[5] Çeyiz

480 45 37
                                    

Kampüse adımımı attığımda Ekin denen şahsiyetle karşılaşmamayı umuyordum. Ama her zamanki gibi hayat bana nah çekiyordu. Bir Akın değildik ki hislerimiz doğru çıksın.

"Naber Sinan? "

Suratına boş boş bakınca tereddütle  "Sinan'dı değil mi? " demişti.

" Gider misin başımdan?"

Gülerek "Teknik olarak başında değil yanındayım. " demişti.

Sinirli halimden keyif alıyordu pezevenk ya! İster istemez yine onu incelemeye başlamıştım. Mavi bir sweatin altına siyah kot pantolon giymişti. Dünün aksine bugün oldukça sıradandı kıyafetleri. Tabi yüzükleri yine parmağındaydı. Elinde fazla oyalanmış olacağım ki gülerek yüzüklerden birini çıkarmıştı.

"Beğendiysen birini vereyim sana? "

" Cidden mi? "

Başıyla onayladığında tereddütlü de olsam yüzüğü aldım. Bir Sinan mottosu derdi ki: " Beleş mal gördün mü almadan geçme. "

Metal, sade yüzüğü parmağıma takarken güldüğünü duymuştum.

" Neye gülüyorsun? "

" Artık yüzükleri de taktığımıza göre odamıza geçebiliriz. "

Pişkin bir şekilde sırıtarak yaptığı imayla ürpermiştim. Geçen gün kaçarken 'Evlenmeden olmaz! ' diye bağırmış olabilirdim belki ama bunu yüzüme vurmasına gerek yoktu.

" Hoşt ulan! "

Kızardığıma emin bir şekilde kendi fakülteme giderken gülüşünü hala duyabiliyordum. Allahtan Şafakların dersi bugün geç başlıyordu da duymamışlardı. Bir yıl boyunca bunun geyiğini yapardı o iki işsiz.

Dersliğe girip ortalarda bir yere geçmiştim. Defterimi de çıkarmış diğerleriyle birlikte profesörün gelmesini bekliyordum. Edebiyat bölümünde neyin profesörü bu diye düşünsem de bu düşüncemi dile getirmiyordum. Adam okumuş o kadar profesör olmuş yani boru mu? Ayrıca ikinci bir Fırfır Nihal vakası yaşamak istemiyordum.

Hızlı hızlı not almaya çalışırken parmaklarım ağrımıştı. Yüzüğü de kaleme çarpıp durduğu için sinir olup çıkarmıştım zaten. Profesörün okuduklarına yetişmeye çalışırken içimden Şafak'a uyan aklıma sövüyordum. 

"Edebiyat seç kanka, dersler boş olur tüm gün gezersin. Sınava son hafta da ezber yaptın mı tamamdır. "

Valla söylemesi ayıptır hocalar ebemizi belliyordu. Yok şu makaleyi incele, yok şunun tahlilini çıkarıp sınıfta sun, yok tez hazırla... Hayır, lisede ne güzel yazar- eser ezberleyip geçiyorduk. Şimdi dıdısının da dısını görüyorduk ve ben edebi terimlerden hiçbir bok anlamıyordum. Yazmasına belki güzel bir şeyler yazabilirdim ama orada tecahülüarif mi yapmışım tecrid mi yapmışım zerre fikrim olmazdı. Güzel olmuş mu olmuş, geri beni bağlamaz demek istiyordum ama hocalar ellerinden gelse atomlarına kadar parçalatacaktı metinleri.

Sonunda blok ders bittiğinde hemen kendimi dışarı atmıştım. Hep çimende oturduğumuz bölüme gidip diğerlerini beklemeye başladım. Dersleri olduğu için yakında gelirdi onlar da. Kafamı bağdaş kurduğum bacaklarıma dikmişken üzerime düşen gölgeyle kafamı kaldırdım. Ekin yine yüzünde bir sırıtmayla tepemde dikiliyordu.

"Hayırdır Ar- Ekin? "

Göz devirerek karşıma çökmüştü o da. Ben kuşkuyla ona bakarken o gayet rahat bir şekilde ellerini yere dayamış ve geriye yaslanıyordu.

" Nihal hoca çok kızdı mı sana? "

" Görmemiş gibi sorma. " dediğimde sonunda yüzüme bakabilmişti. " Konuşmanın sonlarına doğru geldim ben. Öncesini soruyorum. "

" Her zamanki siniri ya boşver. Nefes alsam kızıyor o kadın. " diyerek ben de onun gibi ellerimi geriye koyduğumda gülmüştü. Bakışları elime kayınca yüzündeki gülümseme silinmişti.

" Bakıyorum da hemen çıkarmışsın yüzüğü. "

Teyit etmek istercesine şaşkınlıkla elimi kaldırıp baktığımda sınıfta çıkardığımı hatırladım. İyi de çıkarıp nereye koymuştum ben onu?

" Alışkın değilim takmaya parmağımı ağrıttı. "

" O zaman geri ver. " dediğinde büyük sıçmıştım. Çünkü hala yüzüğü ne yaptığımı hatırlamıyordum.

" Ne geri vermesi ya? Verilen mal geri alınmaz. "

" Takmayacaksan niye alıyorsun ki? "

" Çeyizime koyacağım belki. "

" Çeyizine niye yüzük koyasın Sinan? "

" Çeyiz benim çeyizim değil mi? İstediğimi koyarım. "

Konuştukça saçmaladığımı fark etsem de artık durmak için çok geçti.

" Başkasıyla kullanacağın çeyize benim verdiğim yüzüğü koyacaksın yani?"

İkimiz de dik dik birbirimize bakarken duyduğum sesle sevinsem mi üzülsem mi bilememiştim.

" Ooo Sinan hayırlı olsun kardeşim, yeni mi? "

Akın'ın cümlesiyle yeni bir şey mi giydim diye üzerimdeki kıyafetleri kontrol etsem de yaptığı kaş göz işaretleriyle Ekin'i kastettiğini anlamıştım.

" Siktir git lan it! "

Akın'ı kovaladıktan sonra arkamı döndüğümde piçimsi bir ifadeyle sırıtan Ekin'le karşılaşmıştım.

"Belki de başkasıyla kullanmazsın o çeyizi."

Göz kırparak yanımdan geçtiğinde yine kalakalmıştım öylece.

#

-h.i.p

Renk Körü || bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin