04.07.2021
00.36Siren sesleriyle gözlerimi hafifçe araladığımda ışıltılı Hamburg sokaklarını kuş bakışı gördüm. Gülüp eğlenen, acelesi olup koşuşturan, dibe vurup kaldırım köşelerinde ağlayan onlarca insanı yukarıdan izledim. Hamburg soğuktu. Burası hep soğuk olurdu. Şiddetli rüzgâra rağmen üzerimdeki elbiseyle duruyordum kimsenin olmadığı çatıda. Saçlarım uçuşup duruyordu gözlerimin önünde ancak ellerimi kaldırıp da düzeltesim yoktu. Makyajımın ise çoktan gözyaşlarıma karışıp yok olduğunu biliyordum.
Bana yaklaşan adım seslerini dinlerken gözlerim ışıltılı caddedeydi. Yanıma gelip durduğunda benim gibi gözlerini caddeye dikmiş olduğunu gördüm. Elinde sıkı sıkıya tuttuğu şişeyle.
"Onu nereden buldun?" Çatlamış sesimle gözlerimi caddeden ayırmadan sordum.
"Yürüttüm bir yerden." Cevabına karşın kaşlarım havalanırken kesik bir nefes gibi duyuldu cansız gülüşüm.
"Zahmet etmişsin. Ben içmem."
"Ne yazık..." dedi geri geri gidip düz çatıda kendine oturacak bir yer ararken. "Bu gece benimle içeceksin."
Başımı iki yana sallarken yeniden güldüm ancak boğazım öyle sızlıyordu ki sanki çığlık çığlığa bağırmıştım. Halbuki kendi sesimi ben bile duyamamıştım.
"Gelsene." Usulca seslendiğinde bana, gözlerimi caddeden alıp arkama, ona döndüm. Çıkardığı ceketini yere sermiş bir ucuna oturmuştu, ötekini ucunu benim için boş bırakmıştı. Yavaşça ilerleyip oturdum yanına. Topuklu ayakkabılarımı çıkarıp bir kenara koydum. Sonra ona döndüm. Uçuşup duran saçları umrunda değil gibiydi, üşümüyormuş gibi de ceketini yere sermişti ama gözleri çoktan soğuktan dolmuş, burnunun ucu kızarmıştı. Dudaklarını yavaşça ıslatıp güldü.
"Ortam falan hazırladım ben de işte, ceketimle."
"Ve bir yerlerden yürüttüğün içkinle." Gülüşü büyürken onu pür dikkat izliyordum. Gülerken kırışan göz kenarlarını ve ufacık kalan gözlerini. Koca kahkahasının bir manzara gibi sergilediği yuvarlak dişlerini.
Şişenin tıpasını açmak için bir uğraşa girdi sonra. Gerçekten sırf bir tıpa için uzun bir süre harcadığında ona döndüm ve elinden aldım şişeyi. Çatıdaki sırtımızı yasladığımız ufak yükseltiye döndüm dizlerim üzerinde ve tıpanın denk geleceği şekilde vurdum betona elimdeki şişeyi. Tıpa fırlayıp gittiğinde kaşlarımı havalandırıp bilmiş bir bakışla ona döndüm ve geri yerime otururken şişeyi de ona uzattım.
"Bu kadarını beklemiyordum senden." Bir yudum almadan şişeyi geri bana uzattığında başımı iki yana salladım ancak ısrarla uzatmaya devam etti. "Senin için içeceğiz bu gece Verena. Senin için yürüttüm ben bunu."
"İçmeye bahane arayıp durma. Alkolik." Söylene söylene elindeki şişeyi alıp dudaklarıma yasladım ve büyük bir yudum aldım. Bildiğim bir tattı. Uzun zaman sonra boğazımı yakan bir tattı.
Bana bakışlarındaki dikkati fark ettiğimde şişeyi ona tekrar uzattım ancak ne üzerimdeki bakışları ne de dikkati değişti. Bir süre şişe aramızda git gel yaptı. Ben gökyüzünü izledim ancak onun gözlerinin üzerimde olduğunu biliyordum.
"Ailem onu hiç istemedi." dedim yine ona bakamadan. "Biz de buraya geldik birlikte. Yeni bir şehir yeni bir hayat falan filan." Omuzlarımı indirip kaldırdım umursamazca ve elindeki şişeye uzanıp aldım.
"Önceden neredeydin?" diye sordu.
"Frankfurt." Tekrar yudumladıktan sonra ona geri uzatmadım bu kez şişeyi. Ellerim arasında evirip çevirirken tüm dikkatim bu şişenin üzerindeydi sanki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Disfruto | Liu Yangyang
FanfictionKaosu kucakla. Anıları kovala. Gözlerini aç. Gözyüzüne bak. Özlemeyi bırak. 26.05.2020