30.08.2020
03.20Yangyang'ın az önce kolumu saran elini bileğinden tutup kaldırdım ve avuç içine anahtarımı bıraktım.
"Sen çık. Ben geleceğim birazdan."
Şaşkın ve endişeli bakışları yüzümü hızlıca turladıktan sonra arkamda kalan bedene değindi kısaca.
"Verena o kim?" Sorusuna karşılık sesli bir nefes verdiğimde bana döndü tekrar. Çekik gözlerini iri iri açmış, kocaman olmuş göz bebekleriyle direkt gözlerime bakarken oldukça tuhaftı. Endişelenmiş miydi? İnsan tanımadığı biri için endişelenir miydi?
"Yukarı çıkar mısın?" Alçak çıkan sesimle bir an tereddüt etse de başını sallayarak beni onayladı ve eski, ağır, demir kapıyı gıcırdatarak açtı. Son kez bana ve arkamdaki bedene baktıktan sonra gürültüyle kapanan kapıyla birlikte gözden kayboldu.
Arkama dönmeden önce, onu görmeden önce bir süre beklemek, soluklanmak istemiştim. Ancak omzuma değen parmak uçları beni uyarmış gibi birden arkamı döndüm.
Onunla ilk kez göz göze gelmiyordum ancak sanki bu ilkmişcesine tüm vücudum karıncalanmıştı.
"Verena..." Kalın sesinden, aksanlı telaffuzundan ismimi duyduğumda gözlerim saniyelik kapandı ve sarsıldım. Ancak bunu dışardan belli etmemeye çalıştım.
Ne kadardır görmüyordum onu? Ne kadardır duymuyordum sesini? Uzun zaman önceydi. Aylar olmuştu.
"Ne istiyorsun?" Çıkan sert sesimle afalladığını hissettim. Bunu beklemediği aşikârdı. Ancak böyle bir şeyi beklememek de aptallık olurdu.
"Ne mi istiyorum? Ben döndüm Verena, artık buradayım. Senin bana söylediğin ilk şey bu mu?" Burnumdan bir nefes gibi dökülen, alaylı homurtumla birlikte başındaki bereyi düzeltti.
Siyah beresinin üzerine hırkasının kapüşonunu geçirmişti, kulaklarındaki metal küpeler sokak lambasının etkisiyle parıldıyordu. Siyahlara bürünmüştü yine. Ruhu kadar siyahtı. Karanlık gecede fark edilmezdi.
"Ne beklemiştin? Boynuna atlamamı mı?" Kaşlarını kaldırıp yüzüme beklentiyle baktığında gerçekten beklediğinin bu olduğunu anlayıp gözlerimi devirdim. Derin bir soluk alırken göğsümde bağlı kollarımı çözüp demir kapının yanındaki dairemin ziline bastım.
"Verena, gidecek misin şu an gerçekten?" Eli koluma uzanırken dönüp iri iri açtığı ela gözlerine baktım. Bakışımla birlikte eli havada asılı kaldı.
"Sen kalmış mıydın?" Tek kaşımı kaldırarak sorduğum soruyla bozulmuş ve köşeye sıkışmıştı. Elini indirip cebine sıkıştırırken bakışları sokağı hızlıca taradı.
"Ben de öyle düşünmüştüm." Kapının açıldığını belirten tiz sesle kapıya döndüğümde panikledi.
"Bak, her şeyin bir açıklaması var."
"Biliyor musun, ilgilenmiyorum." Ona bakmadan kurduğum cümleyle birlikte basamağa çıkıp kapıyı ittirdim.
"Verena, beni dinlemek zorundasın."
Hayretler içerisindeki sesiyle ona döndüm. Elleri iki yanında açık, gözleri bendeydi. Kapının kapanmaması için ayağımı araya koyup kollarımı göğsümde birlestirdim. Dudaklarım büzülürken baygın bakışlarım etraftaydı."Aslında değilim ve bunu sen de çok iyi biliyorsun." Omuzlarımı silkerek söylediğim kelimelerle bana yaklaştığında basamakta olduğum için ondan hafif uzundum, sadece gözlerimi indirerek hareketlerini izledim.
"O kimdi? Az önceki Çinli çocuk?"
Gözlerim tekrar devrilirken elimi kapıya götürdüm ve apartmana girmek üzere hazırda bekledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Disfruto | Liu Yangyang
FanfictionKaosu kucakla. Anıları kovala. Gözlerini aç. Gözyüzüne bak. Özlemeyi bırak. 26.05.2020