[8] İki Camış

479 48 21
                                    

Amfiye girdiğimde aklıma Akın'ın söyledikleri geldiği için arka sıralardan birine geçmiştim. Normalde en ideal yerin orta sıra olduğunu düşünür ve oralara otururdum. Sınıf kapısından Ekin girince eğilerek beni görmemesini umdum. Tabi uzun boyum, kalıplı vücudum ve neredeyse kimsenin olmadığı sınıfta bu pek mümkün değildi. Yüzünde bir gülümsemeyle bana el salladığında eğilmeyi bırakmış ve ben de ona el sallamıştım. Umarım yüzük mevzusunu açmazdı. Yanıma oturana kadar hiç konuşmamıştık.

"Günaydın müstakbel kocam. "

Gözlerimi büyülterek ona dönüp işaret parmağımı ağzıma götürerek susmasını işaret etmiştim. O ise parmağımı kendisine götürerek ucuna bir öpücük bırakmıştı. Parmak ucumdan vücudumun her tarafına iletilen elektrik akımıyla titremiştim. Hiç beklemediğim hareketi karşısında donup kalmıştım. Sahi ne yapıyordu bu?

"En azından bir günaydın de Sinan. Kalbimi kırıyorsun. "

Gülümsemesi gitmiş, suratı asılmıştı. Gerçekten üzgün duruyordu. Hatta biraz daha dikkatli baksam gözlerinin dolduğunu bile söyleyebilirdim.

" Tamam ya kusura bakma. Günaydın." diyip zoraki bir şekilde gülümsediğimde o da gülümsemişti. Anında az önceki ifadesi kaybolmuştu. Sınıftan birinin sesini duyana kadar hala parmağımı tuttuğunu fark etmemiştim bile.

"El ele mi tutuşuyorsunuz lan siz? "

Diğerlerinin bakışları da bize dönerken kasılmıştım. Elimi geri çekmeye çalıştığımda daha sıkı tutmuştu Ekin.

" Yoo, parmak güreşi yapıyoruz. Görmüyor musun? "

Dünyanın en önemli işini yapıyormuş gibi baş parmağıyla birkaç kez parmağıma bastırdığında gülmüştüm.

" Kesin öyledir. " diyerek bizden uzak bir yere oturan çocuğa göz devirdi.

"İşine bak Yunus. Allah'ın fok balığı. "

Son cümleyi sadece benim duyabileciğim kadar kısık bir sesle söylemişti. Sınıf yavaş yavaş dolmaya başlarken ellerimizi masanın altına indirmişti ama hala bırakmamıştı.

" Ekin. "

"Sinan."

"Ekiin. "

" Sinaan. "

" Lan elimi bıraksan artık diyorum. Bana lazım o el. "

Yandaş bir gülüş atıp "Bana da lazım." dediğinde yutkunmuştum. Şafak'la da sık sık bu tarz konuşmalarımız oluyordu ama üzerimde hiç bu etkiyi yaratmıyordu. Hoca sınıfa girip konuyu anlatmaya başladığında alışkın olmasam da sol elimle not tutmaya çalıştım. Malum Ekin sağ elimi gasp etmişti.

Ders bitimine kadar o şekilde durduğumuz için avuç içim terlemişti. Arada baş parmağını narince tenimin üzerinde gezdirerek okşaması da cabasıydı. Derslikten çıkarak tuvalete yöneldiğimde onu görmesem de peşimden geldiğini bilmek için Akın olmaya gerek yoktu. Şansıma kabinlerin hepsi boştu. Zaten genelde bu fakültedeki tuvaletleri kullanmazlardı. Müzik bölümündeki tuvaletler çok daha temizdi. Kapının kapanma sesini duyunca arkama dönmüştüm. Beklediğim gibi peşimden gelmişti Ekin.

"Neden sınıfta abuk sabuk davranıyorsun? "

Dudakları yukarı kıvrılırken " Burada mı abuk sabuk davranmamı tercih edersin? " demişti. Kapıyı kilitlediğinde kaşlarımı çatarak ona bakıyordum.

" Ne yapıyorsun Ekin? "

Yavaş adımlarla üzerime geldiğinde ben de geri geri adımlamıştım. Popom lavaboya dayandığında Ekin de dibime girmişti. Harika, şimdi de tuvalet fantezisi yapıyorduk! Nefesini yüzümde hissettiğim yetmezmiş gibi dudaklarını yanağıma sürterek kulağıma yaklaşmıştı.

" Abuk sabuk davranıyorum. "

" Komik değil. " dediğimde gülünce dudakları yine tenime değmişti. Ama gülüşü nasık güzel.

" Bence de değil. "

Bir elini bel boşluğuma yerleştirip nefesini kulağıma üflediğinde düşmemek için arkamdaki lavaboya tutunmuştum.

" Ekin çekil. "

" Hadi ama, kasma bu kadar. "

Belimdeki elini hareket ettirdiğinde titremiştim.

" Niye yapıyorsun bunları? "

" Çünkü ilgimi çekiyorsun. "

Diliyle boynuma dokunduğunda bir elimi onun koluna çıkarmıştım.

" Umursamaz ve soğuk görünmene rağmen heyecanlanınca ne yapacağını bilemeyişin, görünüşün, sesin, dudakların... "

Dudaklarımız arasında tahminen bir milim kalınca duraksamıştı. Kalp atışlarım bağımsızlığını ilan ederken soluklarımız birbirine çarpıyordu. Öyle bir etkisi altına almıştı ki dudaklarından başka bir yere odaklanamıyordum.

"...ilgimi çekiyor."

Cümlesini tamamlar tamamlamaz dudaklarıma yapıştığında kollarımı boynuna dolayarak karşılık vermiştim. Gittikçe ateşlenen öpüşmeyle belimdeki elini badimin içine sokmuştu. Elinin soğuk temasıyla ürpersem de şu an bu umrumda olan son şey bile değildi. Elimi ilk gördüğümden beri beni cezbeden saçlarına çıkardığımda ağzımın içine kısık bir şekilde inlemişti. Sanki dibimde değilmiş gibi daha çok yaklaşmaya çalışan Ekin sayesinde arkamdaki dayanağın kaybolmasıyla ben kıçımın üzerine, Ekin de benim üzerime düşmüştü. Ne olduğunu anlamak için etrafımıza baktığımızda yaslandığım lavabonun kırılmış olduğunu görmüştüm.

"Tabi dayanamadı iki camışın ağırlığına. " dediğimde büyük bir kahkaha patlatmıştı Ekin. Kızarmış dudakları, terlemiş ve dağılmış saçlarıyla bir şaheser gibi gözüküyordu.

#

-h.i.p

Renk Körü || bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin