Sebestian Harrison Ileone. Kitaptaki betimlemeye tamamen uyuyordu .Victor unkinden biraz daha açık kahverengi saçları ve kraliyet ailesinin değişmez özelliği olan karamel rengi gözleri vardı.Daha 15 yaşında olmasına rağmen oturuşunda bir yaşanmışlık görünüyordu.
Ehh , bu normal diye düşündüm. Annesine iftira atıldığında Sebastian hala bir bebekti. Annesi bu komplolar ile idam edildiğinde de babası Hildert aklını kaybetme noktasına gelmişti. Tüm ailesi böylelikle parçalanmıştı. Hildert yine de iyi bir babaydı. Çok sevdiği karısından kalan tek şey olan Sebastian a tüm sevgisini vermişti. Babası isyan çıkartmaktan idam edildiğinde o 5 daha yaşındaydı. Amcası olan imparator Victor onu evlat edinmişti. Sarayda diken üstünde bir hayat sürdürüyordu. Gözleri şimdiden nefret ve tiksintiyle dolmuştu. Kitapta her zaman bir anlam arayışında olan bir karakterdi. Bir intikamcıydı.
Okuduğu kalın ekonomi kitabını kaldırıp ayak sesimize doğru baktığında gözlerimiz buluşmuştu. Hala el ele tutuşan ben ve Connor a sert bir bakış attı. connor saygılı bir şekilde eğildi. Ama bunu yapmaktan hoşlanmadığı yüzünden anlaşılıyordu.
"Ileone imparatorluğunun veliaht prensine saygılarımı sunarım."
Victor u bile bu kadar ciddi selamlamadın. İyi misin Connor? diye düşündüm. Efendinin siyasi rakibine soğuk davranıyorsun demek.
Sebestian , Connor a bakmadı bile.
"Siz tanrıça Alyx olmalısınız. "
Şaşırmıştım. Ben onu tanıyordum çünkü kitabı okumuştum ama o beni ilk kez görüyordu. Tam olarak nasıl anlamıştı?
Hafif bir reverans yapmaya karar verdim. Mavi tüllü elbisemin uçlarını biraz kaldırıp dizlerimi kırarak başımı eğdim.
"Saygılar veliaht prens. Beni tanımanıza oldukça şaşırdım ve onur duydum."
"Seni tanımak diyorsun aksi daha imkansız olurdu. Tüm Ileone de sizin güzelliğinizle yarışabilecek bir kadın yok. Gözlerimiz buluştuğunda etrafınızı saran üstün hissiyatı tanımamak imkansızdı." Utanmış hissediyordum. İltifat almaya alışık değildim. Özellikle de böyle abartılı olanlardan. Sebastian devam etti " Ve yanınızda tanrıçanın koruması olarak atanan Connor ile dolaştığınıza göre başkası olamazsınız. Tanrıçam" yani burdan anlamıştın. Bir an sana inanmıştım hain, lafı bu kadar dolaştırmadan söylemeliydin, Şimdi canımı yaktın. Yalancı seni.
"Anlıyorum. Güzel iltifatlarınıza teşekkür ederim veliaht prens." Gülümsemeye çalıştım.
"Tanrıçam neden benimle bu kadar resmi konuşuyorsunuz? Buna gerek olduğunu sanmıyorum. Sizde oldukça genç görünüyorsunuz. Biliyorum, birbirimize isim ile seslenelim. Olur mu Alyx?İyi anlaşacağımıza eminim." Sonunda yüz ifadesi yaşına uygun sevimli bir gülümsemeye dönüştü.
Bu Sebastian ın romandaki karakterinin yapacağı bir şey miydi? O var olan her insandan nefret eden soğuk prens miydi. Kitapta her zaman hizmetkar ve takipçileri olmuştu ama İyi anlaştığı ve ismiyle hitap ettiği biri mi? İşte bu yeniydi ama bu bir şanstı. Onun herkesten özellikle Victor dan nefret etmesini engellemeliydim.
"Bundan çok memnun olurum Sebastian !" Gülümsedim.
Connor şok olmuş görünüyordu ama yerde taş gibi eğilmeye devam etti. Azmi harikaydı gerçekten.
Ardından veliaht prensin masasında oturup onunla sohbet ettim. İlk başlarda biraz gergindim ama Sebastianla konuştukça rahatlıyordum. Biraz karamsar ve az konuşan biri olabilirdi fakat benimle konuşmaktan çok hoşlanmış gibi görünüyordu. Ileone, felsefe , ekonomiden yönetime hatta saray çalışanlarının dedikodusuna kadar fazlasıyla eğlendiğim bir konuşmaydı. Uzun zaman sonra normal konulardan konuşmak , fikir bulup akıl yürütmek çok hoşuma gitmişti. Sebastianla ayrıldığımızda hava çoktan kararmıştı. Koridorda Connor bana endişeli bakışlar atmayı sürdürmüştü.
Kapının önüne geldiğimizde tam içeri girecekken Connor beni bileğimden yakaladı.
"Tanrıçam, bu konulara aldırmadığınızı biliyorum ama veliaht prens hakkında bilmediğiniz şeyler var. Bu gün size çok sıcak davrandığını gördüm ama o böyle biri değildir. İlgisiz ve soğuktur. İnsanlara piyonlarıymış gibi davranır. Ben sizin de iktidar çekişmesinin ortasında kalacağınızdan endişeleniyorum. "
Bunları söylerken acı çeken bir yüz ifadesi vardı.
"Connor" dedim. Ona endişelenmemesini söyleyecektim.
"Ah! Tanrıçam ! Şey ben biliyorum. Üzgünüm . Ölümcül bir günah işledim."bileğimi hızlıca bıraktı. Endişeli ifadesinin yerini utanmış bir yüz almıştı.
Çok tatlıydı. Bu yer de benim hakkımda endişelenen iyiliğimi isteyen kaç insan vardı gerçekten. Onlara hiç bir şev vermeme rağmen koşulsuzca benimle ilgileniyor ve koruyorlardı.Çok duygulanmıştım.
"Connor. Önemli değil. Seni endişelendirdiğim için üzgünüm. Ve...Beni düşündüğün için teşekkür ederim. Ama Veliaht prensin böyle olmasının da nedenleri vardı değil mi? Masum olmasına rağmen taht savaşının ortasında kaldı. Ben onun mutlu olmasını istiyorum.Victorun mutlu olmasını istiyorum ve senin de . Birbirimizi anladığınız bir gelecekte yaşamak istiyorum.
Connor duygulanmış gibi görünüyordu. Bana iyi geceler diledikten sonra nöbet yerine döndü.
Kitabın neredeyse tüm ana karakterleriyle karşılaşmıştım. Bu kısacık zaman çok dolu geçiyordu. Biraz sakinlik istiyordum bu yüzden güzel bir uyku için yatağa uzandım. Kıyafetimi çıkarmamıştım.Ama bu beni rahatsız etmemişti. Anında derin bir uykuya daldım. Rüyalarımda Sebastian isyan etmiş , kule ve kraliyet birbirlerini yok etmişti. Tapınak kandine bile yetemiyordu ve asillerin devasa hazinelerinden geriye kalan bir hiçti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ileone
FantasyO sabah tek yaptığım bir kitabının üstünde uykuya dalmaktı. Ileone nın üstünde. Ve yavaşça gözlerimi açtığımda gökyüzünden düşüyordum?!!! Tamam bu kötüydü ama düştüğüm yerin bir savaş alanı olması kadar değil. peki ya yanımdaki askerlerin önümde eği...