31.12.2020
21.00"Bak. Şu tarafa gittim ben." Montunun ceplerindeki ellerinden birini çıkardı ve ileriyi işaret etti. Sonra aynı eliyle gerimizi, yürüyüp geçtiğimiz yolu işaret etti.
"Meğer bu taraftaymış otel." Küçük bir çocuk gibi kıkırdadığında ona döndüm. Eliyle bulunduğumuz yeri genişce bir daire çizerek gösterdi.
"Böyle, buraları hep yürüdüm sonra oraya gitmek için. Bu yolu yürümek hiç aklıma gelmedi bile." Gülmeye devam ederken o, bir süre daha baktım güzel gülüşüne. Sonra üşümüş olacak ki hafif bir titremeyle çenesi ve dudakları montunun içinde kalacak şekilde kendini siyah, şişme montunun içine gömdü.
Ona bakarken yüzümde oluşan aptal gülümseyi sonradan fark edip önüme döndüm boğazımı temizlerken.
"Bir de sokaklarda kaldım falan dedin o kadar. Otel tutmuşsun kendine işte."
"Dur dur. Devamını dinle bir ilk. Otelmiş." İrice açtığı gözlerini bana çevirdi köşeyi dönerken.
Önümüzde uzanan ıssız, taşlı yola bakarken tepkisizdim ancak içimdeki Verena yerinde duramıyordu. Haftalar sonra sonunda izin kullanabilmiştim ve Yangyang birkaç gün önceden bugün için planlar yapmıştı bile. Oysa ki tüm gün evde oturup kitap okumak, uyumak istiyordum.
Bugün erkenden beni bir yere götüreceğini söyleyerek uyandırmıştı. O kadar erken bir saatti ki, gökyüzü hâlâ karanlıktı. Ancak o sanki çoktan sabah olmuş gibi büyük bir enerjiyle şarkı söylüyor, dans ediyor, sürekli esneyen beni kendi etrafımda döndürüp duruyordu.
"E anlat hızlıca, ne oyalayıp duruyorsun? Bu saatte ne işimiz var burada?" Gözlerini kısarak küskünce baktı bana.
"Sabret az. Söylenip duruyorsun huysuz teyzeler gibi." Ağzım hayretle kocaman aralanırken bıyık altından güldüğünü yakaladım kafasını ileri doğru çevirirken.
"Ben miyim teyze? Sen kendine bak asıl be." Yolun ortasında aniden durduğumda bir iki adım ilerimde durup bana döndü.
"Bakıyorum zaten. Ve diyorum ki, Tanrım, beni bu kadar yakışıklı yarattığına göre vardır bir bildiğin..." Kafasını hafif kaldırıp kısık gözleriyle ileriye doğru baktı ve saçlarını savurup bana döndü.
"Etkilendin değil mi? Benim de böyle bir cazibem var işte gözlerini çekemezsin öyle hemen." Serseri gibi göz kırptı sonra utanmadan.
Utanmak mı? Bu çocuğun lügatında böyle bir kelime mümkün değil bulunmazdı ki.
"Ah! Verena..." İsmimi uzatarak söylediğinde dikkatimi ona verdim. Sırıtmaktan ağzı ayrılacakmış gibi bakıyordu.
"Böyle bakmaya devam edersen dua etmek zorunda kalacağım senin için." Oyuncu bir ciddiyetle tek elini omzuma yerleştirip gözlerime baktı. Sonra yavaş yavaş buruk mavi rengine dönen gökyüzüne baktı.
"Tanrım, Verena'nın gözlerine güç ver. Yoksa yakında bana bakmaktan gözlerini bozacak." Hızlıca silkelenip omzumdaki elini düşürmesini sağladım.
"Parçalarım bak seni. Kaşınma." Gülerken elini omzuma atmaya çalıştığında bir adım geri çekilip elinin üzerine vurdum yavaşça. Hızlıca elini geri çekip havaya kaldırdı ellerini.
"Tamam tamam. Patilerini çıkarma hemen."
"Pati senin-" Tam ona harika bir cevap vermek üzereydim ki bir eli ağzımı kapatırken ötekini enseme attı.
"Şşş..." diye fısıldarken dibime girmiş yüzüne bakakaldım.
"Hemen ateşe veriyorsun okyanusları. Hiç dinmez mi senin dalgaların?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Disfruto | Liu Yangyang
FanficKaosu kucakla. Anıları kovala. Gözlerini aç. Gözyüzüne bak. Özlemeyi bırak. 26.05.2020