16-emin olmak için

998 119 170
                                    


John sonraki birkaç saat boyunca yanına gelmediğinde Sherlock bir sorun olduğunu anlamıştı. Anlamıştı fakat ne yapması gerektiğini bilmiyordu, insanlık söz konusu olduğunda tam bir acemiydi.

Yavaş adımlarla yukarı çıktı ve odaya girdiğinde arkadaşının öylece yatakta uzandığını gördü, kollarını başının altında birleştirmişti.

"Yine Mary'yle evleneceğimi hatırlatmaya mı geldin?"

Sherlock bir an adım atmayı bırakarak arkadaşına baktı. Sesi niye böyleydi? Son zamanlarda niye sürekli değişim içindelerdi? Mary konusunu açması nasıl böyle hüzünlü moda gelmesine sebep olmuştu? Sonuçta onlar nişanlıydı ve dedektif yalnızca olacak bir şeyden bahsediyordu. "Hayır ama hatırlatmama gerek yok, bunu zaten biliyorsun." diyerek kendini savundu.


"Biliyorum."

"Sorun ne? Tüm bunlar sana fazla mı geliyor? Yoksa evlilik ve ada olayında seni zorladığım için tekrardan mı sinirlendin?"

John kollarını karnının üzerine götürürken gergince homurdandı. "Hiçbir şey anlamıyorsun değil mi? Burda olanlar ya da öncesi, asla anlamıyorsun ve anlamayacaksın da."

"Neyi anlamam gerek?" Sherlock sinir bozucu olmaya falan çalışmıyordu. Tam aksine olan biteni anlamak istiyordu çünkü arkadaşıyla aralarında tuhaf bir durum olduğunu seziyordu, geldiklerinden beri. "Anlat bana John," diye yalvardı. "Hata yaptığım yeri göster."

"Hiçbir yerde hata yapmıyorsun. Bense her yerde hata yapıyorum, sevdiğim kişilere farklı şekillerde ihanet ediyorum."

John öylesine umutsuz gibiydi ki Sherlock gerçekten acıyı kalbinde hissediyordu. Bu saçma ve anlamsız yaşamda mutlu olmasını en çok istediği kişi olan John Watson, belli ki bir çıkmazın içindeydi ve boğuluyordu. Adımlarına devam ederek dolanarak yatağın diğer tarafına uzandı. Arkadaşı halen tavana bakıyor olsa bile gözlerini ona sabitledi.

"Sorun ne anlamıyorum ama yanında olduğumu bilmelisin, her koşulda."

John başını yan çevirdi ve kısacık bir anlığına göz göze geldiler, dedektif istifini bozmadan dururken arkadaşı sanki zorlanıyormuşçasına bakışlarını kaçırıp oturur pozisyona geçti. "Bunun hiç faydası olmuyor," sızlanıyor muydu? "Belki de dışarı çıkıp keşif yapmalısın."

"Tek başıma mı?" Yine bir tuhaflık, diye geçirdi içinden. "Balayı adasında tek dolaşmak garip durmaz mı?"

John bunu düşünememiş olmasına sinirlenmiş gibi ofladı. "Haklısın. O zaman birlikte çıkalım. İnsanların olduğu bir yerlere."

"Aynı günde 3.kez çıkmak dikkat çekebilir. Hem hava karardı, evde kalsak daha iyi." Sherlock'ta yataktan kalkarak aşağı inmek için kapıya yöneldi. Tuhaflığın sebebini anlayamıyor ve çözümde bulamıyordu. "Biraz havuzun orda oturup şu saçma dergilere bakacağım." diye bilgilendirdi. John'un gelmesini beklemiyordu çünkü yalnızlığa ihtiyacı olduğu barizdi.

Telefonunu oturma odasından alarak Lestrade'ı aradı, ilk çalışta açmıştı.

"Balayı nasıl gidiyor bakalım?"

without you; I'm lost//johnlock ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin