Sherlock Moriarty ağını halledip Londra'ya döndükten sonra John'un kendisine bu kadar sinirli olmasını beklemiyordu. Ne de Londra'yı terketmiş olmasını çünkü 221B onlara ait bir yerdi, bırakması hiç mantıklı değildi. Ya Bayan Hudson başka kiracılar bulsaydı? O güzelim ev ve eşyalara yazık olmuş olurdu.Bir başka nokta ise John'un artık Mary'sinin olmasıydı. Bu garipti çünkü onunla evlenmeyi istiyordu. John uzun süreli ilişkilerin bile adamı değilken evlenmeyi istiyordu ve bu aralarındaki dostluğun tükenip gideceğini gösteriyordu. En azından Mycroft ve Bayan Hudson böyle düşünüyordu, Sherlock ile John'un arkadaşlığının araya giren mesafelerle basit bir tanıdıklığa, geçmişte kalan güzel hatıralara dönüşeceğini söylemekten asla vazgeçmiyorlardı.
Sherlock buna hazır değildi. Hayatı boyunca sahip olduğu tek ve en iyi arkadaş John Watson'dı fakat şimdi o gidiyor ve yeni bir hayat kuruyordu, dedektifi geride bırakarak.
Ölmüş numarası yapmaktan dolayı pişmanlık duyduğu tek kısım burasıydı. Eğer gitmeseydi John öylesine yalnız ve üzgün olmazdı, kendini tamamen başka birine bırakmazdı. Yine gelip-geçiçi sevgilileri olurdu ama Sherlock'la kalırdı.
Şimdiyse düğün gününü ayarlamaya çalışıyorlardı.
"Çok acele etmeyelim," dedi Mary. "Ağustos gibi hava daha hoş olur ve hazırlıklar için acele etmemiz gerekmez."
"Bilemiyorum." John sesindeki kararsızlıkla cevapladı. "Çok hazırlık yapmak gerekmeyecek zaten, ufak bir kutlama. Ayrıca zamanı uzatmak daha stresli hale getirebilir durumu."
"Haklı olabilirsin. Sherlock, sen ne düşünüyorsun?"
"Düğünde hangi rengin ağırlık olması gerektiğini. John mavi ve yeşil karışımı farklı bir tonu seviyor normalde fakat sen bu konuda ne dersin bilmiyorum."
"Imm," Biraz sessiz kaldı Mary. "Sanırım rengin tonunu net olarak görüp öyle karar versem daha iyi ama sorduğum şey düğün zamanı hakkında ne düşündüğündü."
"Bilmiyorum, bu benimle alakalı olmadığı için pek umrumda da değil zaten."
Sherlock bunun kulağa kabaca gelip gelmediğinden emin değildi ve umursamıyordu da. Lanet olası bir dairede tek yaşamak zorunda kalacak olan kendisiydi ve bunu kimse umursuyor gibi değildi.
"Sen iyi misin?"
Bakışlarını John'a kaldırdı dedektif. "Elbette iyiyim, neden olmayayım ki?"
"Gergin duruyorsun."
"Bunun ne anlama geldiğini bile bilmiyorum."
"İyi değil gibisin demek istiyorum, canını sıkan bir şey mi var?"
"Hayır, John." Eline telefonunu alarak Lestrade'a mesaj yazmaya başladı. Aslında bunu yapmayı planlamamıştı ama dikkatlerin üzerinde toplandığı sıkıcı bir konuşma istemiyordu.
Lestrade'a yeni bir dava ya da ölüm olup olmadığını sordu. Tüm bu düğün muhabbetleri ve insanlık içeren durumlar bunaltıcı olmaya başlamıştı. Fakat Tanrı bugün ondan taraf değildi ve Lestrade hiçbir olayın olmadığını söyleyen bir cevap yazmıştı.
"Biraz dışarı çıkacağım," diye bilgilendirdi yeni nişanlı çifti. "Yürüyüş yapmak için."
"Seninle geleyim." John oturduğu yerden kalkıp ceketini giymeye başladı. "Zaten markete uğrayacaktım."
Sherlock yorum yapmadan yavaş adımlarla merdivenlerden indi. Mary'yle fısıldaştıklarını duyabiliyordu ama gizlice dinlemek ona göre değildi ve zaten az buçuk tahmin edebiliyordu konuyu. Sokağa çıktı ve ellerini paltosunun ceplerine koyarak beklemeye başladı.
"Hadi gidelim."
Yaklaşık on dakika yürüyüşten sonra -John marketi es geçmişti ve zaten ikiside bunun bir bahane olduğunu bildiğinden kimse ses çıkarmamıştı- arkadaşı boğazını temizledi. "Bu evliliğin aramızdaki hiçbir şeyi değiştirmeyeceğini biliyorsun değil mi?"
"Elbette değiştirecek ama sorun değil John. Ben yalnızlığa alışkın bir adamım ve başımın çaresine bakabilirim."
"Tek değişecek şey birlikte etrafta koşturup cinayet çözemeyecek olmamız ama zaten tüm zor işi sen yapıyordun." diye yanıtladı John tebessümle. "Ben yalnızca yanında geziniyor gibiydim ve yokluğum seni etkilemeyecek, gizemleri aydınlatacaksın yine. Onun dışında görüşmeye devam edeceğiz zaten."
Sherlock konuyu uzatmamak için "Doğru," dedi yalnızca. Belli ki John dedektif için ne kadar önemli biri olduğunu bilmiyordu. Varlığının onu doğru yolda tuttuğunu, hayatta kalmasını sağladığını, en mühimi de başka hiç kimsesi olmadığını. John gibi onu anlayan, sıcak bir arkadaşlığı bir daha hiç bulamayacağını bilmiyordu.
"Geçirdiğimiz yıllar güzeldi," John ısrarla aynı tarz konuşmaya devam etti. "Beni yalnızca kullandığım bastondan değil kabuslarımdan ve geçmişin ağır yükündende kurtardın Sherlock ve bunun için sana düzgün bir teşekkürü borçluyum."
"Teşekküre gerek yok." Sherlock'un sesindeki mesafe anlaşılıyor muydu bilmiyordu ama engel olamadı. "Harika bir adam daima kurtarılmayı hakeder."
John buna cevaben bir şey demedi ve dedektif memnun olmuştu. Veda ediyor gibilerdi ve daha az önce bir şeyin değişmeyeceğini kendisi söylemişti arkadaşı. Bir süre daha buna inanmak ikisine de iyi gelecekti, gerçeği kabullenmek yerine.
*küçük bir not, ilerdeki bölümlerde mary dizideki karakterden biraz farklı olabilir kurgu gereği.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
without you; I'm lost//johnlock ✔️
FanfictionYeni gizemli bir cinayet, fakat bu kez Sherlock'un olay mahaline gitmesi pek kolay olmayacak.