Ardından ne olduğunu dahi anlayamadım. Kalabalık önümde eğilip tanrıça ya övgüler yağdırırken rütbeli olduğu anlaşılan adam ayağa kalktı ve işte yüzünü görebildim benim dünyamdan olamayacak kadar parlak mavi gözleri vardı. Saçı da bir tuhaftı. Oldukça koyu bir lavivet öyleki siyahtı.
"Saraya gitmeliyiz. Eminim imparator da kurtarıcımız tanrıçayı görmek ister. Bundan sonrası için endişelenmeyin kurtarıcımız. Ileone imparatorluğu size sadakatini adayacaktır."
Ne?!! Tanrıça mı?İmparator?Ve ıleone? Dur ıleone?!!!! Bu benim en sevdiğim kitabın adı ve hikayenin geçtiği imparatorluğun adıydı. Ne yani gerçekten ileone de miydim?
Ben düşüncelere dalmışken mavili benim elimden yavaşça tutarak bir yere doğru gitmeye başlamıştı bile. Biz ilerlerken de askerler yol açıyor eğiliyor ve şükranlarını sunuyordu.
Aklım karman çormandı. Okulda masamın üstünde uyuduğum kesindi hala okul formamlaydım. Ve sonra çok yüksekten düştüğümü hissettim ,hayır gerçekten düştüm. Ve burdayım ıleone de.
Elimi tutan adamın yüzüne baktım. Şüpheye yer yoktu. Lucas. Romanda imparatorluğun en büyük savaş güçlerindendi. Verite kraliyet isyanını sadece bin adamıyla durdurmuş bir savaş dahisi. Romanı okurken ondan çok hoşlanırdım çünkü ıleone ye olan onca şeyden sonra bile sadakati hiç eksilmemişti. Öldüğünde günlerce ağlamıştım.
"Tanrıçamız..ım..şey..Neden bana öyle dikkatle bakıyorsunuz?
Bunu sorarken tamamen kızarmıştı. Şimdi düşününce elimi tutan o olmasına rağmen bunu yapış şekli de çok utangaçtı.
Bu rüya hayal yada herneyse o kadar kötü değil diye düşündüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ileone
FantasyO sabah tek yaptığım bir kitabının üstünde uykuya dalmaktı. Ileone nın üstünde. Ve yavaşça gözlerimi açtığımda gökyüzünden düşüyordum?!!! Tamam bu kötüydü ama düştüğüm yerin bir savaş alanı olması kadar değil. peki ya yanımdaki askerlerin önümde eği...