20-başlangıçtan sona

913 124 100
                                    


Sormak istediğim (ve cidden merak ettiğim) 18.bölümün oy sayısı neden düşük? Bir ara 3 kişi oyu geri çekmiş hatta çünkü bir baktığımda 20 oyken bir daha baktım 17'ydi. Daha önceden hiç yaşamadığım için anlam veremedim ve ÜZÜLDÜM

Bb


"Sherlock, uyan."

"Hey!"

"Lanet olsun! Bu nasıl bir uyku böyle?"

Kafasına ardı ardına aldığı yastık darbeleri ve arka planda John'un sesiyle gözlerini araladı Sherlock. "Sorun ne?" diye sordu tam olarak uyanamadığını belli eden sesiyle.

"Tekne yarım saate gelecek ve uyanmadığın için giysilerini bile ben topladım."

"Teşekkürler." Sherlock yatakta iyice bir gerindikten sonra kalktı. "Bu adada bana uyku etkisi yapan bir şeyler var. Son 1 yılda uyumadığım kadar uyudum."

"Güzel, beynin biraz olsun dinlenmiştir belki."

"Evet." John'a baktığında çoktan giyindiğini gördü dedektif. Gitmek için bu kadar istekli miydi yani? Garipti. Uyku kısmı dışında Sherlock burdan hoşlanmıştı çünkü.

"Hazırlanıp aşağı gel," diyerek elinde bavulla odadan çıktı arkadaşı. Sherlock'un kesin emin olduğu tek şey, bekarlığa veda partisini becerememiş olduğuydu. Hızlıca üzerini değişti ve merdivenlerden indi.

"Gidelim, hazırım."

"Yüzünü yıkamadın mı sen?" John yargılayıcı bir bakışla dikildi karşısında. "Yüksek işlevli bir sosyopata yakışacak türden şeyler değil."

"Acele etmemi istiyorsun sanmıştım," Bir bahane olmasa da aklına gelen başka bir şey yoktu. "Hadi gidelim." diye tekrarladı. Geç kalmak pek umrunda değildi ama arkadaşının bunu farketmeside gerekmiyordu.

Evden bavullarla çıkmadan önce pencereden dışarıyı kolaçan ettikler (amaç Martha ve Walter'ı görmemekti) Güvenli olduğunu ikiside onaylandıktan sonra çıktılar ve tekneye binecekleri küçük limana doğru ilerlediler. İkiside konuşmuyordu, sadece düzenli adımlarla yürüyorlardı.

"Dur bir saniye," John nerdeyse binmek üzerelerken durdurdu dedektifi. "Son bir kez?"

"Son bir kez? Neyin sonu?" Sherlock anlamayarak sorduğunda John bıkkınca gözlerini devirdi.
"Son bir kez, hala burdayken ve suçu adanın atmosferine atabilecekken, bir kez daha yaşamak istiyorum sadece."

Eğer doğru anladıysa, ki yanlış anladığı pek olmazdı, arkadaşı son kez öpüşmekten bahsediyordu. Arkadaşının bunu dile getirebilmesi bile tuhafken ve dedektifin bu konuda deneyimsizliğinden ötürü hala gergin olmasına rağmen John'a uzandı Sherlock. Eğer bunu son kez yaşayacaklarsa ilk adımı atanın kendisi olmasını yeğlerdi. Dudaklarını onunkilere yumuşakça bastırdı ve acele etmeden, anı yaşayarak yavaş hareketlerle öpmeye devam etti. John'un elinin birkaç saniye sonra göğsüne konmasını ve kendi elinin arkadaşının saçlarına doğru gitmesini dışardan gözlemliyordu sanki, kenardan bir izleyiciydi. Sebebi büyük ihtimalle fazlasıyla heyecanlı olmasıydı.
John alt dudağını dişleri arasına alıp ısırdı ve geri çekildi, kısacık bir süreliğine. Sherlock öpüşmenin böyle bittiğini sandığından geri adam atacakken John vücutlarını nerdeyse bütünleştirerek tekrar birleştirdi dudaklarını. Tam o an, yeni bir element keşfetmişçesine mutluydu dedektif. İstediği şeyin ne olduğundan bile emin değilken, ya da tüm bunların ne anlama geldiğinden, yinede arkadaşına böyle yakın olmayı eşsiz buluyordu.

Bir süre daha uyum içinde öpüşmeyi devam ettirmelerinden sonra John geri çekildi ve gözlerindeki o hüzünle karışık sevinçle baktı. "Anlayabilmeni dilerdim," dedi. Belkide Sherlock'un asla anlayamayacağını bildiği için böyle söylüyordu. Sonuçta dedektif insanlık ve duygular konusunda tam bir çaylaktı.

Tekneye bindiklerinde ve ada yavaş yavaş gözden kaybolurken John ne düşünüyordu bilmiyordu ama Sherlock ilk kez Londra'ya dönme konusunu açmasındaki pişmanlığını yaşıyordu.

Uçaktayken arkadaşı -muhtemelen adada olan adada kaldı mantığını devreye sokmak için- rahat bir tavırla eski haline döndü. Eski halimden kasıt, klasik sohbet ve kaçırılan bakışlardı. Sherlock'ta ne yapacağını bilmediğinden, istemsizce ona ayak uydurdu. Fakat en kötü kısım havaalanında Mary'yi gördüğü andı. John'un ona doğru gidişi ve henüz sabah dokunduğu o dudaklarını Mary'yi öpmek için kullanmasıydı. Öyle ki, Sherlock zavallı gibi hissetti. Hayatındaki bir çok ilkin sahibi John Watson, bu ilki de kapmıştı.

"Nasıldı peki Sherlock?"

"Ne nasıldı?" Kendisini izleyen Mary'ye döndü dedektif. Taksi camından dışarıyı izlemek çok daha ilgi çekiciydi oysa.

"Bekarlığa veda partisi? Böyle günler sürdüğüne göre destansı olmalı."

"Pek sayılmaz." Dürüstçe cevapladı Sherlock. "Tam bir parti olduğundan bile emin değilim."

Saçmasapan ve gereksizdi. John Watson hayatına eşiyle devam edebilecekken Sherlock yaşadıklarının verdiği kafa karışıklığı ile kaybolacaktı şüphesiz, kendini tekrar bulmaya çalışacaktı.

"Yazık olmuş."

"Kesinlikle." Sonra taksiye seslendi, "Burda ineyim."

"Yürümek istediğine emin misin?" John ilk kez söze girdi. "Yolculuk yorucuydu zaten."

"Sorun değil, siz eve geçin bende biraz yürüyeyim. Londra sokakları daima iyi gelir." Kapıyı açıp cevap beklemeden çıktı. Mary varken John'la olmayı sevmezdi zaten ama bugün gerçekten katlanılamayacak dereceye gelmişti. Ona dokunduğunu ya da yakın durduğunu gördüğünde içgüdüsel olarak arkadaşını yanına çekmeyi diliyordu.

Belki de bir süre nişanlı çiftten uzak durması en iyisiydi. Kafasını toplayana kadar.

without you; I'm lost//johnlock ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin