17.08.2020
04.00
"Masa 18'e iki kadeh meyveli sıcak şarap." Bar tezgâhının sol tarafında kalan taburelere oturmuş viskisini bekleyen adama kadehini uzattıktan sonra sarı, maşayla dalgalandırdığı saçlarını sağdan sola doğru savuran garson kıza baktım.
Kalçasını tezgâha yaslamış saçlarının ucunu parmağına dolarken bakışlarını aç kurtlar gibi etrafta gezdiriyordu. Gözlerim kısılırken torşonumu omzuma atıp, ellerimi tezgâha yasladım ve ona doğru yaklaştım. Ellerimi hızla tezgâha vurduğumda çıkan sesle yerinde sıçradı ve elini göğsünün üzerine götürürken irice açtığı renkli gözlerini bana çevirdi.
"Ne oldu?" Alaylı gülümsemem yüzümü kaplarken kafamı tezgaha doğru eğip gözlerimi kapattım ve sakinleşmeye çalıştım. Sakinleşmediğimi aksine daha da sinirlendiğimi fark edip kafamı hızla kaldırdım. Yüzümdeki gülümseme çoktan uçup gitmişti. Garson kız daha da şaşkın görünüyordu.
"Dalga mı geçiyorsun sen benimle?" Kaşları çatılırken düşünmeye başladı ancak bunu da beceremeyeceğini biliyordum.
"Nasıl? Anlamadım."
"Biliyor musun? Şaşırmıyorum ben artık." Dudaklarımı birbirine bastırıp sırıttım.
"İşini yapmayacaksan şimdi çık git buradan. Öbür türlü paçayı kurtaramayacaksın." Söylediklerime karşılık önce gözleri irice açıldı. Sonra derince yutkundu ve sindirmeye çalıştı. Sonra ise o bilmiş tavrını takınarak kollarını göğsünde birleştirdi ve tam karşıma geçti.
Benim karşıma geçti?
"Sen işini yapıyor musun ki? Senin işin benim getirdiğim siparişleri hazırlamak, benim işime burnunu sokmak değil." Tezgâha yaslı ellerime ağırlığımı vererek ona biraz daha yaklaştım.
"Benim işim burada içki hazırlamak. Senin işinse benim getir götürümü yapmak Lina. Yiyecek birilerini bar kapısının dışında ara."
"Adım Luisa-" Tek takıldığı nokta buymuş gibi işe girdiği günden beri tekrar bana ismini söylediğinde elimi kaldırdım ve onu susturdum.
"Adın gerçekten umurumda değil Lina. İşini yapacak mısın, yoksa defolup gidecek misin?" Bir süre karşımda diyecek bir şeyler aradı ancak bulamayınca ayağını sinirle yere vurup tepsisini aldı ve masalar arasında lak lak etmek üzere uzaklaştı.
"Şaraplar hazır olduğunda gelirsin!" Arkasından seslendiğimde buraya dönmedi ancak duyduğunu biliyordum. Tıpkı onun tıpış tıpış gelmek zorunda olduğunu bildiği gibi.
Omzumdaki torşonu belime sıkıştırıp arka tezgâhta işe koyuldum. Patronum muşmula suratlı Bay Rodriguez'den zorla kopardığım iznim bugün son bulmuştu. Saat gece yarısını geçeli çok oluyordu. Mesaimin bitmesine yirmi beş dakika kadar vardı ancak mekâna bakılacak olursa kimsenin yirmi beş dakikaya defolmak gibi bir planı yoktu. Yüksek sesli müzik ve yoğun alkol kokusundan dolayı ağrıyan şakaklarımı ovuşturup dişlerim arasına sıkıştırdığım sakızı çiğnemeye devam ettim.
Sıcak şarap hazır olmak üzereyken toprak kupaları ön tezgâha bırakıp şarabı almak için arkamı döndüğümde tezgâhın üzerindeki zil çaldı ancak elimde sıcak cezve olduğu için hemen dönemedim.
"Bir saniye lütfen!" Arkaya doğru seslenmeye çalıştım ancak anında buruşan yüzümle anlık gelen aptallığıma acıdım. Şu seste nasıl duyacaktı acaba sesimi? Israrla art arda zili çalmaya devam ettiğinde hızlandım ancak neredeyse sıcak cezveyle kendimi yakmak üzereydim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Disfruto | Liu Yangyang
Fiksi PenggemarKaosu kucakla. Anıları kovala. Gözlerini aç. Gözyüzüne bak. Özlemeyi bırak. 26.05.2020