0.7 broken heart and iris

360 50 106
                                    

04.08.2020
05.10

"Verena." Mark'ın seslenmesiyle dönüp ona baktım. Renee'nin yanına kıvrılmış saçlarını sevdiriyordu. Renee saçlarını arkaya doğru çekiştirince kaşları gerildi ve çekik gözleri tuhaf bir hâl aldı. Bu durum beni güldürdü ancak kısa sürdü.

"Ben acıktım galiba." Mırıldanmasıyla birlikte gözlerim ondan ayrılıp başını göğsüne yasladığı Renee'ye değindi. Renee'yle birbirimize baktıktan sonra aynı anda başımızı orta sehpaya çevirdik. Orada boş sufle kapları vardı. Mark'ın kendi suflesini yedikten sonra doymayıp benim suflemin tamamını, Yangyang'ın suflesinin ise yarısını yediği boş sufle tabakları.

Tabii ki Renee'nin tabağına dokunmamıştı.

Tekrar Mark'a dönüp ciddi olup olmadığını anlamaya çalıştım. Ancak ciddiydi. Elini karnının üzerinde gezdirirken dudaklarını büzmüş, bakışları bir Renee'de, bir benim üzerimdeydi.

"Çok açsan bir şeyler sipariş edebiliriz." Renee'nin önerisiyle duraksadı bir süre. Sonra toparlanıp bana döndü.

"Belki..." Belirli belirsiz mırıldanıp gözlerini kaçırdı ve etrafa bakınmaya başladı.

"Belki?" Sorar tonda çıkan sesimle bana dönüp kirpiklerinin üzerinden bakmaya başladı. Ancak Mark Lee şunu bilmeliydi ki, bu bakış yalnızca Renee Harbin üzerinde etkiliydi.

"Belki sen bir şeyler pişirmek istersin?" Renee onu arkadan dürttü ancak pozisyonunu değiştirmedi.

"Misafirlik kotanı çoktan doldurmadın mı sen?" Gerçekten... Bir misafir en fazla ne kadar misafir olabilirdi ki?

"Benim öyle bir kotam mı varmış?" Kafamı usulca salladığımda Renee'ye döndü hafifçe. Onu, arkasından gülümseyerek izleyen Renee Mark'ın ona ani dönüşüyle gülüşünü hızla toparladı.

"Duydun mu Fransız öpücüğüm? Benim misafirlik kotam varmış." Dudaklarını büzdüğüne emin olduğum sesiyle mırıldandığında Renee ona yaklaşıp usulca alnındaki saçlarını okşadı.

"Hem de dolmuş." Renee'nin sözleriyle ateşi harlanan Mark hızla bana döndü.

"Ne biçim ev sahibisin sen? Misafire kota koyan ev sahibi mi olurmuş? Misafirim ben misafir."

Gözlerimi devirirken ayaklandım. O sırada lavabodaki Yangyang oturma alanına giriş yapıyordu. Benim ayaklandığımı görünce girişte duraksadı.

"Misafir umduğunu değil bulduğunu canım. Hadi bakalım, otelinize artık." Mark şok olmuş bir ifadeyle bana bakakaldığında Renee de ayaklandı.

"Biz geçirelim sizi." Çekik gözlerini iri iri açan Mark, Renee'ye döndü bu kez de.

"Ne demek geçirelim sizi biz? Siz kim, biz kim? Verena'yla Yangyang siz, biz de sen ve ben mi? Had geçirsinler bizi de otelimize gidelim." Oturduğu yerden Renee'nin eline uzandı ancak Renee elini kollarını göğsünde birleştirmek için kaldırınca Mark'ın eli havada asılı kaldı.

"Siz, yani Yangyang ve sen, otele gidiyorsunuz. Biz, yani Verena ve ben burada kalıyoruz."

"Ne demek burada kalıyoruz minik Eiffel'im benim?" Renee'ye hitabıyla yüzüm buruştu istemeden ve Yangyang'a doğru döndüm. Ona döndüğümü fark edince bana döndü, geniş gülümsemesini gösterdiğinde ise yüzüm daha da buruştu ve önüme dönmeye karar verdim.

"Hadi hadi. Otelde yastıklara yorganlara sarılırsın artık. Hadi canım. Taksi lazım mı?" Yangyang'ın yanından geçip kapıya ilerlediğimde arkamdan bir takım karmaşık sesler duydum. Kapıyı açıp baktığımda Yangyang'ın Mark'ı bacaklarından çekerek yere düşürdüğünü gördüm. Mark başka bir dilde hızlı hızlı bir şeyler söyledi ki muhtemelen ona küfrediyordu. Renee ayaklanmasına yardım ederken Yangyang gülerek bu tarafa geliyordu. Sonra Mark da ayaklandı ve sırıtan suratıma olabildiğince asık bir suratla baktı. Ayaklarını çarpa çarpa yürüdü ve kapının önüne gelince dönüp Renee'ye sarıldı.

Disfruto | Liu YangyangHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin