Sherlock acıyan alnına buz tutarken, aynı zamanda bavuluna birkaç kıyafet koyuyordu. John her şeye rağmen beklediğinden daha iyi karşılamıştı, en azından hemen boşanma kağıtlarını imzalamak için falan zorlamamıştı ve bu yeterliydi."Elindeki ne?"
Sherlock olduğu yerde zıpladı (normalde asla sıçramazdı.) Etrafındaki her sesi ve hareketi farkederdi. "Buz," diye cevapladı gecikmeli olarak. "Balayına giderken alnımda bir morluk olması hoş durmayacak."
"Birde gözünde." John sinir bozucu ses tonuyla ekledi. "Elindeki donmuş insan parmakları, biliyorsun değil mi?"
"Soğuk olmasına odaklanmıştım, gerisi önemli değil."
"Hayatım boyunca tanıdığım en tuhaf ve anormal insansın."
"Biliyorum." Sherlock'un bunu ilk duyuşu değildi fakat böyle bir anda John'dan duymak iyi gelmemişti. Konuyu değiştirmek amaçlı, "Hazırlandın mı?" diye sordu. "Geri geldiğine göre bugün burda mı kalacaksın?"
"Eve gitmedim. Yalnızca yürüyordum ve uzunca düşündüm. O lanet adaya gitmeyeceğim Sherlock. Üzgünüm ama böyle bir parti istemedim senden, kendi isteklerine göre benide peşinde sürüklüyorsun ve bu adil değil." John kollarını göğsünde kavuşturdu, yüzü ifadesizdi. "Gitmeyeceğim ve bununla ne yapmak istiyorsan yap. Evliyiz diye dünya basınına açıklasan dahi umrumda değil."
Sherlock bavulun kapağını sertçe kapadı, elindeki buz parmaklarıda yere attı. Tüm bu ölümden dönme, John'un evden gidişi ve evlilik üzerine binen tonlarca ağırlık gibiydi. Başta kendini suçluyordu, eğer gitmese ve en yakın dostunu geride bırakmasaydı bu hale gelmeyeceklerdi.
"Yapmaya çalıştığım şey," dişleri arasından konuştu, adeta tıslayarak. "Yapmak istediğim şey, güzel bir veda. Güzel bir son dava, güzel bir bekarlığa veda partisi."
"Bu hiçbir şeyin sonu değil." John ortama zıt olarak yüksek sesle konuştu, neredeyse bağırdı. "Evlenip balayına gideceğim, döneceğim ve biraz zaman geçince eski haline dönecek her şey."
"İnsan ilişkilerinden anlamadığımı bilirsin fakat etraftaki herkes bunu konuşuyor ve sorun değil, zaten hep yalnızdım. Sadece iyi bir son istiyorum."
"Son olmayacak."
Sherlock içinde büyüyen öfkeyi hissedebiliyordu çünkü John dedektifi kendince teselli ediyordu, doğru olmadığını bildiği şeyler söyleyerek. "Neyse ne," dedi arkadaşına taraf bakmayarak. "Madem bu kadar netsin, o halde biletleri iptal ederim. Eve dönebilirsin."
Sherlock sesinin böyle acınası ve hüzünlü çıkmasını planlamamıştı fakat elinde değildi. Eve dönebilirsin diyeceğini asla düşünmezdi, 221B Baker Street'telerken.
"Hey,"
Sherlock yönünü dönmeden olduğu yere oturdu, sırtını yatağa yasladı. Cevap veresi gelmiyordu, son zamanlarda içinde büyüyen bir gerginlik vardı. Hayatı boyunca kimseye yakın olmamıştı, abisiyle bile anlaşamazdı fakat John Watson'la bir yapbozun iki parçası gibilerdi.
"Sherlock, üzgünüm."
"Neden? Üzgün olan ben olmalıydım, haberin yokken seninle evlendim."
"Evet ama hiçbir zaman normal şeyler yapmadın ki zaten. Planına uymadığım için üzgünüm ama beni anlaman gerek, bunu yapamam."
"Anlıyorum zaten." Sherlock başını daha da geriye atarak gözlerini kapadı. "Gerçekten eve dönebilirsin. Yarın evrakları halledip evliliği fes ederiz, kimsenin haberi olmaz."
Adım sesi olmadığı için dedektif arkadaşının hala kapı eşiğinde olduğunu biliyordu fakat cevap gelmemişti. Belkide Sherlock'un zavallı haline bakarak 'bensiz bir hiç' diye düşünüyordu.
"Bari İngiltere içi olsaydı," John umutsuzca mırıldandı. "Bu çok fazla Sherlock. 2 saat uçak yolculuğu ve gittiğimiz yeri net söyleyemem çünkü Mary balayı adası olduğunu öğrenebil--"
"Lütfen." Sherlock sertçe sözünü kesti. "Lütfen sadece git tamam mı? Kendimi aptal durumuna düşürüyorum ve bunun sonu iyiye varacak gibi durmuyor."
Birkaç adım sesi duyuldu fakat dışarı doğru değildi. John dedektifin yanına oturdu, muhtemelen bağdaş kurarak. "Hepimiz zaman zaman aptalız Sherlock, sen bile."
"Bunun acısını yalnız çekmeyi yeğlerim."
"Arkadaşlar böyle anlar için vardır ama değil mi?"
"Bilmiyorum, arkadaşlık ya da insanlık hakkında hiçbir şey bilmiyorum." Sherlock'un sesi fısıltıya dönüştü. "Haklıydın, abarttım. Sanırım biraz uzaklaşmak istedim ama tek başıma değil, en yakın arkadaşımla. Olaya senin açından hiç bakmadım."
"Sorun değil."
"Bana karşı hep iyiydin John, teşekkür ederim. İhtiyacım olduğu her an benimleydin ve sadıktın, sinir bozucu kişiliğime rağmen asla gitmedin."
"Lütfen şu veda havasından çıkar mısın?" diye sordu John, ofladıktan sonra. "2 yıl öncesini hatırlatıyorsun ve yumruk atma içgüdülerim beni ele geçiriyor."
İstemsizce güldü Sherlock. "Bunun içinde üzgünüm," dedi. "Hiçbir dost, hele ki senin gibisi, sahte ölümle yas tutmaya zorlanmamalı."
"Evet ama atlattım değil mi? Onca suçlunun hatta Moriarty'nin bile üstesinden birlikte geldik. Yapacağım evlilik bize engel olamaz."
"Haklısın." Dedektifin bunu inanarak söylemediği çok belliydi. Yinede kendini tekrarlayacak ya da düzeltecekte değildi. Gözlerini açıp yana döndüğünde John'un hemen bitişiğinde oturduğunu gördü. "Mary'ye git," dedi. "Endişelenmiştir, saat gece yarısını çoktan geçti."
"Sen varken bana bir şey olmayacağını bilir." John yüzleri arasındaki yakınlıktan rahatsız olmuş olacak ki ayağa kalktı. "Hem tam şu an aldığım bir karar var ve burda kalmam daha ideal olur."
"Neymiş?" Sherlock büyük ihtimalle düğünle alakalı olduğunu varsaydığından pek ilgili değildi.
"O lanet aşk adasına gidip cinayeti çözmene yardım edeceğim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
without you; I'm lost//johnlock ✔️
FanfictionYeni gizemli bir cinayet, fakat bu kez Sherlock'un olay mahaline gitmesi pek kolay olmayacak.