²

2.7K 202 35
                                    


İyi okumalar~

Sokaklarda tur atıp akşam üzeri olduğunda sınırın oraya geldim. Binanın arkasından güvenlikleri izledim.

Bir yolunu bulup onları ekmeliyim ama nasıl. Şöyle bir etrafa bakarken koca taş duvarın hemen yanında duran büyük ağaca baktım.

Berki görünmeden tırmanırsam geçebilirim. Oncelikle dikkatlerini dağıtmalıyım.

Yerde duran taşı alıp tam tersi yönde uzağa dogru attım. Bunu gören iki güvenlikçi o tarafa doğru gitmeye başladı.

Yerimden kalkıp koşarak ağaca ulaştım. Ilk defa tırmanıyorum. Bir ayağımı dala getirip alçakta olan dalın üzerine çıktım.

Sonra da boyum kadar yükseklikte duran kalın dala kollarımı dolayıp kendimi yukarı çektim.

Tas duvara sonunda geldiğimde üzerine çıkıp ağaçtan indim. Artık beni görmeleri mümkün değil.

Ama bir sorun var ki o da nasıl ineceğim. Resmen iki metre yukseklik vardı burada.

Ters dönüp bacaklarımı aşağı sarkıttım. Ellerimi bırakınca yere kalçamın üstüne düştüm en azından acımadı.

Bir hızla gördüğüm ilk binanın yanına koştum. Buradaki evler bizim oradakiler gibi lüks değil daha dökük duruyor.

Apartmanin kapısı açık olduğu için ıçeri girdim. Soluklarımı düzeltmeye çalıştım.

Sahi şimdi ne yapacağım? Buraya gelmiştim ama. Neyse kimse benim Aydınlık taraftan olduğumu anlamaz.

Apartmandan çıkıp sokakta yürümeye başladım. Kimseyi görmedim şu ana dek. Yoksa burda insanlar yok mu?

Daha nerede olduğumu bile bilmiyorum. Dar sokaklardan geçerken ileride bir insan topluluğu gördüm.

Bahsettikleri guruplardan biriydi herhalde. Beş kişi falandı. Kiz bile vardı içlerinde.

Beni görmesinler. Bu kadar kişiyle kendimi koruyamam. Yavaş adımlarla görünmeden ilerlemeye başladım.

Gözlerim üzerlerindeyken görmeden önümdeki kutuları düşürdüm. Hepsi bir anda arkasına dönüp bana baktıklarında o zaman hapı yuttuğumu anladim.

'Kimsin sen?'

'Ne arıyorsun burada?'

Şöyle bir etrafıma baktım kaçacak yer bulmalıyım. Ileriye açılan sokağı gördüğümde hicbir şey söylemeden bütün gücümle o tarafa koştum.

'Hey dur!'

'Yakalayın onu koşun!'

Biraz zor yakalarlar. Çoktan iki sokak geçtiğimde köşeyi dönüp büyük caddede hızımı arttırdım.

Sanırım onlardan kurtuldum. Tekrar bir binanın içine girip yere çömeldim. Kapıdan etrafa bakarken beni kovalayan gruptan biri geçti.

Salaklar. Bir süre burada bekledim. Binadan ses gelince yakalanma korkusuyla kendimi dışarıya atıp tekrar koştum sokaklarda.

Henüz kimseye rastlamadım ama tedbirli olmalıyım. Bu sefer beni yakalamaları an meselesi olabilir.

Köşeyi döndüğümde hızımı yavaşlattım. Iyice yoruldum. Hayatımın ekşınını yasıyorum resmen.

O sırada bir yerden gelen silah sesleriyle ellerimle kulağımı kapattım. Ne oluyordu böyle.

Ardı ardınca kesilmedi bir süre. Sonra tek tek atmalara devam edince olduğum yerden uzaklaşma kararı aldım.

Koşmaya devam ederken nereye gittiğimi bilmiyorum. Biri beni görecekmiş gibi hissediyorum.

Çöp konteynırın arkasına sığınıp nefesimi düzene soktum. Içimden bir ses buraya hiç gelmemi söylüyordu.

Ama merakıma engel olamamıştım hem de daha ne kadar o sıkıcı yerde bir hayat sürebilirdim ki.

Gözlerimi gökyüzüne cevirdim. Hava kararıyordu. Içime düşen endişeye de engel olamıyorum. Havanın kararması demek daha soğuk demek.

Acaba geri mi dönsem? Ama nöbetçileri nasıl atlatıcam. Bu sefer ceza almam kaçınılmaz olur.

Eğildiğim yerden kalkıp etrafa baktım. Kimse yoktu. Tekrar koşup bilmediğim bir yöne doğru gittim.

Esen soğuk rüzgar yüzümü buz gibi yapmıştı. Iki binanın arasında duran boşluğa girip kendime gelmeye çalıştım. En az yarım saattir koşuyorum.

Soluklarımı düzene sokmaya çalışırken ne kadar yorulduğumu farkettim.

Hafif yağan yağmur durumu daha kötüye dönüştürdü. Soluklarımı yeni yeni duzeltirken gelen çıtırtı ile başımı kaldırıp o tarafa döndüm.

Neydi bu şimdi? Beni kovalayan kişiler mi ki? Yakalanmış olamam değil mi?

Kendimi polisiye filminde gibi hissediyorum. Sanki polisten kaçıyormuş gibi.

Bir iki adım atıp yaklaştım. Önüme düşen gölgeyle gözlerimi kocaman oldu.

Her yaklaştığımda iri gölge daha da büyüyordu. Bir anda gökyüzü bembeyaz oldu ve hemen ardından şimşek çaktı.

Sırtımı duvara yasladım. Ne olacaksa olsun. Kalbim hızlı hızlı çarparken gölge daha da yaklaştı bana.

Bununla birlikte yağan yağmur daha da şiddetlendi. Üstüm ıslandığında üşümeye başladım.

Gökyüzü tekrar beyaza büründüğünde bu sefer şimşeğin çakması uzun sürmedi. Gürültülü ses her yeri kapladı.

Ama bu ses şimşeğin sesi değildi. Derin bir ağrı hissettim önce, sonrada uyuşukluk. Gidiyor muyum?

Ayakta durmakta zorluk çekiyorum. Vücudumu daha fazla taşıyamadan yere yığıldım. Biri beni vurdu.

Iri bedenli bir adam yanıma geldi. Beni hiç zorlanmadan kucağına aldı. Gözlerimi kapatmadan önce son bir şey duydum.

'Asla kaçamazsın.'

.
.
.
.
.

✾ 𝙀𝙇𝙔𝙀𝙇 ✾ 𝙅𝙄𝙆𝙊𝙊𝙆Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin