19-aşk adası

963 123 115
                                    


Sherlock tuhaf bir şekilde erkenden uyandı. Bunun sebebi dün fazla uyumuş olmasındanda olabilirdi, kafasındaki düşünce trafiğinden dolayı da. John'la arasında geçenler öyle beklenilmedikti ki. Üstelik devamında ne olacağı çok belirsizdi.

Uyandığındaki pozisyonları, tam olarak 'kaşık' dedikleri şekildeydi. Sherlock John'a arkadan sarılmıştı ve sanki iki parça birleşip bütünü oluşturmuştu. Dedektif bir süre öylece durdu, hareket etmeden. Arkadaşı sürekli hatırlattığı üzere bir askeri doktor olduğu için uykusu hafifti. Sadece uzanmaya devam etti ve ne yapacağını düşündü, Londra'ya döndüklerinde. Bu davanın devamını da getirmek fazlasıyla kolaydı ama John'un düğünü ve evden gitmesinin kolay olmayacağını biliyordu. Hemde hiç.
Çünkü geçen yıllar boyu Sherlock ona alışmıştı. Kimseye böylesine yakın olmamışken doktora kendini tamamen kaptırmış, arkadaşlığının sıcaklığında dinlenmişti.

"Günaydın," Nefes alma sıklığı artınca kısık sesle konuştu. "İyi uyudunuz mu, Bay Holmes?"

"Gayet iyi." dedi John. Kıpırdanmalar sonucu dönerek dedektife baktı. "Sen? Normalde biriyle uyumaya alışkın olmadığın göz önüne alınırsa bu soruyu benim sormam gerek."

"Deliksiz bir uykuydu, sanırım duygusallık olaylarını biraz anlamaya başlıyorum."

"Nasıl yani?"

"Birinin başka birine neden ihtiyaç duyduğunu. Arkadaşlar daima kalamıyor ama duygusal bağın olan birisi hem arkadaşın hem sevgilin oluyor ve tüm eksiklikleri kapatıyor, değil mi?" Sherlock doğru anladığından emin değildi bu konulara uzak olduğundan. O yüzden gerçek bir merakla arkadaşına baktı cevabı duymak için.

"Evet haklısın. Arkadaşlar daima kalamıyor kısmı dışında. Çoğunlukla sevgili, eş terkeder ya da anlaşamazsın ama arkadaş hep yanında olacağını bildiğin biridir. Fiziken orda olmadığında bile."

"Anlıyorum."

"Gitme konusunda ne düşünüyorsun peki?" Sherlock hala nötrdü ama John'un isteğine her koşulda uyacaktı. "Londra'ya dönecek miyiz biraz daha kalacak mıyız?"

"Yarın gidelim," hüzünlü bir tonla konuştu John. "Mary epey rahatsız düğün öncesi böyle uzakta olmamdan. Hem dediğin gibi fazla kolay bir davaydı, devamını eve dönüncede halledebiliriz."

"Evet haklısın." Sherlock yataktan kalkarak birkaç gerinme hareketi yaptı. "Ben duş alırken yiyecek bir şeyle hazırlar mısın? Ya da Andy'yi ara, konuşma fırsatımızda olur böylece."

"Tamam, arıyorum." John'da yataktan kalktı ve üzerindekileri çıkarmaya başladı, dedektif arkadaşının çıplak omzunu ve ordaki ufacık yara izini görünce boğazını temizleyerek -bunu neden yaptığını bilmiyordu- hızlıca banyoya gitti. Savaştan ve yaralanmasından hep bahsetmiş olsalarda Sherlock hiç yara izini görmemişti.

Soğuk suyun altında uzunca süre durarak duş aldı. Yarın gideceklerdi ve bu lanet adanın etkileri yok olacaktı, öpüşmeler ve sarılarak uyumalar unutulacaktı. Sherlock bunlarla başa çıkabilirdi fakat John'un 221B'den gidecek olmasını hala sindirememişti. Her sabah onu göremeyeceğini, birlikte Londra sokaklarında macera yaşayamayacaklarını, ufak tartışmalarının bile tekrarlanmayacağını bilmek içinde tuhaf bir sızıya sebep oluyordu. Yinede elden gelen bir şey yoktu.
Olacak olan, olacaktı.

without you; I'm lost//johnlock ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin