14-sherlock'un sınavı

1K 121 131
                                    


John onu tüm yetenekleriyle öpüp çekildikten sonra, dedektifse tam bir aptal gibi karşılık vermeye çabalayıp becerememişti, arkadaşı tekrar eline uzandı. "Hadi gidelim."

Adım atmasını sağlayan beynine müteşekkirdi çünkü olduğu yerde kalacağını sanmıştı, öylesine bir şok içindeydi.

"Kameralara yansıdıysa epey iyi iş çıkardık, gayet sevimli bulacaklarına eminim." John öyle rahat konuşuyordu ki, sanki az önce öpüşmemişler gibi. Üstelik sevimli kısmında sesi eğlenir gibi çıkmıştı.

Sherlock cevap vermedi ve yürümeye devam etti, ellerininde terlediğini hissediyordu. Zihni bomboştu sanki. Daha fazla ilerleyemeyeceğini anladığındaysa durdu, yolun ortasında.

"Sherlock? Hey, iyi misin?"

John'un sesini duyuyordu ama verecek cevap bulamadı. İyi olup olmadığını bilmediğindendi belki de. Öylece karşıya baktı.

"Sorun ne?"

"Hiçbir şey," ağzının içinde geveledi. "İyiyim, eve gidelim." Elini John'dan çekti ve kalan kısa mesafeyi hızlı adımlarla kapattı. Gerçekten az önce biriyle mi öpüşmüştü Sherlock? Ve bundan keyif mi almıştı?

Yatak odasına çıkıp gömleğinin düğmelerini çözdü ve gereğinden biraz fazla güç kullanarak yere fırlattı. Eli kemerine gittiği sırada arkasından John'un sesini duydu. "Bana mı sinirlisin?"

"Hayır, neden olayım ki?"

"Bilmiyorum, öyle gibi duruyorsun. Eğer seni öpmeme kızdıysan bunu önceden aramızda hallettik sandığım için rahattım, tekrar yapmam."

Sherlock kemeri de -hışımla- çıkararak yere attı. Arkadaşının bu kırgın ve ne yapacağını bilemez tonda çıkan sesi rahatsız ediciydi. Rahatsız ediciydi çünkü onun hep iyi olmasını istiyordu.

"Evet önceden konuştuk ve sorun yok," John'a döndü Sherlock. "Her şey yolunda, sadece davayla ilgili bilgi toplayamıyor olmak canımı sıkıyor."

"Pekala." İkna olmadığı bariz olsa da üstelemedi. "İyi o halde. Ben aşağı iniyorum."

"Tamam." Sherlock tekrar arkasını dönüp fermuarınıda açarak pantolonunu ve baksırını çıkardı. Arkadaşının gittiğini biliyordu ama gitmeseydi de soyunmaya devam ederdi çünkü basit maddesel şeylerle utanacak biri değildi.
Banyoya girip sıcak hoş bir duş aldı. John'un onu öptüğü zaman dilimini hafızasından silmeye çabaladı ama başaramadı. Tüm o hisler ve duygular beyninde yer edinmişti.

Üzerine yine kumaş bir pantolon ve bu kez siyah bir gömlek giydi. Stresi her bir hücresinde yaşıyordu.

"Lestrade ile konuştum," dedi John indiğinde. "Tim Fargusen'in eşinin hala adada olduğunu öğrendim. Tuhaf ama sanırım kendisini toplaması için yönetim ona istediği kadar kalabilme imkanı tanımış."

"Burda mı? Mutlu evli çiftlerle birlikte? Kız da kabul etmiş?"

"Evet. Muhtemelen geçen görevlinin dediği gibi para avcısı olduğundan. Belki de döneceği güzel bir evi yoktur."

"Mantıklı," Sherlock'un keyfi şimdi daha iyiydi. "O zaman onun kaldığı evi öğrenip öylesine gibi karşısına çıkmalıyız."

"Öğrendim bile. 34."

John'un bu denli kısa sürede böyle istekli çalışıp sonuçlara ulaşması iyiydi ama yüzü durgun görünüyordu ve morali bozuk gibiydi. "Teşekkürler." diyerek memnuniyetini az da olsa belli etmeye çalıştı. "O zaman akşamüstü o tarafta yürüyüşe çıkarız?"

Yürüyüş demek bile o anın kafasında tekrar canlanmasına sebep olurken istemsizce gözlerini kaçırdı, arkadaşının farketmemiş olmasını umarak.

"Evet bana oldukça uygun geldi."

Sherlock kanepeye kendini attı ve ellerini avuçlarından birleştirerek çenesinin altına götürdü. Dışardan biri bir tür meditasyon sanabilirdi lakin dedektif için odaklanma şekillerinden biriydi.

Bu davanın basit olduğunu biliyordu, emindi hatta. Önemli nokta, en azından başlangıçta, John ile farklı bir yerde bulunmak ve destansı bir veda partisi yapmaktı. Birde ölümlerin tekrarlı olmasıydı. Böylece basit bir cinayeti çözerek arkadaki küçük örgütü açığa çıkaracak ve sorumluları hapse gönderecekti. Bu aşk adası da tarihe karışacaktı.

"Bir şey sorabilir miyim?"

"Elbette."

"Lestrade ile konuştuğumda kurbanın ölümünün asılarak olduğu konusu geçti ve bunun cinayet olduğunu nasıl anladığını merak ettim."

Sherlock gülümsedi. John daima meraklı olmuştu dedektifin yöntemlerine karşı, ayrıca ilgili. Tüm bunlar onu etkisi altına alıyor gibiydi, bir sihir gibi.

"Çok basit," dedi. "Biri kendini astığında ağırlık boynuna biner, tüm vücudun ağırlığı ve bu sebeple boynu kırılır. Asıl ölüm sebebi budur, nefessiz kalmak değil. Eğer doğru şekilde bağlanmış bir iple asarsan tabi, ki zaten düğüm iyi olmazsa ip açılır ve ölmeden biraz acıyla yere düşersin. Bizim kurbanımızda düğüm muazzamdı, bu işi bilen biri tarafından yapılmış olduğu belli. Fakat yüzündeki ve ellerindeki morluk eksikliği, ağzının sımsıkı kapalı olması ve en önemlisi, başının yana değil öne eğik olması sebebiyle ölüm nedeninin asılma olmadığına eminim. Öyle olsaydı boynunun kırıldığı taraftan diğer yöne doğru eğilirdi başı ve morlukların yanında hafif aralık kalmış bir ağız olurdu. Yani biri Tim'i öldürdü ve bunu gizlemek için kendini astığı izlenimini verdi."

"Vay canına," Arkadaşının sesi yine hayran olmuşçasınaydı, çıkarımlarını açıkladığında daima olduğu gibi. "Zekice."

"Tabiki, çünkü ben bir dahiyim."

"Evet, muhteşem dedektif Sherlock Holmes; 'ünü ülke sınırlarını aşan' "

"Kendine haksızlık etme," Gözlerini arkadaşınınkilere çevirdi. "Sende o muhteşemliğin kocasısın. Bay John Holmes."

Yine sıkılan yumruklar gördüğünde omuzlarındaki yükün hafiflediğini farketti Sherlock. Her ne kadar öpüşme onu derinden sarsmış ve zor durumda bırakmış olsa da elinden geldiğince hıncını alabiliyordu.

"Bu kez güçlü yumruk atarsan öncekinin aksine izi kalabilir ve bu kimsenin yararına olmaz," ukalaca sırıttı. "Eşler arasında şiddet olmamalı Bay Holmes."

"Şansın var ki bu sahte bir evlilik, yoksa işler çok daha farklı olabilirdi." John orta parmağıyla hareket çektikten sonra mutfağa doğru ilerledi. Oysa dedektif anlamamıştı, hemde hiç. "Nasıl farklı?" diye sordu. "Ne açıdan?"

"Bir dahi olarak o kısımları senin mükemmel zekana bırakıyorum!" Olduğu yerden bağırdı John. "Şimdi beni rahat bırak, bir tarif deneyeceğim."

Harikaydı. Gerçekten harika. Adaya geleli 2 gün olmuştu ve şimdiden arkadaşıyla sarılarak uyumuşlar, kavga etmişler, yine sarılıp uyumuşlar ve öpüşmüşlerdi. Şimdide John tuhaf yatak odası göndermeleri yapıyordu. Tüm bunlar yetmezmiş gibi birde tarif deneyeceğini söylüyordu. Ciddi anlamda evli bir çift haline gelmişlerdi ve bu korkunçtu. Sherlock'un ziyadesiyle korkmasına neden olacak kadar korkunç.

without you; I'm lost//johnlock ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin