[19] Asaf

321 27 2
                                    

Akın gittikten sonra üzerimi değiştirmiş ve ben de okula gitmiştim. Tüm gün suratım asık bir şekilde gezmiştim. Şafak'la her şeyi geride bırakmak için gelmiştik buraya. Yeni bir hayat kuracaktık sözde. Geçmişte bu tarz şeyleri artık takmama kararı almış olabilirdim ama yine de Akın gibi bir arkadaşı kaybetme ihtimali üzüyordu. Yaşananlar aklıma gelince mümkünmüş gibi suratımı daha da astım ve ofladım. Ekin'i de okulda görememiştim zaten. Biraz ter atmanın iyi olacağını düşünerek müdavini olduğum spor salonuna geldim. Mehmet abi beni görür görmez yanıma gelmişti.

"Nerdesin be şampiyon? Gözlerimiz yollarda kaldı. Uğramıyorsun bayadır."

Mahçup bir şekilde gülümseyerek elimi enseme attım. Gerçekten de son günlerde buraya gelmek aklıma hiç gelmemişti.

" Abi şampiyonluk mu kaldı ya? Okulla falan uğraşıyorum işte. Dolu mu benim oda? "

" Birisi var ama çıkar 5-10 dakikaya. Gel bir çay ikram edeyim. "

Koltukların olduğu kısma geçtiğimizde salonu ve odanın kapısını görebilecek şekilde oturmuştum. Mehmet abi eliyle çalışanlardan birini çağırmış, iki çay getirmesini söylemişti. Burada çalışmaya yeni başlamış olacak ki bana şaşkın şaşkın bakıp koridorda gözden kaybolmuştu.

"Anlat bakalım Sinan Bey, nasıl gidiyor hayat? "

"Nasıl gitsin abi? Okul, ev, arkadaşlar... Sıradan işte."

Bir müddet susup "Aksiyonsuz." diye eklediğimde gözüm salonun ortasındaki ringe kaymıştı. Küçük oldukları belli olan iki genç hocalarıyla birlikte talim yapıyordu. Kırmızı kıyafetli olan epey atikti. Mavili olan ise doğru zamanı bekliyor, öyle saldırıyordu. Onları bu şekilde görünce kendi küçüklüğüm gelmişti aklıma.

"Koru kendini, koru! Gardını indirme hiçbir zaman. Evet! İşte aynen böyle. Şimdi bir sağ kroşe, güzel! Rakibinin üstünde olsun gözlerin. Her hareketini takip et. Gardını indirdiği anda hücuma geç. "

Koçumuz saçlarımı okşarken büyük kırmızı eldivenleri çıkarmıştım. Terden sırılsıklam olmuş ve nefes nefese kalmıştık. Leş gibi ter de koksam, yorgunluktan bitap da düşsem seviyordum kickboksu. Su şişemden büyük bir yudum aldım.

" İyi miydi koç? "

" Herhalde aslanım benim, sen iyi olmayacaksın da kim olacak? "

Kocaman gülümsememle karşılık vermiştim. En büyük destekçilerimden biriydi. Öğrencilerden birinin bana kaşlarını çatarak baktığını görünce yanına gitmiştim.

" Niye öyle bakıyorsun? "

Kafasını tripli bir şekilde yana çevirerek kısık bir sesle "Hep seni övüyor hoca." demişti. Onun bu kıskanç hali çok tatlı gelmişti gözüme o an. Gülmeden edememiştim. Gülüşümü yanlış yorumlayarak sinirle tekrar bana döndüğünde tebessüm etmiştim.

"İstersen birlikte çalışabiliriz. O zaman seni de över hoca. "

"Gerçekten mi?"

Geçmişin puslu yollarında gezinirken zihnimde yankılanıyordu o sözler. Mehmet abi dalıp gittiğim yeri fark etmiş olacak ki " Vay be! " demişti.

" Nereden nereye? İnsanoğlu ne olacağını hiçbir zaman kestiremiyor. "

Ne zaman getirildiğini bilmediğim çaylar masanın üzerinde duruyordu. Mehmet abiye dönen bakışlarım, odanın kapısı açıldığında oraya kaymıştı. İçerden çıkan benim yaşlarımdaki kişiyle gözlerim kocaman açılmıştı. Donup kalma deyimini harfiyen yaşıyordum. Terlemiş saçları alnına yapışmış, üzerindeki grimsi kazağı ona biraz bol gelmişti. Tek omzuna astığı spor çantası ikide bir düşüp duruyordu. Bezgin bakışları boş boş spor salonunda gezmiş, benim olduğum yere geldiğindeyse durmuştu. Kaşları yavaş yavaş kalkarken dudakları hafifçe aralanmıştı. O ana kadar kaçmayı akıl edememem yüzünden beni fark etmiş ve tanımıştı işte. Ama onun burada ne işi vardı ki? Ani bir hareketle Mehmet abiye tek bir söz söylemeden ayaklanıp hızlı adımlarla çıkışa yöneldim. Arkamdan gelmemesi için dua ediyordum. Ayak sesleri ve adımı seslenişi ise duamın kabul olmadığının habercisiydi.

"Asaf! "

#

-h.i.p

Renk Körü || bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin