lan yeter! Sinan sen de bir şey desene. "

Kısa süreliğine bakışlarımı kıza çevirip düşünür gibi yaptım. Şafak pür dikkat cevabımı bekliyordu.

"Şafakcığım, benim Fırfır Nihal'in dersinden geçme ihtimalim, senin o kızı tavlama ihtimalinden daha yüksek. Gerisini sen düşün."

Sinirle oturduğu yerden bacağıma tekme atması gülmemizi engellememişti.

"Ulan sizin gibi dost olmaz olsun be! İnsan bir üzülme kardeşim der, biz sana yardım ederiz der. "

Akın " Bizde bele, alırsan." derken ben ellerimi iki yana açıp omuz silkmiştim.

"Hele bir sizin bana işiniz düşsün o zaman görüşeceğiz. " diyerek yanımızdan kalkıp bir hışımla kızın yanına gitmişti. Ayarsız, kavgaya gider gibi gittiğinden kız başta korkup kaçmaya yeltenmişti. Şafak kıvrana kıvrana kızı tehlikeli olmadığına ikna etmeye çalışırken Akın anırarak gülmeye başlamıştı bile. Bakışlarımın Akın'a kaydığı bir ara duyduğum "Şlaap!" sesiyle hemen Şafak'a dönmüştüm. Yalnız kız nasıl tokat yapıştırdıysa izi buradan bile görünüyordu. Şafak morali sıfır bir şekilde yanımıza döndüğünde ona kollarımı açtım. Hiç beklemeden kollarımın arasına girmişti. Akın da etrafımıza kollarını doladığında tamamlanmıştık işte. Bu mükemmel anı bozan şey her zamanki gibi Akın'ın sorusu olmuştu.

"Benim anlamadığım bir şey var. Kıza ne dedin de bir dakika geçmeden tokat attı? "

Şafak geri çekilerek dudaklarını büzdü. " Anan seni benim için mi doğurdu, bu ne güzellik yavrum? Sevgilim ol da boşa gitmesin dedim. "

Akın " Allah'ın kırosu seni. " diyerek gülmeye başladığında ben yüzümü buruşturmuştum.

" Sevgilim ol da boşa gitmesin nedir ya? "

"Aklıma o an o geldi. Zaten kızı hırsız ya da mafya olmadığıma zor inandırdım sizin yüzünüzden."

Esen rüzgarla hareket eden yaprakların hışırtılarını dinlerken ofladım.

"Kafana kuş sıçsa bizden bileceksin. Siz örgütlediniz di'mi lan kuşu, diye hesap sormaya geleceksin. "

" Şafak bu yapar mı yapar. "

Akın'dan da destek aldığımda Şafak göz devirmişti.

" Az daha abartın. "

İkisi yerde boğuşmaya başlarken ben onlar yüzünden yarım bıraktığım kitabıma devam ettim. Akın'ın telefonu çalınca tepinmeyi kesmişlerdi.

" Efendim Aslı? Yoo ne unutması canım yoldayım şu an. Hı-hı lafa tutma beni geliyorum. "

Telefonu kapattığında bize dönerek "Aslı'ya söz vermiştim beyler ben kaçar." demişti.

"Sevgilin varken biz kimiz ki zaten? Git tabi, koş hatta anca gidersin sen. "

Ayaklanarak Şafak'ın yanağından bir makas almıştı.

" Kıskanma beybisi, çalış senin de olur. "

" Yürü git lan manyak! "

Akın koşar adım giderken Şafak arkasından havaya tekme ve yumruk savuruyordu. Kitaba geri dönemeyeceğimi bilmenin üzüntüsüyle kaldığım yeri işaretledim.

" Kantine gidelim mi? "

Bir şey demeden kalktığımda o da kalkmıştı. Şafak kantine gidelim dediğinde onu reddetme gibi bir şansınız yoktu. Ve işin kötü tarafı bunu o da biliyordu.

***

Tostlarımızı almış çayımızı yudumlarken yanımızdaki sandalye çekilmişti.

" Selam çocuklar. "

Şafak elini bağrına vurup "Aleykümselam." derken az kalsın çayı üzerine döküyordu. Salağın önde gideniydi ama n'apalım artık bir kez arkadaş olmuştuk.

"Okulda küçük bir etkinlik düzenliyoruz da, sizin de yardımınıza ihtiyacımız var. "

Sırıtarak "Emin misiniz hocam? Yardımdan çok zararımız dokunmasın?" diyince Şafak da gülmüştü.

Birkaç saniye boyunca güvenemeyen bakışlarla bizi süzdükten sonra başa gelen çekilir modunda konuşmaya devam etti.

"Bakın, bugün bir tiyatro gösterisi var. Afişleri görmüşsünüzdür zaten. "

Ee dercesine kaşlarımı kaldırdığımda sinirlenmeye başlasa da çaktırmamaya çalışıyordu.

" Oyuncularımızdan birisi eksik. " dediğinde Şafak atlamıştı hemen.

" Bizden yerine geçmemizi istemeyeceksiniz değil mi hocam? "

Hoca damağını kaldırarak "Aman Allah korusun! Sahneyi falan yakarsınız şimdi uğraşamam sizinle. Sadece gidip onu buraya getirmenizi isteyecektim. En azından bunu becerebilirsiniz umarım." demişti.

"Bunu niye yapalım ki? Başka öğrenci mi kalmadı okulda? "

Umursamaz çıkan ses tonumla Şafak alttan uyarı amaçlı bacağıma vurmuştu.

"Siz onu buraya getirin, ben de seni dersten geçireyim Sinancım."

Gözlerim sonuna kadar açılırken acaba valinin çocuğunu falan mı getireceğiz diye düşündüm.

"Tamam hocam, bizde o iş! " diyerek kabul eden Şafak'a Nihal hoca adresi vermişti. Şafak beni sürükleyerek kantinden çıkarırken hala olayın şokundaydım.

" Hadisene lan! Hoca kararından vazgeçmeden gidip getirelim şu lavuğu. "

Silkinerek kendime geldim ve kağıtta yazan adresle isme baktım.

Arda Han Koçyiğit.

Bekle beni altın yumurtlayan tavuğum.

#

-h.i.p

Renk Körü || bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin