[7] Hogwarts

468 43 35
                                    

"Oğlum bu çocuk ciddi ciddi bana yürüyor mu lan?"

Akın çitlediği çekirdeğin kabuğunu poşete atarken bir yandan da bana cevap vermişti.

"Ne yürümesi kardeşim? Depar atıyor. Bence siz - "

Yan koltuğa uçup ağzını kapattığımda tükürükleri elime bulaşmıştı. Yüzümü buruştururken "Lütfen bu konuda yorum yapma Akın. Ne olacaksa yaşarken öğreneyim." demiştim. Tekme atarak beni yere düşürdüğünde acıyan popomu ovuşturdum.

"Bu da iyice medyum ilan etti beni. "

Şafak hayırsızı güldüğünü saklama gereği bile duymuyordu.

"Şafak gel kaldır beni." diyerek kollarımı uzattığımda yüzündeki ifadeyi görünce gözlerimi büyülttüm.

"Sakın aklından geçen o şeyi söyleme fesat dırzo. "

Kaşlarını art arda kaldırıp indirmeye başladığında söylemesine gerek kalmamıştı.

" HASİKTİR YENİ ANLADIM! "

Aydınlanma yaşayan Akın'ı kendi başına bırakarak odama gittim. Hocanın bakmamızı söylediği yerleri incelerken telefonum çalmaya başlamıştı. Yazan ismi görünce kağıtları bırakıp neşeyle aramayı cevapladım.

" Efendim miniğim? "

" Abi gel al beni buradan! Seninle kalmak istiyorum ben."

Ağlamaklı sesini duyunca kaşlarım çatılmıştı.

"Nisan bir şey mi oldu evde? "

" Olmadı. "

" Yalan söylemiyorsun değil mi miniğim? "

Burun çekme sesinin ardından " Seni özlüyorum. " demişti.

" Ben de seni özlüyorum güzelim ama biliyorsun, gezmeye gelmedim buraya. "

" Ben de geleyim işte. Orada bir liseye başlarım. Hep birlikte oluruz. "

" Nisan... Seni hayatta bizim hayvanatlarla aynı eve sokamam. "

İçerden tüm evi inletecek geğirme sesi gelince sinirle gözlerimi kapattım.

" Şafak abi miydi o? "

" Ulan Şafak, kız geğirişinden tanıyor artık seni şerefsiz! "

İçeriye bağırdığımda Nisan'ın güldüğünü duymuştum. Onun gülüşüyle benim de sinirlerim gevşedi ve gülümsedim.

" Ben artık yatayım abi. Yarın okul var. Moralimi yerine getirdiğiniz için teşekkür ederim. "

" Ne demek cimcime, her zaman. "

Telefonu kapattığında acaba gerçekten buraya getirsem mi Nisan'ı diye düşündüm. Henüz lise 2'de olmasına rağmen üzerinde çok fazla baskı vardı. Güzel sanatlar okumak istiyordu ama evdekiler düzgün bir meslek edinmesini ve şimdiden çalışmaya başlamasını istiyordu. Aslında hayallere önem vermeyen geri kafalı insanlar değillerdi. Benim yaşadığım talihsizlikten sonra bu konuda çok katı olmuşlardı ne yazık ki. O zamanlar aklıma gelince yine hüzünlenmiştim. Ellerimle aynı anda iki yanağıma okkalı bir tokat atarak buğulu anıları uzaklaştırmıştım. Geçmiş, geçmişte kaldı Sinan. Şimdi mezun olmak istiyorsan derslerine odaklan.

***

"Koğuuuuş, KALK! "

İrkilerek kalkmaya çalışırken duyduğum tekerlek sesiyle eş zamanlı yere yapışmıştım. Tabii uyuyakaldığım sandalyeyi de beraberimde götürmüştüm. Her tarafım ağrırken gülme sesleriyle sonunda gözlerimi arayabilmiştim. Ters şekilde ayakta duran Şafak bana gülüyordu. Belki de ters duran bendim. Evet, sanırım bu daha mantıklıydı. Yerden kalkarak gerinirken yanlışlıkla olmuş gibi Şafak'a da bir tane geçirdim.

"Oha lan burnumu kırdın. "

" Kırılmamıştır aşkım en fazla kopmuştur. "

" İnsafsızsın Sinan. "

Az önce bağırıp yere düşmemi sağlayan da bendim zaten. Çünkü benden iki tane var. Biri sadist, diğeri mazoşist. Burnunu tutarak odamdan çıkınca bez dolaptan aldığım kıyafetlerle üzerimi değiştirdim. Ders çalışırken uyuyakaldığım için belim tutulmuştu. Annem bunu duysa duygulanırdı yeminle.

Mutfağa geçtiğimde Akın masayı hazırlamıştı bile. Şafak ise tripli olduğunu anlamam için ona baktığımda yüzünü diğer tarafa çevirmişti. Masanın etrafından dolaşarak sandalyenin arkasına geçmiş ve kollarımla sarmalamıştım onu.

"Çok mu acıdı tontişim?"

"Ne acıması? En fazla kopmuştur burnum. "

Çenemi kabarık saçlarına dayadığımda Akın ikimize bir süre boş boş bakmıştı.

"Kesin Şafak seni insanlık dışı bir yöntemle uyandırdı sen de gelişine geçirdin bir tane."

Şafak'tan ayrılıp korkuyla Akın'a bakmıştım.

"Kamera mı koydun odama lan it? "

Havalı bir şekilde gülümseyerek çayından bir yudum almıştı.

" Sizi tahmin etmek artık o kadar da zor değil be yeğen. Hatta birazdan Şafak o bardağı kıracak. "

Şafak " Hangi bardağı? " derken kolunun çarptığı bardak yere düşüp parçalara ayrılmıştı.

Şafak oflarken benim tüylerim diken olmuştu. Akın beni zaman zaman gerçekten ürkütüyordu. Yine de okuldan döndüğümde odamı düzenliyorum bahanesiyle kamera arayacaktım. Yemeğimizi yedikten sonra mutfağı toplayarak kapının önüne gelmiştik.

"Şafak gidip ocağı kapat. Sinan sen de şapka al kafana. "

Şafak " Kapattım zaten. " dese de söyleyen kişi Akın olduğu için gidip kontrol etmişti. Ben ikiletmeden beremi takmıştım kafama. Şafak mutfaktayken " Ekinle ortak dersiniz varmış bugün. Dikkat et de hocanın gözüne batmayın kanka. "

" Bunu nereden bildiğini sormayacağım. "

Şafak yanımıza geldiğinde sonunda evden çıkabilmiştik. Arabaya doğru ilerken kafamda hissettiğim şeyle hızla şapkamı çıkarmıştım. Siyah şapkamın üzerinde kocaman, beyaz bir kuş boku vardı. Kocaman gözlerle Akın'a dönmüştük ikimiz de.

" Senin bizim okulda ne işin var? Hogwarts'a gitsene büyücü oç! "

#

Arkadaşlar karışıklık olmasın diye yazıyorum ilk bölümde multide olan kişi Sinan, diğer kişi de Ekin. Bu bölüm multide olan yakışıklımız da Akın. Eğer anlaşılmıyor diyorsanız sadece karakterlerin olduğu bir bölüm paylaşabilirim.

-h.i.p

Renk Körü || bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin