17-imkansız

1K 117 140
                                    


Sherlock gece boyu, gerçek anlamda tek bir saniye bile uyumamıştı. Yatak odasında duramayacağına karar vermesi içinde uzun zaman geçmesine gerek yoktu. Havuz kenarına gitmekte yeterli gelmeyince sahilde yürüyüşe çıktı.

Tüm olanlar öyle tuhaftı ki. Daha o ilk öpüşmelerinin şokunu atlatamamışken John'un sadece ikisi varken bunu tekrarlaması hiçte iyi gelmemişti. Hemde hiç. Dedektif duygulardan ve hislerden pekte anlayan biri değildi, anlaması da gerekmemişti. Aslına bakılırsa John dışında kimseye böyle önemde vermemişti. Elbette anne babası önemliydi, her ne kadar sinir bozucu ve kontrol manyağı olsada abisine bile değer veriyordu. Lestrade ise uzun yıllardır tanıyıp bildiği çok sevdiği bir arkadaşıydı fakat John Watson hayatına girer girmez diğer herkesi geride bırakmıştı. Tuhaftı, Sherlock onunlayken kalbinde var olduğunu dahi bilmediği bir eksikliğin kapandığını hissediyordu.

Mycroft başlarda, belli anlarda hep yaptığı gibi, John'la ikisine atıfta bulunarak "Redbeard'i hatırlıyor musun?" diye sorardı. Belkide John çocukluğunda yaşadığı o travmayı tamamen iyileştirmişti. Belki daha ilk günlerden John'un ona derinden güvenip sadık olmasındandı, diğerlerinin dediklerini umursamayarak dedektifin yanında kalmasından. Hatta bir adam bile öldürmüştü. John, Sherlock'a ilk değer verendi. Onu korumaya çalışan.

Tüm bunları düşünerek saatlerce yürüdü. Yinede arkadaşının kendisini öpmesine anlam veremiyordu. Neyi deneyip neyden emin olmuştu? Bariz cevap asla kabul edilesi değildi çünkü John nişanlıydı, sevdiği bir kadın vardı ve yakında evlenecekti. Hem ikisi arasındaki şey sağlam bir dostluktan öteye hiç geçmemiş, bahsi bile söz konusu olmamıştı.

Eve döndüğünde sabah ışıkları nerdeyse görülmek üzereydi. Kapıyı sessiz olmaya çalışarak açtı ve televizyon karşısına geçti. Yatak odasına çıkmayı istemediğinden olduğu yere kıvrıldı, gözlerini kapadı.

~~~

"Gerçekten uyuyor, seni def etmeye çalışmıyorum."

"Bunu neden şimdi yapman gerektiğini anlamıyorum."

"Anlıyorum Laura ama gerçekten uyuyor, birkaç saat sonra tekrar gelebilirsin."

Laura ismi dedektifin beyninde alarm etkisi yaratarak uyanmasını, daha doğrusu tam olarak ayılmasını sağladı.

"Hey," diye seslendi boğuk sesiyle ve hızlıca toparlandı. "Yeni uyandım. Hoşgeldin Laura."

Kız yüzüne yaptığı hafif makyajla ve dekolteli kısa elbisesiyle amacını belli ediyor olsada bilgi alış verişi için ona ihtiyaçları vardı.

"Dağınık saçlar ve yarım açık gözler, ne manzara ama." Laura bunu öyle bir 'cilveyle' söylemişti ki dedektif karşıt bir cümle söylememek için kendini zor tutuyordu. Kendini tutma sebebiyse çoğunlukla reddedilen kadınların daha öfkeli ve uyumsuz tavra bürünmesiydi.

"Teşekkürler." diye cevapladı tüm detayları düşünerek. Zaten bu adada tüm gariplikler bir aradaydı, dedektifin kibarlaşması olağan dışı sayılmazdı. Fakat John bunu benimseyememiş gibi rahatsızca olduğu yerde kıpırdandı. "Bayan Fargusen seninle konuşmak istiyor."

"Bunu görüyorum," Sherlock Laura'nın yeşil gözlerine baktı. "İçeri geç lütfen."

"Teşekkürler tatlım," Kız içeri geçerken dahi vücudunu dedektife dokundurmaya özen gösterdi. Gülünesi bir durumdu, gerçek anlamda.

"Dün sizi düşünüyordum ve söylediklerinizi. Aklıma Tim'in ortağı geldi, beraber çalışarak işleri büyüttüklerinden bahsederdi hep ama bir zamandan sonra Ben'le uyuşmazlıklar yaşadıklarından. Bir kavgalarına şahit olmuştum ve epey kötüydü."

"Anlaşmazlıklar ve kavga, hırslı iş adamları. Evet muhtemelen bu cinayet Ben'in planı." Sherlock daha gelmeden bunun kolay bir dava olacağını biliyordu zaten, en azından sorumluyu bulma kısmının. Devamı biraz daha zorlayıcı olacaktı, adadaki sistemi açığa çıkarma bölümü.

"Evet Bay Holmes. Ayrıca tekrar söylemem gerek, zekanıza hayranım." Laura belli ki John'u yok sayarak dedektifle samimiyetin zirvesine çıkmaya çalışıyordu. Elini yine göğsüne koyarak, vücutları arasındaki mesafeyi kapattı ve diğer eliyle Sherlock'un eline uzanıp kendi beline yerleştirdi.

"Dans eder misiniz Bay Holmes?"

"Etmez."

Sherlock hala kapının orda duran arkadaşına baktı. Yüzündeki ifadeye bakılırsa oldukça hoşnutsuzdu. "Etmez, Sherlock daha çok kanlı deneyler ve buzdolabında insan parçaları saklayan tarzda biri."

"Bana kalırsa böyle bir zeka istediği her alanda fazlasıyla iyi olabilir."

Sherlock ellerini ve bedenini Laura'dan uzaklaştırdı. "Eğer istersem elbette olabilirim ama şu an istemiyorum."

"Pekala, bir dahaki sefere o zaman." Hala oldukça özgüvenli gibiydi. "Belki," diyerek bir adım daha kenara kaydı dedektif. "Başka bir şey var mıydı?"

"Hayır ama burda olduğunuza göre akşamüstü yürüyüşte bana eşlik edersiniz diye düşünüyordum,"

Kabul etmesi gerekiyordu, oldukça kararlıydı Laura. Yinede dedektifi bu tarz şeylere inandırabilmek ya da içine çekebilmek için yeterli değildi. "Yürüyüş yapacaksam bu sahte kocamla olur." dedi sırıtarak. "Anlarsın ya, laf çıkmaması için."

Sherlock kahkaha atmamak için yanağının içini ısırdı. Öylesine insancıldı ki. Büyük Sherlock Holmes, tam şu anda öyle sıradandı ki.

"Peki."

"Hoşçakal,"  deyip kapıyı açarak Laura'yı -fazla- memnun şekilde uğurladı John. Kapıyı güçlü şekilde kapatarak sesli şekilde nefesini boşluğa gönderdi.

"Hayranların bu adada peşini bıraksa şaşırırdım zaten."

"Niye bana sitem ediyorsun ki?" diye söylendi Sherlock. "Bu benim kontrolüm dışında olan bir şey."

"Sitem ettiğim falan yok, her neyse." ses tonundan bile belli oluyordu ama dedektif yorum yapmadı, böyle önemsiz bir konuda tartışmaya girmek istemiyordu. Cevap alamayınca John mutfağa doğru gitti. "Saat 1 oldu ve hala kahvaltı yapmadım seni beklediğim için."

"Buna gerek yoktu--"

"Biliyorum ama tek yemeyi sevmiyorum."

Başka bir beyaz yalan daha. "Hadi karnımızı duyuralım o zaman." dedi Sherlock. "Eminim yeni tarifini de çoktan dememişsindir."

"Evet, kakaolu kek."

"Harika."

Mutfağa geçip masaya oturduklarında Sherlock kısacık bir an dün geceki öpüşme konusunu açsa mı diye düşündü. Sorsaydı ne yanıt alırdı acaba?

Sormadı ama. Soramazdı da. Sherlock tüm bunlardan çok uzaktı ve arkadaşlıklarını mahvetmek istemiyordu. Öpüşmelerinden hoşlanmış olması ya da onunla uyumayı sevmesi, daima beyni içinde kalacaktı. Hafıza sarayının en derinliklerinde saklanacaktı.

*altyazısını açmayı unutmayın.

without you; I'm lost//johnlock ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin