0.3 sincere smiles and named flowers

434 61 121
                                    

30.06.2020

04.30

Yangyang'ı, merdivenlerden düşürdüğü saksımı ve içindeki kırık çiçeğimi görünce kıpırdayamadım. Bana seslendiklerini duyabiliyordum ancak algılayamıyordum. Parkenin üzerine düşen saksı orada ufak bir çatlak bırakmıştı. Ev sahibi tadilat isteyebilirdi ancak buna verecek param yoktu. Çiçek, gövdesinden ortadan ikiye kırılmış vaziyetteydi. Yangyang eliyle bana fark ettirmemeye çalışarak aşağı sarkan kısmı dik tutmaya çalışıyordu.

Kendime geldikten sonra ilk yaptığım şey mutfağa gidip çekmecelerden bir çöp torbası almaktı. Tekrar yanlarına döndüğümde Mark'ın yanındaki Yangyang'ın sıkıntılı yüz ifadesini ve kucağındaki saksıyı görmemle daha çok sinirlenmiştim ancak evime ilk defa gelen bana yabancı bir misafirdi. Bir şey diyemezdim.

"At içine." Açtığım çöp torbasını ona doğru uzattığımda elleri arasındaki kırık saksıyı daha sıkı tuttu ve karnına doğru bastırdı.

"Verena, özür dilerim. İsteyerek yapmadım, yemin ederim." İki gözüm arasında gidip gelen bakışlarından elleri arasında tuttuğu, kucağına çevirdiği saksıya çevirdim bakışlarımı.

"Önemli değil. At içine." Sesimi sakin tutmaya çalışıyordum ve bence başarılıydım da.

"Neden atayım? Ölmedi ki. Düzelir geri. Yarın bir çiçekçiye götürürüz, olmaz mı?" Peş peşe sıraladığı cümleleriyle tekrar ona baktım. Evimin ortasında, elleri arasında kırık çiçeğimi taşıyan bu yabancının tam gözlerinin içine baktım.

"Düzelmez artık. Hassas bir tür, gövdesi kırıldı, çiçeklerinin yaprakları döküldü, kökleri topraktan ayrıldı. At içine." Çöp torbasını ona daha da yaklaştırdığımda mahcup surat ifadesiyle, tereddütle elleri arasında sıkı sıkıya tuttuğu kırık saksıyı torbaya attı. Bir an ağırlıkla sendeledim ancak hızlıca toparlanıp onlara arkamı döndüm ve kapının yanına, portmantonun önüne bıraktım. Banyodan ufak süpürge ve faraşı alıp tekrar olay yerine döndüm.

"Ben yapayım, sen otur." Yangyang yüzüme bakmadan ellerime uzandığında geri çekildim. Kafasını kaldırıp gözlerime baktığında ise koca gülümsememi görmesini sağladım.

"Sen misafirsin. Ben hallederim."

"Benim yüzümden oldu ama." Mırıltısını duyduğumda gözlerimi devirmemek için zor tuttum ve gülümsememi sabit tuttum.

"Güzelim, siz hep birlikte geçin içeri, ben toparlarım buraları." Renee'nin naif sesiyle ona döndüğümde yüzümdeki gülümseme samimi ve minnettar bir hâl aldı.

"Hayır, dedim. Yorgunsunuz siz, geçin oturun, ben hemen dönerim." Boğazını temizleyen Mark, beni o an o durumdan kurtardığı için ona içimden ne kadar teşekkür ettiğimi asla bilemeyecekti.

"Pekâlâ, ev sahibi ne derse o olur. Biz de sen gelene kadar sofra gibi bir şey kuralım?" kaşlarını kaldırarak bana dönünce güldüm.

"Salondaki orta sehpaya hazırlayabilir misiniz? Mutfak için fazladan sandalyem yok da."

"O iş bende Hitler!" Sonra Renee'ye dönüp bir elini kavradı ve onu mutfağa çekiştirirken mırıldandı.

"Takip et beni Fransız Şarabım, sevgi pıtırcığı olalım." Onlar mutfağa girip gözden kaydolduklarında hâlâ yerinde bekleyen Yangyang'a döndüm. Ona dönünce anında düşen yüzümle birlikte mırıldandım.

"Sen de içeri gitsen iyi olacak."

"Tekrar özür dilerim." Gözlerimi devirirken kendimi gülmeye zorladım.

Disfruto | Liu YangyangHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin