[25] Kavga

304 30 2
                                    

Kampüsün önüne geldiğimizde soluklanmak için biraz durduk. Yan taraftaki açıklıkta daire şeklinde bir kalabalık toplanmıştı. Patinaj çekerek yanımızda duran siyah arabanın içinden Ekin çıkmıştı. Siyah gömleği ve gri kot pantolonunun içinde oldukça şık duruyordu. Dürüst olmam gerekirse yakışıklı olmuştu ama bir kavgaya göre kıyafeti hiç uyumlu değildi. Güneş gözlüklerini havalı bir şekilde çıkarıp bize baktı.

"Ee başlamıyor muyuz? "

Akın kırılmaması için gözlüğünü Ekin'in arabasına bırakırken ben kazağımın kollarını sıyırıyordum. Bugün lens taktığım için şanslıydım. Üçümüz kalabalığı yararak ortaya geçtiğimizde 5 kişinin Şafak'ı sıkıştırmış olduğunu görmüştüm.

" Hayırdır beyler, Daha fazla insan bulamadınız mı? " dediğimde bakışlar bana dönmüştü. Gözlerimiz geçen gün karşılaştığım gereksiz insanla kesiştiğinde şaşkınlıkla birbirimize bakıyorduk. Aynı bakışma Tamay ve Ekin arasında da geçiyordu.

" Düşmanın tarafına geçmek tam da senlik bir hareket Ekin. "

" Uzun zamandır istediğin de bu değil miydi Tamay? "

Tamay gülerek kolunu Abdülhamit'in omzuna attığında bakışlarım oraya kaymıştı.

" Ne yazık ki bunun için yanlış bir zamanı seçtin. Bu yanımdaki adam profesyonel boksör. Ülke çapında ikincilik kupası var. "

Şafak, o ve ben anlamsız bir şekilde bakışırken Şafak dayanamayıp kahkaha atmıştı. Tamay kaşlarını çatarak ona bakarken istemsizce dudağımın kenarı kıvrılmıştı.

Şafak "Bizde de Hulk var." dediğinde kendimi tutamayarak kahkaha atmıştım. Evet, Abdülhamit'in ülke çapında ikincilik kupası olabilirdi. Ama birincilik de bendeydi. Günün sonunda büyük ihtimalle bacağım yine iptal olacaktı ama daha sona çok vardı.

Daha fazla söze gerek duymadan Şafak, Tamay'a kafa atınca ben de önüme ilk gelen kişiye girişmiştim. Akın iri yarı adamlardan birinin sırtına atlayıp adamın gözlerini oymaya çalışırken Ekin hedefini çoktan gözüne kestirmişti. Anın şokunu henüz atlatamamış olan Abdülhamit'e tekme attığında ellerini son anda önüne koyarak engellemişti. İkisi teke tek kavgaya tutuşurken açıkçası biraz endişeliydim. Çünkü Abdülhamit gerçek bir maçtaymış gibi pozisyonunu almıştı.

Tamay ve bir kişinin Şafak'a yüklendiğini görünce hafif sağa dönüp yerimde bir iki kez yaylandım ve sersemletmek amaçlı birkaç yumruk attıktan sonra karşımdaki adamın kafasına tekmemi geçirdim. O yere düşerken bir çıt sesi duyar gibi olmuştum. Umarım kırılan sadece dişidir diye düşünerek Şafak'a yardıma gittim. Yaralı olan sol bacağım olduğu için şimdilik bir sorun olmamıştı.

Tamay'ı Şafak'a bırakarak diğer adamın arkasından bacağına tekme attım. Düşer gibi olup dengesini sağladığında bana dönmüştü. Hemen dirseklerim göğüs, yumruklarım kafa hizama gelecek şekilde gardımı aldım. Bir ayağım diğerine göre biraz daha önde duruyordu. Bana bir yumruk savurduğunda gövdemin üstünü yana çekerek kaçındım ve karşı atak yaptım. Art arda üç yumruk attığımda aldığı darbenin etkisiyle kafası arkaya gitmişti. O gözlerini kısıp büyülterek kendine gelmeye çalışırken birkaç santim zıplayarak göğsüne tekme atmıştım. O göğsünü tutarak yere düşerken ben bacağımı tutuyordum. Gaza gelip yanlış ayakla tekme atmıştım. Tek ayak üzerinde durup bacağımı sallayarak açılmasını sağlarken kısa bir anlığına görüntü kararmış ve geri geldiğinde kendimi gökyüzünü izlerken bulmuştum. Yüzümde hissettiğim ağrıya bakılırsa sağlam bir yumruk yemiştim.

"Sinan! "

"Asaf!"

O ikisi birbirine öfkeyle bakarken ben gündüz vakti olmasına rağmen bir görünüp bir kaybolan yıldızları saymakla meşguldüm. Sanırım düştüğümde kafamı da yere vurmuştum.

"Lan çocuğa bir şey oldu galiba! "

"Hamit neden bizim adamımıza dalıyorsun? Dursana pezevenk!"

"Akın bir şey söyle, ölmüş mü?"

"Ben meydum değilim ve galiba burnum kanıyor. "

"Ekin, Beşinci, bırakın şu adamı da Sinan'la ilgilenelim."

"Kavga biter beyler dağılın! "

Tüm sesler birbirine karışırken hangisini hangisi söyledi emin olamıyordum. İki kişi kolumdan tutup beni kaldırırken ayaklarımın yerden kesilmesiyle birinin kucağında olduğumu anlamıştım. Tanıdık kokuyla gülümsemiştim.

" Bu niye gülüyor lan? "

"Ciddi ciddi beyin sarsıntısı geçiriyor galiba."

"Mal mısın Şafak? Beyin sarsıntısı geçiren insanlar gülüyor mu? "

" Ne bileyim anasını satayım! Beyin sarsıntısı geçiren insan görmüşlüğüm mü var? "

Onlara aldırmayarak kucağında olduğum bedene daha da sokuldum. Bu hareketimle başı bana dönmüştü.

" İyi misin? Bir yerin ağrıyor mu? Yani tabi ki ağrıyor, düşerken kafanla ayakların yer değiştirdi. Neredeyse ters takla atıyordun. Çok mu konuşuyorum ben? "

Tekrar gülümseyerek burnumu boynuna sürtmüştüm. " Çok güzel kokuyorsun. "

Kokusunu uzun uzun içime çektikten sonra " Naber? " dediğimde en son güldüğünü duymuştum.

#

-h.i.p

Renk Körü || bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin