[26] Nakavt

290 29 4
                                    

Başımdaki ağrıyla gözlerimi araladım. Beyaz bir perde görüş alanımı kapatıyordu. Etrafı incelerken en son olanları hatırlamaya çalışıyordum. Evde Akın'laydım, hayır hayır, Şafak çağırınca gitmiştik. Ekin ve Abdülhamit de oradaydı. Kavga anı bir bir zihnimde canlanırken elimi başıma götürdüm. Tahmin ettiğim gibi sargı bezi vardı ve hastanedeydim. Beyaz perde ses çıkararak açılırken içeri Şafak girmişti. Pardon, kaşına yara bandı yapıştırılmış ve gözü morarmış bir Şafak diyecektim.

"Uyandın mı lan? İyi misin? "

" Yoo uyuyorum hala. Hatta sen de uyuyorsun. Bunların hepsi bir rüya. Ben gerçek değilim. Uykunda benim uyuduğumu görüyorsun. "

Göz devirerek " Tamam, iyiymişsin. " dediğinde gülmüştüm.

" Ne zamandır uyuyorum? "

" 3 yıl. "

Gözlerimi kocaman açtığımda dil çıkarmıştı.

" İki saat bile olmamıştır. " diyerek içeri giren Ekin'le doğrulmaya çalışmıştım.

" Serum çıkacak yerinden bak, rahat dur. "

Göğsümden iterek geri yatırmış ve serumun olduğu torbayı izlemeye başlamıştı. Girdiğinden beri doğru düzgün yüzüme bakmamıştı. Biraz farklı mı davranıyordu ne? Dudağı patlamıştı ve ifadesiz duruyordu.

" Acıyor mu? " dediğimde yavaş yavaş bana dönmüştü bakışları. Sonra da elini tutan elime.

"Vay be! Benim gözüm morarmış, ponçik kalbim kırılmış, kolum çıkmış, kendisinin kafası yarılmış hiç umrunda değil ama Ekin Bey'in dudağı patlayınca : Icıyır mı?"

Trip atan Şafak'a bakıp "Kolun yerinde gibi duruyor." dediğimde kalbini tutarak dramatik bir şekilde yere çökmüştü.

"Dost kazığı bir başka oluyormuş. "

Dışardan " Onları yalnız bırak ve buraya gel! " diye bir ses duyunca somurtarak çıkmıştı. Büyük ihtimalle çağıran Akın'dı.

Ekin'e döndüğümde onun da beni izliyor olduğunu gördüm. Düşünceli gibi duruyordu.

"Dalgınsın. Yoksa ölecek miyim doktor?"

İrkildiğinde gerçekten daldığını anlamıştım. Elini elimin arasından çektiğinde bakışlarım boş kalan elime odaklanmıştı. Tamam, işte şimdi korkmaya başlamıştım.

"Ekin, bir şey mi oldu? "

Parmağındaki yüzüklerle oynarken "Hayır." demişti.

"O zaman neden böyle davranıyorsun? "

İçten olmayan bir şekilde güldükten sonra " Nasıl davranıyorum? " demişti. Serum iğnesini umursamadan yatakta dizlerimin üzerinde doğruldum ve onunla aynı hizaya geldim. Yüzündeki rahatsız olmuş ifadeye rağmen ellerimden birini yanağına uzattım.

" Beni istemiyormuş gibi. "

" Sadece biraz yorgunum. "

Baş parmağımla dudağındaki yarayı okşadığımda göz kapakları kapanmıştı. Ben kafamı hafifçe yana eğmiş hülyalı bir şekilde onu izlerken iç geçirerek gözlerini açmıştı.

"Nasıl bu kadar güzel bakabiliyorsun?" dediğinde gülümsemem artmıştı.

"Allah vergisi. "

Dalgın ruh halinden çıkıp gülmüştü. Yavaşça yaklaşıp dudaklarını dudaklarıma bastırmıştı. Sanırım tehlikeyi atlattık ha?

"Oha! Akın bunlar haramlı şeyler yapıyor girmem ben. Sen gir."

Şafak'ın ciddi ses tonuyla ikimiz de gülerek ayrılmıştık. Ben yatakta normal bir oturma pozisyonu alırken Akın, Şafak'ın ensesinden tutarak onunla birlikte içeri girmişti.

"Hemşire serum bitince gidebilirsiniz dedi. "

Elimden çıkmış olan serum iğnesine bakıp yüzümü buruşturdum. Varlığını hatırlayınca elim sızlamıştı.

" Bitmiş o ya, gidelim hadi. "

Ekin sırıtırken Şafak somurtmaya devam ediyordu. Yataktan kalkıp Şafak'ın uzun saçlarını karıştırdım.

" Küs müyüz Şafak Efendi? "

" En fazla 5 dakika küsebiliyorum sana Sinan Anıt. "

Klasik barışma ritüelimizi de gerçekleştirdiğimize göre artık gidebilirdik. Dördümüz yan yana hastaneden çıkarken filmlerdeki gibi ağır çekimde yürüdüğümüzü hayal ettim. Ekin'le birbirimize bakıp gülümserken yola devam ediyorduk. Şafak ve Akın da kendi aralarında şakalaşıyorlardı. Hepimizin yüzü gözü dağılmamış olsaydı daha havalı bir sahne olabilirdi. Ve tabii Şafak'ın ayağı takılmamış olsaydı. Yürürken bir yandan da kavganın kritiğini yapıyorduk.

"5 kişi olmasalardı daha rahat alırdık biz de işte. "

"Ufak at da civcivler yesin Şafak."

"Ulan Sinan iki kişiyi indirdi, sana baktığımda en son adamın kafasını ısırıyordun. "

Akın " Sorma ya, hala ağzımda saç tadı var. " dediğinde gülmüştüm.

" Boğa gibi tepinip Akın'ı sırtından attıktan sonra direkt Sinan'a daldı şerefsiz. Zaten sonra nakavt! Kafa gitti bizimkinde mal mal gülüyor. "

"Ama sağlam geçirdi." dediğimde sırıtarak "Hıı, bu yine de Ekin'e yavşamana engel olmadı. Asıl nakavtı aşkta yemişsin. " demişti Şafak. Ben kaşlarımı çatarken Ekin gülmüştü.

"Ne ara yaptım öyle bir şey ya?"

Akın sesini değiştirerek "Çok güzel kokuyorsun, mmm... naber? ." dediğinde utanmıştım. Deve kuşu taklidi mi yapsam acaba?

Ekin kolunu omzuma atarak yürümeye devam ettiğinde onunla aynı anda adımlarımı atmaya çalıştım. İçimi kıpır kıpır eden tuhaf bir huzur kapladığında gülümsemiştim.

#

-h.i.p

Renk Körü || bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin