[31] İlk Çatlak

285 24 8
                                    

Üçümüz oturma odasında birbirimize bakarken ortamdaki gerginlik elle tutulur cinstendi. Annesi diye düşünmüştüm ama gelen Arda Han'dı. Şimdiyse oturmuş saçma bir bakışma döngüsüne girmiştik. Bu  döngüyü bozan Arda olmuştu.

"Eee bir şeyi bölmedim umarım?"

İmalı bakışları sinirlerimi hoplatırken Ekin çapkınca gülmüştü.

"Aslında böldün ama n'apalım artık. Bir dahaki sefere. "

Arda'nın yüzü renk değiştirirken Ekin bana dönüp "Di'mi aşkım? " demişti.

İkimiz de şaşkınlıkla Ekin'e bakıyorduk. Daha 'seni seviyorum' bile demeyen çocuk 'aşkım' demişti az önce. İçim bir hoş oldu lan.

Başımı yere eğerek "Aynen." dediğimde kıkırdamıştı. İçerisi biraz sıcak mı oldu ne?

"Aman ne güzel. Bir yastıkta kocarsınız da siz. "

Şeytana uyma Sinan. Sakin ol, aynen sakin...

"Bu seni ne ilgilendirir lan ibibik? "

Ekin ani çıkışıma şaşırırken Arda karşımda pis pis gülüyordu. Ben çok fena ayar oldum buna he.

"Eh, insan kumasını merak ediyor ister istemez. "

Beynime sıçrayan kanla Arda'nın yakasına yapıştığımda Ekin'in söylediklerini duymuyordum.

"Sinan bırak şunu, boş boş konuşuyor işte. "

Elimin altındaki kumaşı sıkarken "Amacın beni delirtmek mi senin? " demiştim.

Beni umursamayarak Ekin'e yönelik konuşmuştu.

"Sevgilin patilerini üzerimden çekmezse daha çoook boş boş konuşacağım. "

Ekin beni belimden tutup geri çekerken aramıza girmişti. Arda kırışan kıyafetlerini düzeltirken ben hâlâ üstüne atlamaya çalışıyordum.

"Sinan dur artık yeter!"

Ekin'den kolaylıkla kurtulabilirdim ama incinmesini istemiyordum. Bu yüzden ani bir şekilde durdum , belimdeki ellerini üzerimden çektim. Sert bir ifadeyle "Durdum." dedim ve gözlerine baktım. Bakışlarımdaki kırgınlığı fark ettiğinde gözlerini bir pişmanlık kaplamıştı.

"Ben öyle demek istemedim. Yani o anlamda dur demedim. Sadece onun için daha fazla yorulma, değmez diye... "

"Her neyse. "

Arda'ya göz ucuyla baktığımda keyifle sırıtıyordu. Ona bu zevki vermek istemediğim için kalktığım yere geri oturdum ve koltuğa iyice yayıldım. Bu hareketimle kaşları çatılırken "Burası kapıyı çarpıp gitmen gereken kısımdı." demişti.

Alayla güldüğümde Ekin de afallamış bir şekilde bana bakıyordu.

"Gitmesi gereken biri varsa o da sensin. Sen gelene kadar biz halimizden gayet memnunduk."

Öfkeyle yerinden kalkıp bir şeyler söyleyecekti ki Ekin ona fırsat tanımadan "Kapı orada. " demişti. Arda, Ekin'e yaklaşarak kulağına fısıldadığında Ekin yutkunarak bana bakmıştı. Umursamaz tavırlarla onları izlerken Arda evden çıkmış, kapıyı büyük bir gürültüyle kapatmıştı. Ekin rahat bir nefes alırken sesimle bana dönmüştü.

"Ne söyledi sana?"

"Bu iş burda bitmedi falan dedi. "

"Falan? "

Sıkıntıyla iç geçirerek çaprazımdaki koltuğa oturdu.

"Sorguda mıyım? "

"Sevgilimin arkadaşı (!) gelip kuma olduğumu söyleyince ister istemez merak ediyor insan. "

"Nasıl bir cevap duymak istiyorsun benden? "

Öne eğilerek dirseklerimi bacaklarımın üzerine dayadım ve ellerimi gelişi güzel birleştirdim.

"Gerçekleri duymak istiyorum. Bana şimdi, şu an neler döndüğünü eksiksiz bir şekilde anlatırsan her şeyi sineye çekerim. Belki aptalca ama bunu yaparım. Çünkü seni seviyorum ve sana gerçekten değer veriyorum Ekin. Şimdi tüm çıplaklığıyla söyle bana, neler oluyor? "

Gözleri odanın içinde turlarken yine yutkunmuştu. Eliyle gömleğinin boğaz kısmını gevşettikten sonra bana döndü. Tereddüt ettiği her halinden belli oluyordu ve bu canımı çok fena yakıyordu.

"Sanırım anlatmayacaksın. "

Başımı yere eğerek burukça gülümsemiştim. Gözlerim dolarken ellerimi dizlerime bastırarak kalktım. Ayağımla yere özensiz desenler çizerken elimle saçlarımı karıştırdım. Bu sözleri söylemek benim için gerçekten zordu.

"O zaman ben gidiyorum. Sanırım bir daha da gelmem. Hoşça kal Ekin. "

Kapıya doğru adımlarken hızla önüme geçmişti. Öyle hızlıydı ki yanıma gelirken çarptığı için düşen vazo yerde parçalara ayrılmıştı.

"Nasıl yani? Ne demek bir daha gelmem? "

"Ne duyduysan o. "

"Beni bırakacağını mı söylüyorsun sen şimdi? "

Korku dolu bir ifadeyle başını iki yanına salladı.

"Hayır, olmaz, hayır ya! Gidemezsin Sinan, böyle olmaz. Hayır... "

Elimi yanağına koyduğumda boşluğa düşmüş bakışları bana dönmüştü.

"Böyle de olmuyor Ekin. Anlatırsan düzelecek diyorum ama anlatmıyorsun. İşleri zorlaştıran sensin. "

"Tamam, tamam anlatacağım. Gel, oturalım lütfen gitme. "

Elimden tutarak koltuklara yürüdüğünde ağırlığımı aşağı vererek durdurmuştum onu. Endişeyle bana döndüğünde gözlerimi kaçırarak "Kırık var orda. Ayağın kesilir. " demiştim.

Diğer taraftan dolanmak için hareket ettiğimde itiraz etmeden benimle gelmişti. Oturduğumuzda 'anlat' dercesine öksürerek gözlerine baktım. Elimi bırakmadan iki avcunun içine alarak kendi kucağına koydu ve konuşmaya başladı.

"Arda'yla ilk yıldan beri tanışıyoruz. Başta çok samimi olmasak da sonra nasıl olduğunu anlamadığım bir şekilde birlikte takılmaya başladık. Senden önce oldu bunlar tabi."

"Arda'nın evine gittiğimiz gün... "

"Üzerime bir şey dökülmüştü ben de duş almıştım. Kapı da art arda çalınca bornozla açtım. "

"Yani o zaman sevgili değil miydiniz?"

"Aramızdaki şey pek sevgi sayılmazdı gerçi ama ben daha önce kimseyi gerçek anlamda sevdiğimi de sanmıyorum zaten. Ama sen, nasıl desem klişe olacak ama farklısın. Bana bakışların, davranışların, her şeyinle bambaşkasın. Tanıdığım kimseye benzemiyorsun. Diğerlerine yaptığım gibi yapamıyorum sana. Haddinden fazla umursuyorum seni. Hani derler ya deliler gibi seviyorum diye, bende öyle olmadı işte. Tamamen aklım başımdayken bilinçli bir şekilde seviyorum seni. Belki de ilk kez bu kadar kendimdeyim. "

Son cümlesinden önce elimi öpüp yanağına sürtmüştü. Gözlerimden bu anı beklermiş gibi bir damla yaş süzüldüğünde gülümseyerek akan yaşı silmişti. Onun gözleri de dolu doluydu. Şu an yumuş yumuş olmuştum.

"Kalpten gidersem bu senin suçun. " dediğimde o muhteşem gülüşünü sunmuştu bana.

#

-h.i.p

Renk Körü || bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin