[16] Kıskançlık

357 36 2
                                    

Şafakla kampüse girdiğimizde benden ayrılarak kendi fakültesine gitmişti. Nisan'ı da meydana bıraktığımız için biraz gecikmiştik. Görüşürüz bile demeden acele etmesi bu yüzdendi. Omzumdan kayan çantanın kulpunu kolumu silkerek eski yerine döndürürken çardakların olduğu kısma ilerliyordum. Dersten önce hala biraz vaktim olduğu için ödevimin son kontrollerini yapmak istiyordum. Boş yerlerden birine oturup çantamdan dosyayı çıkardım ve kontrol etmeye başladım. Kapak, başlıklar, konular, görseller, kaynakça... Her şey yerli yerinde ve olması gereken sıraylaydı. Rahatlamayla nefesimi verirken boynumu kıtlatarak kollarımı kafamın yukarısında gerdim.

Görüş açıma Ekin'in girmesiyle seslenecektim ki yanına biri gelince sustum. Sarışın çocuğu daha önce hiç görmemiştim. Şimdi düşünüyordum da Ekin'i daha önce başka birileriyle hiç görmemiştim. Hep Ekin benim arkadaş ortamıma girmişti. Ben onun arkadaşlarını hiç görmemiştim. Kendisi de hiç onlardan bahsetmemişti zaten. Konuşmalarının bitmesini sabırla beklerken sarışın olan elini Ekin'in koluna çıkarınca kaşlarımı çatmıştım. Ekin'le göz göze geldiğimizde anlık olarak sarışına bakmış ve elini kolundan indirmişti. Bir şeyler söylediğini dudaklarının kıpırtısından anlasam da ne konuştuklarını duyamıyordum. Birkaç saniye sonra sarışın elini yumruk yaparak gitmişti.

Ekin tekrar bana bakıp gülümsediğinde somurtmaya devam ediyordum. Yanıma gelirken adımları ne hızlı ne de yavaştı. Çardakta yanıma oturup dirseğini masaya koydu ve elini yanağına yasladı. Yüzü tamamen bana dönüktü ve eli yanağına baskı yaptığından dolayı dudakları hafif öne çıkmıştı.

"Naber? "

Keyifsizce "İyi." dedim ve işim bitmesine rağmen önümdeki kağıtlarla ilgilenmeye başladım.

"Ben de iyiyim sağ ol. "

" Ne güzel. " dediğimde göz ucuyla oturuş pozisyonunu değiştirdiğini görmüştüm. Şimdi tek bacağını altına almış tamamen bana dönük oturuyordu.

"Bir şey mi oldu?"

Ona döndüğümde kaşları çatılmış, ciddiyetle bana bakıyordu. Hiç çekinmeden "Yanındaki kimdi?" dediğimde yüz ifadesi gevşemişti.

"Tanışmamıza vesile olan kişi. "

Anlamayarak baktığımda "Arda Han." demişti.

Başımı hafifçe sallarken bu kez "Niye sana dokunuyordu?" demiştim. Kısık bir kahkaha attığında sinirle ona bakıyordum. Kıskanmış olmam komik miydi?

"Konuşurken temas kurmayı seven birisi. Seni görünce elini çektim ama sanırım bu kıskanmana mani olamamış hı? "

" Sen beni kardeşimden kıskanırken iyiydi. " dediğimde anlık olarak yüzü düşmüş ve gülme sırasının bana geçmesini sağlamıştı.

"Hiç hatırlatma o konuyu ya! Akın ve Şafak da kardeşin olduğunu söylemeyince anlayamadım."

Ekin'le olan konuşmamızdan sonra grup mesajlarını okumuş ve kahkahalara boğulmuştum. Nisan'la sevgili olduğumu sanıp bir de sübyancı demişti bana. Dikkatimi çekmek istercesine aşağı sarkan ayağıyla hafifçe bacağıma vurmuştu. Ona baktığımda yüzüne bir sırıtma yerleştirmişti.

"Akşam boş musun? "

"Yarına ödev yetiştirmem gerekiyor da neden ki?"

"Hiiç. Öyle, bir şeyler yaparız belki demiştim. Baş başa kalamıyoruz hiç. "

" Düşündüm ha bir ödev eksik olmuş, ha bir fazla ne fark eder?"

Yüzündeki sırıtma büyürken tek kaşını kaldırmıştı.

"Ne güzel düşünmüşsün sen öyle. "

Ben de onunla birlikte gülerken biraz utanmıştım da. Ekin beni yoldan çok güzel çıkarıyordu. Neyse ki bende 'çimlere basmayın' yazısına çok uyan birisi değildim.

" O zaman akşam, sen ve ben, benim ev. Nasıl? "

Damarlarımdaki kan, vücudumun başka bölgelerinin ona ihtiyacı yokmuşçasına yüzümde toplanırken gözlerimi kocaman açmıştım. Libidosu yüksek ergenlerden farksızdım şu an.

" Ne yapacağız ki senin evde?"

Bir taraflarıma kaçan sesimi zar zor bulabilmiştim. Çapkınca bir gülüş atıp altına aldığı bacağını yere indirdi ve çardakta bana daha da yaklaştı. Bir eli bacağımın üzerine giderken diğeriyle gözümün önüne düşen saç tutamlarını çekmişti.

"Eğlenceli bir şeyler. " dediğinde sertçe yutkunmuştum. Gözleri hareket eden adem elmama kayarken dudaklarını ıslatmıştı. Ne zaman tuttuğumu bilmediğim nefesimi bıraktığımda gülümsemişti.

Çok güzel gülüyor şerefsiz.

Etrafı kısaca kolaçan edip dudaklarıma minik bir öpücük bırakmıştı. Onun bu küçük jestine gülümserken bulmuştum kendimi bir anda. Sanki yer çekiminden daha kuvvetli bir şekilde çekiyordu beni kendisine. Öyle ki o masanın üzerindeki dosyaya göz atana kadar girmem gereken bir dersim olduğunu dahi unutmuştum.

Ani bir hareketlerle eşyalarımı toplayıp ayaklanmıştım. Aynı zamanda zorlukla yan yana getirip cümle kurduğum kelimelerimi sıralıyordum.

"Şey, ben dersmişim, aman, benim dersim varmış. Of dersim var yani. Ona gitmem gerekiyor şu an."

O tepkisizce dururken fakülteye doğru birkaç adım atmıştım. Hızla attığım adımları geri dönüp "Akşam görüşürüz." derken önce kaşları havalanmış sonra da keyifle gülümsemişti. İşte şimdi gidebilirdim.

#

-h.i.p

Renk Körü || bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin