30.03.2019 / Suriye-Rasulayn
"Komutanım destek ekibin gelmesi uzun sürecek, mühimmat sıkıntılı."
Bastığı toprağı heybetli ile titreten genç komutan, şahin bakışlarını olabildiğince kısıp çevreye bakındı.
Askerlerine tek tek bakıp ümidini Allah'tan yana tuttu. Şüphesiz yardım gelecek, bu sıkıntılı durumdan kurtulacaklardı. Tek bir tane şerefli askeri karşılarındaki bayraksız piçlere esir düşmeyecekti. Damarlarında gezinen kırmızı beyaz kan onları bu konuda dinç tutuyordu.
Bir TÜRK esir olmaktansa ölmeyi yeğlerdi! Ölüme seve seve koşar ama bu kansız, babasız, atasız piçlerin eline düşmezlerdi.
"Son mermiye kadar sabredin. Gelecekler, bunu bilin ve ona göre hareket edin." Kulağında ki telsize tekrar işaret parmağı ile dokundu ve dudağını sadece bir kaç dua sözcüğü için kıpırdattı.
Tam kırk bir dakika son mermilerine kadar dayanan askerleri göğsünü kabartırken onlara bunu belli etmekten çekinmedi.
"Türk oğlu Türkler!" Nezdinde ki en iyi iltifatı edip son mermileri ile bu hayattan üç tane şerefsiz soyu kopardı.
Arka taraflarında bir hareketlilik olurken, kısık bir sesle küfürlerini sıraladı.
Gelenlerin karşı taraftan olma ihtimali çok yüksekti. Uydu telefonundan Yarbay ile iletişime geçtiğinde en az bir buçuk saat vermişti.
Namusu bildiği silahı daha sıkı kavrarken geriye kalan mühimmatın azlığını umursamadan sağ çaprazında yüzünü gözlerine kadar örten bir teröristi tam alnının çatından layık olduğu yere gönderdi.
Yani; cehenneme.
Sesler iyice belirgin hâle gelmişti. En ufak sese duyarlı kulağı, beynine tehlike uyarısı yolluyordu.
Şehadet şerbetinin tadını duyuyor gibiydi. Allah'tan şimdiden şehadetini kabul etmesini niyaz etti.
Ama bir şey oldu. Karşı tarafın planlarını bozacak, işleri Tuğrul Yüzbaşı ve ekibinin lehine çevirecek bir şey.
Kulağına nazenin bir ses çalındı önce. Diğer askerlere mevzilenecekleri yerlere yönlendirme emriydi.
Sonra daha yüksek, kararlı ve hırçın bir ses ile kendisini tanıtmıştı.
"Üsteğmen Aksoy, ben ve askerlerim emrinizdeyim komutanım!"
Bir tahayyül sanmıştı bunu Tuğrul. Naziklikten kırılacak tonda olan sesini, kalınlaştırmaya çalışıyor gibi duruyordu kulağında işittiği asker.
Şu durumda düşündüklerine lanet edip direkt emir verdi. "Sarın ulan bu şerefsizlerin etrafını. Ele başı harici bir tane canlı görürsem hepinizi yakarım." diye kükredi. Karşı taraf bu aslan kükremesini işitti. Yardım geldiğini anlamışlardı. İşte şimdi onlara tanınan sürenin sonuna gelmişlerdi.
Kendilerini kurak toprakların sahibi sanan ama onun bunun maşası olmaktan öte gidemeyen bir kaç şeref yoksunu it, sadece adı ile düvel-i muazzama denilen devletleri bile titreten TÜRK'lerin karşısına çıkmaya cesaret edebiliyor olsalarda içten içe sonlarının ölüm olacağını bilirlerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KURT NEFESİ
Action-Tamamlandı- "Sadece dün!" dedi ve durdu. Kelimeler şuan onun için darağacında sallanan bir ipe diziliyordu. Birazdan dudaklarından dökülen kelimeler ile ip iyice kıvama gelecek ve boğazını sıkacaktı. "Evet sadece dün aldığım bir haberde adı sanı d...