[37] Yolculuk

253 22 2
                                    

"Kulaklığını aldın mı? "

"Evet Şafak. "

"Şarj aletini? "

"Aldım her şeyi ulan. Sabahtan beri kaç kez sordun, yeter. "

En sonunda dayanamayıp patlamıştım. Birkaç günlüğüne eve gidecektik ve bence Şafak beni delirtmeye çalışıyordu. Güneş gözlüğünü saçına çıkartıp kolundaki saate baktı.

"Nerde kaldı bu çocuk? Sinan, Arasana bi' şunu. "

Göz devirerek cebimden telefonu çıkardım. Sık kullanılanlarda olan numaraya tıkladıktan sonra telefonu kulağıma götürdüm. İkinci çalıştan sonra açılmıştı.

"Efendim sevgilim? "

Hitap şeklinin etkisiyle birkaç kez yutkunmuştum.

"Sinan? "

"Ha, efendim? "

"Aradın ama konuşmuyorsun. Bir şey mi oldu. "

"Yoo, sen öyle diyince ne söyleyeceğimi unuttum bir an. "

Kahkahası kulaklarıma ilişirken ben de ayağımla yerdeki toprağı ezmeye başladım.

"Aloooo, kime diyorum ben? Kur yapacağına söyle o Ekin'e çabuk gelsin. Anamı özledim ben. "

Şafak'a göz devirirken telefonu diğer elime geçirdim.

"Öyle bir bağırdı ki duymuşsundur diye düşünüyorum. "

"Duydum, duydum. Az bir mesafe kaldı. Beş bilemedin on dakikaya oradayım. "

"Tamam o zaman, görüşürüz. "

"Görüşürüz."

Telefonu kapatıp Şafak'a açıklama yaparken Akın da evden çıkmıştı.

"Daha gitmediniz mi siz? "

"Ekin Bey'i bekliyoruz. "

"Amma söylendin ha! Mihriban teyze kaçmıyor bir yere. Gören de anasına düşkün hayırlı evlat sanacak seni. "

Sitemimi yaptıktan sonra dilini çıkaran Şafak'ın ağzına hafifçe vurdum. Akın'ın sesiyle tekrar ona dönmüştüm.

"Size tekrardan hayırlı yolculuklar. Ben Aslı'ya gidiyorum. "

"Keşke sen de gelseydin be! "

"Eyvallah Şafak ama ben almayayım. Aile ortamı beni geriyor. "

Sarılıp vedalaştıktan sonra Akın otobüs durağına doğru yürümüştü. Aslında çok uzun kalmayacaktık Denizli'de, bu kadar vedaya gerek yoktu.

"Ben geldim! "

"Sonunda."

Şafak'a göz devirdikten sonra gidip Ekin'e sarıldım. Anında sarılışıma karşılık verirken saçımın üstüne bir öpücük bırakmıştı.

"Naber? "

"Mükemmel. Senden? "

"Al benden de o kadar. Seni görüp günlük dozumu aldım. "

Dudaklarım kulaklarıma varana kadar sırıtırken Şafak'ın homurtusuyla göz devirmiştim.

"Hadi, yolda koklaşırsınız. Binin arabaya. "

Ekin'in çantasını bagaja attıktan sonra birlikte arka koltuğa geçmiştik. Şafak da sürücü koltuğuna geçtiğinde artık gitmeye hazırdık. Radyodan rastgele şarkı açıp güneş gözlüğünü taktı ve arabayı çalıştırdı. Bir yandan şarkıya eşlik ederken bir yandan da direksiyonda ritim tutuyordu. Yakınlarda bir benzinlikçide durup depoyu doldurmuştuk. O sırada marketten birkaç abur cubur da almıştık. Onları atıştırırken aklımıza ilk gelen konulardan sohbet de ediyorduk. Ekin'le arkada bol bol fotoğraf çekmiştik.

Birkaç saat geçtiğinde gözlerim kendiliğinden kapanmaya başlamıştı. Dün gece bavul hazırlamakla uğraştığımız için uyuyamamıştım. Kafam öne düşmek üzereyken arabayla birlikte ben de sarsılmıştım.

"Senin kullanacağın arabaya... "

"Çok kolaysa gel sen kullan Sinan. "

Bu kez başımı Ekin'in omzuna yaslayarak uyumaya çalıştığımda tekerlek çukura girmiş ve kafam sekmişti. Oflayarak kalktım ve kollarımı göğsümde birleştirdim. Evet, şu an arabaya trip atıyordum.

"Uyuyamadın mı? "

"Rahat olmuyor ki. "

Bir süre düşünür gibi dudağını büzdükten sonra aklına bir fikir gelmiş olacak ki sırıtmıştı. Ayakkabılarını çıkartırken ne yaptığını anlamaya çalışıyordum. Ayaklarını koltuğa çıkarıp sırtını cama yasladığında anlamıştım. Yüzüme yerleşen gülümsemeyle ben de hemen ayakkabılarımı çıkarttım. Bacaklarını ayırarak açtığı boşluğa girerek sırtımı göğsüne yasladım. Başım boyun girintisine geliyordu ve Ekin'in kokusunu doya doya çekebiliyordum. Kollarını bana dolayıp alnıma doğru bir öpücük bıraktığında gözlerimi kapatmıştım.

"İyi uykular. "

***

"Sinan."

"Hı? "

"Sinan!"

"Hığ? "

"Yok uyanmıyor bu. "

"Ben seslenirsem uyanır. Sinan, sevgilim kalk hadi. "

"Hı ya hııı? Uyuyorum ben! "

"Ahahhaha bak nasıl da kalktı, görüyor musun? Kaç yıllık kankasıyım ben onun. Ben uyandıramayacağım da sen mi uyandıracaksın? "

"Uyandır da görelim bakalım Şafak  Efendi. "

"Bak şimdi. "

Korna sesiyle homurdanarak yerimde kıpırdandım. Takılı kalmış gibi ötüp duruyordu.

"Ne basıyorsun düt düt ya ne? "

"Uyansana lan geldik diyorum. "

Gözlerimi ovuşturarak kalktığımda Şafak zafer kazanmışçasına gülüyordu. Ekin ise somurtarak uyuşan yerlerini açmaya çalışıyordu.

"Ya ağrıyor mu bir yerin? Camış gibi uyudum, kusura bakma. "

Bana bakıp gülümsedikten sonra saçlarımı karıştırmıştı.

"Seninle uyumaya değerdi. "

Mest olmuş bir halde ona bakarken Şafak kusma sesleri çıkarmıştı.

"Akınlar bitmeden siz başladınız. Bu ne ya her yerde sevgili? Birisi kısıtlama getirsin artık şuna! "

Göz devirerek ayakkabılarımı giydim.

"Senin şu İpek ne oldu? "

"Ne olacak canım? Konuşuyoruz öyle. Yakında kankaya bağlayacak gibiyiz ama hadi hayırlısı. "

Arabadan inip bagajı açtık ve eşyalarımızı aldık. 3 yıldır en fazla beş kez geldiğim eve baktım. Şafak'la evlerimiz yan yanaydı. Bu yüzden o "Gelirim bir ara size. " diyerek kendi evine geçmişti. Ekin'in elini tutarak ona baktım ve "Gidelim." dedim.

O da gülümseyerek "Gidelim." demişti.

#

-h.i.p

Renk Körü || bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin