1.4 trust from the palms

271 47 235
                                    

01.30
14.10.2020

Hazırladığım kadehi garson kıza verdikten sonra tezgâhın arkasında kalan tabureye oturup etrafa bakınmaya başladım. Mesaimin bitmesine çok az kalmıştı. Mekân neredeyse boştu ve çalan şarkı berbattı.

Uyumamak için ağzımda çevirip durduğum sakızı şişirip büyük bir balon oluştururken aynı zamanda arka cebimde kalan telefonum art arda titredi. Kendimi tabureden hafifçe kaldırarak telefonu aldım ve gelen mesajlara göz gezdirirken hızlı hızlı sakızımı çiğnemeye devam ettim.

Almanolduğunuiddiaedençinli: Hey Verena!                                          

Almanolduğunuiddiaedençinli: Kaçta çıkacaksın işten?

Almanolduğunuiddiaedençinli: Seni almaya geleyim mi?

Almanolduğunuiddiaedençinli: Yani evde sıkıldım da o yüzden işte.

Almanolduğunuiddiaedençinli: Hem geçenki dondurmacıya da gideriz, olur mu?

Almanolduğunuiddiaedençinli: Yani yorgun değilsen eğer.                

Almanolduğunuiddiaedençinli: Bir de geçen seni beklerken bir yer keşfettim. İstersen oraya da gideriz?

03.56 ✔✔

Verena: Birazdan çıkacağım zaten, gelmene gerek yok. Başka bir gün gideriz.

03.57 ✔✔

Mesajımı anında gördü ve aradan bir iki saniye geçmeden telefonum çalmaya başladı. Açıp kulağıma götürürken bir yandan da arka tarafta kalan, sadece personellerin kullandığı odaya ilerledim.

"Verena?" Hızlı nefesleri ve telaşlı sesiyle bir an duraksadım.

"Yangyang?" Sonra yaptığım şeyle boştaki elimi alnıma çarptım.

Nasıl bu oyunu başlatmasına fırsat verirdim şu an?

"Verena?"

"Evet Yangyang, benim Verena. Doğru kişiyi aradın. Ne oldu?" Dolabı açıp telefonu kulağım ve omzum arasına sıkıştırdım ve elimi belime götürüp önlüğün düğümünü çözdüm.

"Ah, evet... Ben, şey..." Arkadan tok bir çarpma sesi ve beraberinde Yangyang'dan olduğunu düşündüğüm bir tıslama sesi geldi ve telefon yüzüme kapandı.

Ekrana çatık kaşlarımla bakakaldım bir an. Hızla önlüğü yerine astım. Ceketimi giyip çantamı taktıktan sonra odadan ayrılırken saçlarımdaki tokayı çekip çıkardım ve parmak uçlarımı saç diplerime bastırdım.

Geçen gün Yangyang da aynısını yapmıştı. Sızlayan saç diplerimde parmak uçlarını hafifçe gezdirmişti. Bir yandan tepkimden çekinir gibi hafifti dokunuşu ancak öte yandan sanki acımı biliyordu, görüyordu ve dindirmeye çalışıyordu.

Mekânda tek tük masalar doluydu. Kalabalık bir gruptan uzun boylu esmer bir çocukla flörtleşen Lina'ya göz devirirken çıkışa ilerliyordum. Bir yandan ona seslendim.

"Lina! Yarım saate mekânı kapatırsın. Burayı toparla, çıkarken kapıyı kilitle. Bulaşıkları bulaşıkhâneye götürmeyi unutma." Kapıya ulaşıp ağır kapıyı ittirirken arkamdan seslendi.

"Verena." Omzumun üzerinden ona dönüp başımı iki yana salladım acele etmesi için.

"Biri geldi, sen arkadayken. Seni sordu. Sonra çıkıp gitti. Bir şey söylemedi başka." Kaşlarım çatılırken kapıyı bırakıp ona döndüm.

Disfruto | Liu YangyangHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin