11-sabah çayı

1K 119 138
                                    


Sherlock ertesi sabah uyandığında yatakta yalnız olduğunu farketti. Savaş gazisi Doktor Watson'ın erken kalkması olasıydı zaten, şaşırmadı. Hızlıca bir duş aldı ve bugün dışarı çıkmayacaklarını düşündüğünden üzerine rahat bir şeyler giyip aşağı indi.

"Günaydın."

"Günaydın," John'un sesindeki o garip tını adeta ben burdayım diye bağırıyordu. "Burası sana iyi gelmiyor. Baksana şimdiden normalleşmeye başladın, dünkü kibarlıkların ve günaydın diyerek güne başlaman."

"Ben hep günaydın diye güne başlıyorum?" Soru sorarcasına kaşlarını kaldırdı dedektif.

"Öyle mi? Ben pek duyma fırsatı yakalayamıyorum da."

"Ne yazık." Tezgaha yaklaştı Sherlock ve çay doldurmak için bir fincan aldı. "Oysa sana dediğimi sanıyordum, belki de hafıza sarayımda kaybolduğum anlardı ya da hala yanımda olduğunu sanıyordum."

"Muhtemelen."

"Sen iyi misin?" diye sordu Sherlock, biraz ciddileşerek. "Yüzün solgun duruyor ve ses tonunda farklı."

"Tabiki iyiyim. Dünkü yolculuğun etkisi olsa gerek." John geri planda kalan masayı işaret etti. "Düzenli bir kahvaltı edelim istedim."

Düzenli bir kahvaltı? Ne yani, Sherlock normalde düzensiz kahvaltı mı ediyordu? Bunu uzatmanın doğru olmayacağını bilse de yorum hoşuna gitmemişti. Masaya geçip önündekileri gözüyle taradı.
"İyi iş çıkarmışsın," dedi dürüst davranarak."Leziz görünüyor."

"Teşekkürler," Hala tam rahat gibi durmayan arkadaşı konuşmayı sürdürmeden kahvaltısına başladığında dedektifte aynını yaptı. Sabah sabah boş gevezeliklerle can sıkmak istemiyordu, heleki bu adadayken. Buraya gelmiş olmaları bile mucize gibi bir şeydi.

"Sherlock, düşünüyordum da..."

Arkadaşı emin olamayarak sustuğunda "Kendini fazla zorlama," dedi Sherlock. "Düşünme konusunda yani. Seni olduğun halinle seviyoruz."

Kazancı kafasına fırlatılan bir zeytin olmuştu. Gülmemek için kendini zor tutarak -hadi ama, John tam bir liseli kız gibi davranıyordu- ellerini önünde birleştirdi. "Üzgünüm, tamam. Seni dinliyorum."

"Her zamanki gibi sinir bozucusun ve geçen yıllar buna alışmamı sağlamıyor ama yapılacak bir şey yok." John gıcık bir gülücük takındı, gerçek olmadığı belli olan. "Neyse, düşünüyordum ve bir sonuca ulaşamadım o yüzden muhteşem dahiye durumu açıklayayım dedim."

"Evet?" Davayla ilgili olmalıydı, muhakkak.

"Sabah uyandığımda birbirimize sarılı şekildeydik ve bunu önlemenin bir yolunu bulamıyorum, başka yatak yok ve birinin yerde yatıp her yerinin tutulmasına da izin veremeyiz."

Sherlock ağzındaki lokmayla öylece arkadaşına baktı. Ne çiğneyebiliyordu ne yutuyordu. "Sarılı mıydık?"

"Fazlasıyla. Senin ellerin beni ve benimkiler seni sarmış durumdaydı. Çok tuhaftı Sherlock."

Kesinlikle tuhaftı. Gerçi dedektif şimdiye dek kimseyle aynı yatağı paylaşmamıştı ve uykusu derindi fakat John Watson hiç uyanmamış mıydı gece boyu? Veya tüm o sevgilileriyle olduğu şekilde yatamayacağını bilmiyor muydu?

without you; I'm lost//johnlock ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin