[17] Tur

363 31 2
                                    

Akşam olduğunda öncelikle otogara gidip dönercideki yeni arkadaşlarıyla birlikte Nisan'ı uğurlamıştım. Ayrılırken ağladığı ve ben de duygusal bir top olduğum için gözlerim dolmuştu. Ona gerçekten çok fazla değer veriyordum. Annem aramızdaki bu bağı kıskandığı için bize "Nankör evlatlar sizi ben doğurdum, önce beni seveceksiniz." diyordu. Babam ise onu yumuşatmak için "Seni ben seviyorum işte yetmiyor mu?" diyordu. Ne zaman dördümüz bir araya gelsek bu konuşma mutlaka geçerdi. Gülümseyerek kafamı iki yana salladım.

Ekin'in attığı adrese giderken fazlasıyla gergindim. O kadar heyecanlıydım ki kalbimin "Beni bırak evlat, sen devam et." dediğini duyar gibi oluyordum. Öyle ki dersi oldukça dalgın bir ruh haliyle geçirmiştim. Hatta dosyayı hocaya verirken ters tuttuğum için içindeki tüm kağıtlar yere saçılmıştı. Bu halime gülenler olsa da Rasim hoca sabırla dosyayı tekrar düzenlememi beklemiş ve hiç kızmamıştı. Nihal hoca benden ne kadar nefret ediyorsa, Rasim hoca da bir o kadar seviyordu. Belki de Nihal hocayı sevmediğinden 'Düşmanımın düşmanı dostumdur.'  mantığıyla hareket ediyordu, emin değildim.

Şimdi ne mi yapıyordum? Kapının önünde süs taşı gibi dikiliyordum. Arada bir elim kapının tokmağına gidiyor ama hemen geri indiriyordum. Eğlenceli şeylerden kastının müstehcen şeyler olduğunu biliyordum. Tamam, belki bunu ilk kez yapmıyordum ama onunla ilk kez yapacaktım. Ve ne kadar daha önce yapmış olursan ol her seferinde aynı heyecan ve gerginlik seninle oluyordu. Cebimdeki telefon çaldığında irkilerek kulağıma götürdüm. Ekin arıyordu.

"Efendim? "

"Kapıyı çalmayı tahminen ne zaman düşünürsün Sinan?"

Kaşlarımı çatarak kapıya baktığımda kapı deliğinden beni izlediği düşüncesiyle utanıp kafamı aşağı eğdim. Keyifli kahkahası kulağıma dolarken kafamı kaldırmadan "Aç bari kapıyı." demiştim.

Kapıyı açarak telefonu kapatmış, geçmem için yana kaymıştı. Tahmin ettiğim gibi yüzündeki sırıtmayı saklama gereği duymuyordu. Adımlarını içeriye yöneltiğinde kapıyı kapatarak arkasından gittim. Tekli, deri kaplamalı koltuğa otururken "Aç mısın?" demişti.

Kafamı iki yana salladığımda odayı inceliyordum. Televizyonundan, biblosuna kadar her şey vardı. Duvarda da çeşit çeşit tablolar bulunuyordu. Kısacası hiç öğrenci evi gibi değildi. Sanki Ekin zengin bir yetişkindi ve evini tamamen kendi zevkine göre dizayn etmişti. Belki de ailesiyle birlikte yaşıyordu.

"Oturmayacak mısın?"

Yanından geçip herhangi bir koltuğa oturacakken kolumdan tutarak beni kendine çekmiş ve kucağına oturmama sebep olmuştu. Yüzüm anında alev alırken yakınımdaki yüzüne baktım. Gözleri yakından çok daha derin ve güzel gözüküyordu. Bir elini sarılır gibi yan tarafıma atıp gülümsedi.

"Ee naber? "

Aramızda şaçma sapan bir yer edinen soruyla ben de gülümsedim.

" İyi, senden? "

Bakışları dudaklarıma kayarken herhangi bir cevap vermesine gerek yoktu. Çok beklemeden pembesi dudakları öpmeye başladığım için fırsat da kalmamıştı zaten. Yumuşak hareketlerle üst dudağını kavradığımda aynı şekilde karşılık vererek alt dudağımı çekiştirmeye başlamıştı. Bir elimi yüzüne çıkarıp, yerimde biraz kıpırdanarak daha rahat bir pozisyon aldım. Bu hareketimle o da yanımda salınan elini kalçama çıkarmış, diğer elini ise sırtıma koymuştu.

Nefeslenmek için ayrıldığımızda kısa bir gülümsemenin ardından boynuma yönelmişti. Önce tüy kadar hafif öpücükler kondurup huylanmama, daha sonra ise yalayarak inlememe sebep olmuştu. Minik minik ısırıklar bırakarak kulağıma doğru ilerlerken sırtımdaki eliyle daireler çiziyordu. Elimle saçından tutarak tekrar dudaklarına yapıştım. Yine gülümsediğini dudaklarımın üstünde gerilen dudaklarından anlamıştım. İstemsizce ben de gülümsedim.

Dilini dudağımın üstünde gezdirdiğinde dudaklarımı aralayarak içeri girmesine izin verdim. Öpüşümüz gittikçe derinleşirken ağzımın içindeki dilini emdiğimde kalçamı sıkmasıyla inlemiştim. Nefes nefese kalmış bir şekilde ona baktığımda onun da benden pek bir farkı yoktu. Hararetten ıslanmış saçlarının bir kısmı alnına yapışmış ve dudakları şişmişti. Pantolonlarımızı zorlayan şişlikler de hiç yardımcı olmuyordu.

"Odama geçelim mi? "

Belli belirsiz kafamı sallayıp ayağa kalktım. Onun da elini tutarak kendime çektim ve ayaktayken tekrar dudaklarını öptüm. Bir elini belime sararak beni iyice kendine çekti ve odası olduğunu düşündüğüm yere yönlendirdi. Odaya girdiğimizde eli sweatimin eteklerine gidince ayrılıp kollarımı kaldırdım. Kendisininkini de çıkardıktan sonra tekrar dudaklarıma yönelmişti. İkimiz açıkla öpüşürken ayağının takılmasıyla sertçe yatağa düşmüştük. Düşerken bedenlerimizin birbirine çarpmasının etkisiyle ikimiz de aynı anda inlemiştik. Göğsüm onun çıplak göğsüne değiyor, meme ucundaki piercingten içimi titreten bir soğukluk yayılıyordu. Ani bir hareketle pozisyonlarımızı değiştirdiğinde dirseklerimin üzerinde doğrularak yatakta yukarı kaymıştım. Dudakları köprücük kemiğimden başlayarak aşağılara inmeye başladığında aldığım zevkle kafamı geriye atmıştım. Farkında bile olmadan elimin arasındaki saçlarını çektiğimde hırlamaya benzer bir ses çıkarmıştı. Göğsüme ulaşan dili meme ucumda biraz fazlaca oyalandığında inlememek için dudağımı ısırmıştım. Resmen beni çıldırtmak için yavaş hareket ediyordu. Dil darbelerine karşı daha fazla kendimi tutamayarak "Ek-hinnn!" diye inlediğimde kalçamı kaldırarak ona sürtünmüştüm.

Kasılarak o da kendini bana bastırdığında hızlı nefeslerimin arasında "Hadi." demiştim. Hafifçe havalanarak eli fermuarına gittiğinde ben de kendi pantolonumu çıkarmaya çalışıyordum. İkimiz de boxerla kaldığımızda kendilerini açıkça belli eden aletlerimizle yutkunmuştum. Onlardan da kurtulduğumuzda artık aramızda hiçbir kumaş parçası kalmamıştı. İkimiz de arzu dolu gözlerle birbirimize bakarken ilk atağı yaparak onu kendime çekmiştim. Dudaklarımız sert hareketlerle birbiri üzerinde hareket ederken eliyle yan taraftaki komodini karıştırıyordu. Aradığı şeyi bulduğunda dudaklarımdan ayrılarak gözlerimin içine baktı. Ne demek istediğini anladığımda göz devirdim. Bu kadar ilerlemişiz şimdi mi soruyorsun yapmak isteyip istemediğimi?

"Daha bekleyecek miyiz? " dediğimde gülmüştü. Alt taraflarımda hissettiğim zonklama beni gerçekten zorluyordu. Elindeki minik tüpü açarak eline sıktı kendi aletine hızlı hareketlerle yaydı. Gözlerimi oradan çekemezken bacaklarımı aralamıştım. Soğuk parmağını deliğimin etrafında hissettiğimde irkilerek elimin altındaki çarşafı sıktım.

"Şşş rahatla. "

Sonunda bir parmağını içime ittiğinde acıyla irkilerek kasıldım. Eğilerek beni rahatlatmak istercesine dudaklarımı öpmeye başladığında bir parmağını daha ittirmişti. Gözlerimi kapatarak hırsla dudağını ısırdığımda tek inleyen ben olmamıştım. Dudaklarını emiyor, ısırıyor resmen işkence ediyordum. Bu durum hoşuna gidiyormuş gibi dudaklarını daha çok bastırıyordu benimkilere. Parmaklarını hareket ettirirken bir an önce zevk alınan kısmın gelmesini umuyordum. Elini çekmesinin ardında kalan boşluğu içime köklediği aletiyle birden nefesim kesilmişti. Gözlerim sonuna kadar açılmış öylece kalmıştım. Ne yaptığını yeni anlamış gibi telaşla bana baktığında "Senin yapacağın işe sokayım Ekin." demiştim.

"Özür dilerim ya öyle gaza gelince aniden şey oldu. "

Acıya alışmam için bir süre bekledikten sonra yavaş hareketlerle içimde hareket etmeye başlamıştı. Tekrar dudaklarıma eğildiğinde bir yandan da benim rahatlamama yardımcı olmak amacıyla beni çekiyordu. Elini orada ilk hissettiğimde belim yay gibi gerilmişti. Hareketlerini hızlandırmaya başladığında tenin tene çarpma sesine zevk dolu inlemelerimiz eşlik ediyordu. Tam anlamıyla kendimden geçmiştim. Aletimin üzerindeki git gelleri artarken kendimi daha fazla tutamayarak eline boşalmıştım. Benden birkaç saniye sonra da Ekin sarsılarak içime boşalmıştı. İçime akan sıcak sıvı tuhaf bir şekilde yakmıyordu. İçimden çıkarak kendini üzerime attığında ikimiz de ter içinde kalmıştık. Kollarımı onun bedenine sararak çenemi saçlarına bastırdım. Ekin'in hevesle söylediği şeyle ise kahkaha atmıştım.

"Bir tur daha? "

#

Bn öldm by.

-h.i.p

Renk Körü || bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin