[44] Yüzük

299 24 16
                                    

Otobüsle geldiğim yolu yürüyerek dönerken tüm enerjim çekilmişti sanki. Az önceki buz gibi soğuk sesi ve bakışları kalbimi talan ediyordu. Her şeyin sahte olduğunu öğrendiğim hâlde nasıl bu kadar sakin kalabildiğimi ben de bilmiyordum. Köpek fobim olmasına rağmen sokakların birinde peşime takılan köpeklere tepki gösterememiştim bile. Üç sokağı ardımda bırakmama rağmen benimle gelmeye devam ediyorlardı.

"Hav!"

"Siz de ısıracaksanız ısırın artık! Ne hav ne?"

"Hav! "

Harika, şimdi de köpeklerle konuşmaya başlamıştım. Ekin'le geçirdiğimiz anılar zihnimi işgal ederken nefesimi dışarı verdim. Belki hepsi bir numaradan ibaret değildi ama artık bunun bir önemi yoktu. Çünkü ben hangisinin gerçek hangisinin sahte olduğunu asla bilemeyecektim. Artık onun ne sözlerine ne de bakışlarına güvenebilirdim.

Ne tuhaftı değil mi? Daha birkaç gün önce ailemle tanışmıştı ve biz birbirimizin gözlerine bakarken "Hiç bitmesin. " demiştik. Meğerse ortada bitecek bir şey bile yokmuş. Kendi kendime gülerken evin önüne gelmiştim bile. Bizimkileri kapının önünde semt oturuşu yaparken gördüğümde kaşlarım çatılmıştı. Paçaları niye ıslaktı bunların?

"Hayırdır gençler, benden habersiz denize mi gittiniz? "

"Aslında biz gitmedik o bize geldi. "

Şafak'a anlamayan bakışlar attığımda Akın araya girmişti.

"Evi su bastı."

"Yok artık! "

Birkaç saatliğine evde yoktum ve evin geldiği hâle bak. Allahtan yangın değil de su baskınıydı. Genelde bu tarz şeyler Şafak'ın başının altından çıktığından kendini savunmaya geçmişti.

"Bu kez benlik bir şey değil valla. Çamaşır makinesi bozulmuş galiba. Aylardır biriktirdiğimiz kıyafetleri artık yıkayalım dedik, keşke demeseydik."

"Hıı sonra kokudan ölseydik. Ben de bu ev niye kokuyor diyorum. Küflenmiş mi acaba falan. Ne iğrençsiniz siz be! Akın hariç. "

Akın Aslı'ya öpücük gönderirken Şafak yüzünü buruşturmuştu. Zavallı Aslı'nın bilmediği şey ise aramızda en pis ve dağınık olanın Akın olduğuydu. Ben de yanlarına aynı şekilde oturduğumda çembere benzer bir şey oluşturmuştuk. Akın'ın sorduğu soruyla ister istemez gerilmiştim.

"Sen nerdeydin Sinan? Bir gittin pir gittin. "

Elimdeki küçük sopayla toprağı deşerken "Ekin'e gittim. " dedim.

"Pek keyifli değil gibisin bir sorun mu var? "

Aslı'nın endişeli ses tonuna karşı gülümsedim.

"Yoo, bir sorun yok. Ekin'le ayrıldık. "

"Ne? "

Akın ve Aslı'nın art arda sordukları sorular beni darlarken Şafak hiçbir şey demiyordu. Sadece sessizce bana bakıp ne kadar üzgün olduğumu çözmeye çalışıyordu. Hep böyle yapardık zaten. Bir olay olduğunda sessiz kalıp diğerimizin anlatmasını beklerdik. Boş teselliler vermezdik birbirimize.

Bıkkınca ofladığımda Şafak sessizliğini bozup " Yarın bir usta gelip bakacak makineye falan. Bugün kalacak bir yer bulmalıyız. " demişti.

"Valla bana gelin derdim ama bizim kızları biliyorsunuz. Akın dışında kimsenin gelmesine izin vermiyorlar."

Konuyu değiştirdiği için Şafak'a minnetarca bakıyordum.

"Yurtta kalmayan tanıdık var mı bizim hiç? "

Renk Körü || bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin