1.8 cat literature

337 44 181
                                    

30.11.2020
1.30

Sessizce kahvaltımı yaparken paytak adımlarıyla yürüyüp karşıma oturan Yangyang'ı inceledim. Yüzünü nasıl yıkadıysa saçlarının da bir kısmı ıslanmış, ıslanan tutamlar yüzüne yapışmıştı. Dün gece gaza gelip üzerinden atmak üzere olduğu gömleğinin tüm düğmelerini iliklemiş uçlarını pantolonunun içine sokuşturmuştu.

"Yesene." Öylece durmuş, tezgâhâ bakıyor, kulağındaki küpeleriyle oynuyordu. Dalgındı.

"Sağ ol. Laflarınla fazlasıyla doyurdun beni o gün. Sanmıyorum daha fazla bir şey yemeye ihtiyacım olsun." Kaşlarım çatılırken az yediğim zeytinin çekirdeğini ağzımda gezdirmeye başladım.

"Küs müsün?" Bakışlarını benden çekerken omuzlarını silkti.

"Yangyang, çocuk musun?" Hayretle kocaman açtığı ağzı ve gözleriyle bana baktı hızla ancak sonra tekrar kafasını çevirdi. Ben de ağzımda gezdirip durduğum zeytin çekirdeğini çıkarıp onun gibi dirseklerimi tezgâhâ yasladım. Bu hareketimle yüzlerimiz yakınlaşmıştı ancak bana bakmadığı için gözlerini göremiyordum.

"Küstün yani? Öyle mi?"

"Sen bunu istememiş miydin zaten? Derdin bu değil miydi?" Hışımla bana döndüğünde gözlerini görebilmiştim nihayet. Yakınlığı beni bir an rahatsız etse de uzaklaşmak istememiştim. O da bunu fark etmiş olmalıydı ki duraksamıştı bir an.

"Ben küslük istememiştim." Kaşları havalandı ve kısaca güldü. Alay eder gibi, nefeslenir gibi bir gülüştü.

"Yanımdan kovayım, evimden kovayım, şehrimden kovayım, ama Yangyang küsmesin? Neyim ben? Duvara fırlattığında geri gelen stres topu mu?"

"Abartmıyor musun?" Gözlerim devrilirken söylediğimde daha da sinir olmuş gibi gülmüştü bu kez.

"Ha? Bir de abartıyor mu oluyorum şimdi ben? Sıradaki nedir? Söyle bana, sırada ne oluyorum?"

"Yangyang bu kadar sinirleneceğin bir durum bile yok ortada. O gün yaptığın şey tamamen saçmalıktı."

"Pardon, tam olarak hangi kısım saçmalıktı?"

"Kişisel alanıma müdahale ettin. Asla ilgin olmayan bir şeye dâhil olmaya çalıştın." Kıstığı çekik gözlerine baktım.

"Ve sen de beni kovdun." Sıkıntılı bir nefes verip parmaklarımı saçlarımın arasından geçirdim.

"Hâlâ kovdun, diyor." Kendi kendime mırıldanır gibi söylediğimde kaşları daha da çatıldı.

"Kovdun çünkü. Tabii ki söyleyeceğim." Duraksadım bir an. Gözlerimi kırpıştırarak yüzünü izledim ve bir an neredeyse gülecek gibi hissettim. Gerçekten, kahkahalar atarak gülecek gibi.

"Annene de şikayet edecek misin? Çünkü sen etmezsen ben edeceğim." Söylediklerimi duyar duymaz değişen bakışlarıyla elektirik çarpmış gibi hissettim. Yanağımın içini ısırıp tepkisini bekledim.

"Ağabeyime şikayet edeceğim seni. Bir de beni sana emanet ettiler. Kapının önüne koydun beni, cani kadın." Göz bebeklerindeki ışıltıyı gördüğümde içim bir nebze de olsa rahatlamıştı.

"Sinirlendim sadece." Dedim durgun bir sesle. Tüm dikkatiyle beni dinlediğini hissettim.

"Ben de sinirlenebilirim, öyle değil mi? Sinirle yaptığım şeylerden de sorumlu olmamalıyım." Dediklerimi kafasında tartarken sessizdi.

Disfruto | Liu YangyangHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin