[21] Tartışma

310 30 7
                                    

"Ne oluyor burada?"

"Bir şey olduğu yok, konuşuyoruz. "

Tek kaşını kaldırarak "El ele?" dediğinde suçlu olan benmişim gibi başımı yere eğmiştim.

"Seni aradığımda neden kapattın peki Sinan? Müsait olmadığını söyleyemeyecek kadar önemli ne konuştunuz merak ettim şimdi."

Benden önce davranan dallamayla işler daha da karışmıştı.

"Sana ne kardeşim? Ne konuştuysak konuştuk. Kim oluyorsun da Asaf'a bu şekilde karışıyorsun? "

Ben "Sevgilim oluyor." derken Ekin şaşkınlıkla "Asaf mı?" demişti. Aynı şaşkınlık oksijen israfında da vardı. Hadi bakalım Sinan, ayıkla şimdi pirincin taşını!

"Ne demek sevgilin? "

" Sana niye Asaf diyor bu? "

" Şey, aynı anda konuşmasanız mı acaba? "

Elbette beni takan olmamıştı. Şimdi birbirlerine her an kavgaya hazır bir şekilde bakarak konuşmalarına devam ediyorlardı.

" Sevgili numarasına kanmadım haberiniz olsun. "

" Sen kimsin ki biz seni kandırmak için numara yapalım lan? "

" Abdülhamit ben. Asaf'ın eski sevgilisi. Asıl sen kimsin? "

"Ekin ben de. Sinan'ın yeni sevgilisi."

Sinan kelimesini üstüne basa basa söylemişti. O kadar sert bir ses tonuyla konuşuyordu ki kelimeleriyle dövüyordu resmen.

"Aa ne güzel tanıştık ettik hadi dağılalım. Herkes kendi evine. "

İkisi de aynı anda bana dönüp "Sen karışma!" diye bağırdığında kafedeki bakışlar bize dönmüştü. Kovulmamız an meselesiydi.

"Daha Sinan'ın iki ismi olduğunu bile bilmiyorsun gelmiş bir de burda bana sevgilisiyim diye ahkam kesiyorsun. "

Ekin'in sorgulayan bakışları bana döndüğünde omuz silkmiştim. Bu duruma oldukça içerlemiş gibi duruyordu. Hiç konusu geçmemişti ki söyleyeyim!

"İkiniz de kesin şunu!"

Ekin alayla güldükten sonra kafeden çıktığında ağzım açık kalmıştı.

"Asaf az önceki de neydi? "

Net bir ifadeyle " Seni ilgilendirmeyen bir şey. " diyip ben de kafeden çıkmıştım. Ekin'in uzaktaki bedenini gördüğümde koşarak yanına gittim. İyi ki lenslerimi takmıştım.

"Ekin durur musun biraz?"

"Hayır. "

Adımlarını hızlandırdığında ben de aynı şekilde hızlanmıştım.

" Bu şekilde mi konuşalım yani? "

Herhangi bir cevap gelmeyince iç çektim. Yağmur da atıştırmaya başlayınca 'Bir sen eksiktin!' diye geçirdim içimden.

" Az önce sandığın gibi bir durum yoktu gerçekten. Sadece konuşuyorduk. "

"Eminim sadece konuşuyorsunuzdur Asaf."

"Sana diğer ismimi söylemediğim için mi kızgınsın? Bak ben Asaf adını neredeyse 3 yıldır kullanmıyorum. Eğer konusu geçseydi sana söylerdim."

İnanamazca durup bana dönmüştü.

"Sorunun sadece ismin olduğunu mu sanıyorsun? Eski sevgilin seninle ilgili ismin gibi basit bir şeyi bile bilmediğimi söyleyerek beni küçümsüyor ve ben kendimi savunamıyorum bile. Çünkü bilmiyorum. Ama asıl olay benimle yatmanın ertesi günü eski sevgilinle seni el ele görmem. Seni aradığımda telefonu kapatarak masanın üzerine koyman. Gerçekten ayrıldınız mı yoksa ikimizi beraber mi idare etmeye çalışıyordun? "

Şu an içimde yaşadığım duygu karmaşasını anlatmaya dil bilgim yetmiyordu. Ciddi ciddi bunları söylemiş olamazdı değil mi? Fazla sessiz kalmış olacağım ki tekrar koşar adımlarla yürümeye başlamıştı. Empati kurmaya çalışarak kendimi sakinleştirdim. Onun yerinde ben olsam ben de bunları düşünürdüm. Yağmur hızını arttırırken hızına yetişmeye çalıştım.

"Seni aldatmıyordum. Aldatmam da. Yahu aldatacak olsam niye seni sevgilim diye tanıtayım? O yüzünü bile görmek istemediğim biriydi Ekin. Karşılaşınca ben de şok oldum. Hatta başta kaçmaya çalıştım ama peşimden geldi. Sonra işte konuşmak istedi. Geçmişte neden piç gibi davrandığını açıklamak istiyormuş falan uzun hikaye. Elini de ben tutmadım ayrıca o tuttu. Boşluğuma geldi öyle kalakaldım ben de. "

Yağmur sesinin arasında beni duyabilmesi için normale göre yüksek bir ses tonuyla konuşuyordum. Neredeyse 3 sokak geçmiştik ama durmak bilmiyordu. Bacağımın kasılmasıyla inildeyerek dengemi sağlayamayıp yere düştüm. Yağmur yağıyordu ve ben çok fazla yolu koşmuştum. Çok fena zonkluyordu. Böyle zamanlarda sakatlanan bacağıma söz geçiremiyordum. Kıyafetlerim daha da ıslanırken yumruk yaptığım elimi su birikintisine geçirdim. Şu an üfleseler ağlayacak moddaydım.

Görüş açıma bir çift bot ve el girince burnumu çekerek kafamı yukarı kaldırdım. Ağlamak istemiyordum. Ekin hala kızgın olduğunu belli eder bir şekilde bakıyordu. Elini tutmadığımda gözüme sokmak istermiş gibi sallamıştı.

"Sana kızgınlığım geçmedi. Ama önce ayağa kalk. Yerlerde sürünmek sana yakışmıyor. "

Elini tuttuğumda ağırlığını ayaklarına vererek beni yukarı çekmişti. Hala beni zorlayan bacağımı tutarak Ekin'e yaslandım.

" Bileğini mi burktun? "

Kafamı iki yana salladıktan sonra şakayla karışık "Öncelerden kalma bir sorun. Yağmur yağınca ve ben de fazla yüklenince stop ediyor arada." demiştim. Bu duruma hala tam olarak alışabilmiş değildim. Ama ilk zamanlara göre kesinlikle iyi durumdaydım.

Anlayışla gülümseyerek "Gel seni bir kurutalım o zaman. Islak yavru köpeklere döndün." dediğinde buruk bir ifade hakimdi yüzüme.

#

Az önce yanlışlıkla 25.bölümü yayınladım, panikledim. Umarım kimse görmeden silebilmişimdir.

-h.i.p

Renk Körü || bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin