[18] Belki

320 33 7
                                    

Yatakta yan tarafa dönmek istediğimde üzerime çöken bir ağırlık buna engel olmuştu. Bir an karabasan olduğunu düşünüp korkuyla gözlerimi açsam da burnumun dibindeki Ekin'in dalgalı saçlarını görünce rahat bir nefes almıştım. Vücudunun yarısından çoğu benim üzerimdeydi. Dün gece bir bir zihnimde canlanırken kollarımı daha sıkı sardım ve burnumu saçlarının arasına gömdüm. Kokusunu içime çekerken yüzümde aptal bir sırıtma vardı. Biz dün ciddi ciddi sevişmiştik ya lan!

Anlamsız homurtular eşliğinde kıpırdandığında biraz fazla mı sıktım acaba diye düşünerek kollarımı gevşettim. Gücümü bazen ayarlayamayabiliyordum. Canını yakmış olabileceğim düşüncesiyle içim sıkılmıştı sanki. Tavana odaklanmış bakışlarım duyduğum sesiyle ona dönmüştü.

"Ben varken tavanı izlemek niye?"

Çenesini göğsüme yaslayarak uykulu bir şekilde bana bakıyordu. Gülümseyerek kaşı ve gözü arasında bir yere öpücük kondurduğumda refleksle iki gözünü birden kapamıştı. Gözlerini tekrar açtığındaysa hafif bir şaşkınlık ve merak hakimdi. Yeni uyanmış bir Ekin çok sevimli oluyormuş.

"Günaydın. "

Gülümseyerek o da "Günaydın." dediğinde sanki bulaşıcıymış gibi ben de gülümsemiştim.

Bu huzurlu ve naif anımızı bozan şey telefonumdan yükselen melodi olmuştu. Ekin dudağımın kenarına minik bir öpücük bırakarak üzerimden kalkınca ben de doğrulmuştum. Telefonu bana uzattığında yataktan kalkmadan aramayı cevaplamıştım.

"Efendim Şafak? "

" Nerdesin sen? Belki gece geç gelip sabah erkenden çıkmışsındır diye düşünmüştüm ama yatağın hiç bozulmamış ki sen hiçbir zaman yatağını düzelterek çıkmazsın evden."

Kurduğu uzun cümleyle esnerken Ekin'in odadan çıkışını izliyordum. Nedense onlara bundan bahsetmek istememiştim bir an.

"Bir arkadaşımda kaldım. " dediğimde Şafak durur mu? Hemen cevabı yapıştırmıştı.

" Senin bizden başka arkadaşın yok. "

Arkalardan gelen Akın'ın sesiyle Şafak adeta fangirl çığlığı atmıştı.

" Ekin'de kalmış demek ki. "

Telefonu kendimden uzaklaştırarak kulağımı kurcalamıştım. Şimdi neden bahsetmek istemediğimi anlamıştım işte.

" Ne zaman gelirsin eve? "

"Okula gitmeden önce üzerimi değiştirmek için uğrarım."

Sanki az önce sevinç çığlıkları atan o değilmiş gibi "İyi tamam." dedikten sonra telefonu suratıma kapatmıştı. Ani ruh hali değişimlerine ayak uyduramıyordum bazen.

Ayaklarımı aşağı sarkıtarak yataktan kalktığımda belime giren sancıyla yüzümü buruşturdum. Alışmak için odada birkaç tur attıktan sonra Ekin'in yanına gitmiştim. Islık çalarak masayı hazırlıyordu. Beni fark etmesini beklemeden arkasından yaklaşıp ensesine hafifçe şaplattım. Bana döndüğünde yüzünde büyük bir şaşkınlık vardı.

"Genelde insanlar bu sahnede sinsice yaklaşıp arkadan sarılır. Hani bilmiyorsan söyleyeyim dedim. "

Gülerek omuzlarının üstünden sarıldığımda o da kollarını belime dolamıştı.

" Ben önden sarılmayı seviyorum. Hem bu şekilde yüzünü daha fazla görebilirim. "

Gözlerinden kısa bir parıltı geçerken dudakları kıvrılmıştı. Dudaklarıma şehvetten uzak, kısa kısa ama bir sürü öpücük bıraktığında zor da olsa kendimi ayırdım.

"Hadi artık kahvaltı yapalım. Okula geç kalacağız."

Göz devirerek "Yapalım bakalım." demişti. Son bir kez öptükten sonra masaya geçmiştim. Göz ucuyla baktığımda güldüğünü görmüştüm.

***

Kapının kilidini açtıktan sonra her zamanki gibi topuklarına basarak ayakkabılarımı çıkarmıştım. Kapıyı kapatıp hafif sarsak adımlarla oturma odasına ilerledim. Beni görür görmez Şafak yanıma gelmişti.

"Niye topallıyorsun sen? Yoksa bacağın mı ağrıyor, doktora götüreyim mi? "

Art arda sıraladığı soru cümleleriyle tebessüm etmiştim. Benim için endişelenmesi güzeldi ama şu anki durumumun bacağımla hiçbir alakası yoktu.

" İyiyim, merak etme. Önemli bir şey değil. "

Doğruyu söyleyip söylemediğimi ölçmek ister gibi kaşları çatık bir şekilde yüzüme bakıyordu. Elini bir anne edasıyla beline yerleştirerek "Bir daha başkasında kalacağın zaman haber ver. " demişti. Tripli olduğunu yeni hatırlamış gibi somurtuyordu. Yanaklarını sıkarak "Aman da aman merak da mı edermiş." dediğimde sinirle elimi yüzünden itmişti. Bu tepkisine güldüğümde "Höğğ çok komik salak." diyip mutfağa gitmişti.

Dudaklarını birbirine bastırmış ve gözlerini kısmış bir şekilde öylece bana bakan Akın'ı görünce irkildim.

"Ses versene lan ibik, ödümü kopardın! "

Dudaklarını hafif aralasa da tekrar birbirine bastırmıştı. Sanki söylemek istediği bir şey varmış da yapıp yapmamakta kararsız kalmış gibiydi. Kaşlarımı çatarak Türklerin hani şu her anlama gelebilen meşhur 'Ne var?' hareketini yaptım.

" Ben okula gidiyorum. " diyerek evden çıktığında arkasından bakakalmıştım. Kesinlikle tuhaf davranıyordu. Acaba geceyi Ekin'le geçirdiğim için mi böyle yapıyordu? Rahatsız mı olmuştu? Ama eşcinsel olmam sakladığım bir şey değildi ki. Ev arkadaşı olmadan önce de gayet farkındaydı her şeyin. Onunla okulun ilk yılı tanıştığımızdan beri hiç birlikteliğim olmamıştı. Belki de eşcinsel olma düşüncesinin somut bir hale bürünmesiyle rahatsız olduğunu yeni yeni fark ediyordu. Belki de artık benimle eskisi kadar yakın olmak istemiyordu. Belki de Akın da aslında o renk körlerinden biriydi. Derinlerden gelen belki de hiçbir şeyi kastetmemiştir ve sadece okula gidiyordur hissiyatına rağmen moralim bozulmuştu bir kere.

#

-h.i.p

Renk Körü || bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin