victor ile konuşmamız sırasında onu test etmek için bazı şeyler istemiştim. her dediğimi yapıyordu, cidden tanrıça alyx bu insanlar için çok önemli olmalıydı. koskoca imparator bile bana bu şekilde davranıyorsa kim bilir halk nasıl davranacaktı?
olasılıkları düşününce istemsizce huzursuz olmuştum. yüksek ihtimalle halk da önümde diz çökecek bana övgüler yağdıracaklardı, daha dün bunun yanından bile geçemeyecek bir hayat yaşarken her şeyin bir anda değişmişti.
çok da hoşuma gitmiyor değildi tabii. burada bu rolü sürdürerek prensesler gibi yaşayabilirdim, tek sorun o tanrıça gibi güçlerim yoktu ve o güçler olmadan bu rolü devam ettirmemin bir anlamı da yoktu.
''sürekli dalıp gidiyorsunuz, umarım bir sorun yoktur. size en ufak bir zarar gelmiş olmasını istemem.''
imparator bu sözleri içten söylüyordu, en azından gözlerine bakınca öyle hissetmiştim. belki de gerçekten dinlenmeye ihtiyacım vardı. yalnız kalırsam her şeyi iyice düşünüp taşınabilirdim.
''sanırım dinlensem iyi olur.''
yavaşça kalktım ama sonra öylece durdum. nereye gideceğimi bile bilmeden böyle saçma bir hareket yapmamalıydım, fakat kalkmıştım bir kere yerimden artık otursam daha da garip olurdu. etrafa bakıp bir şeyler düşünmeye çalıştım.
sonra victor'dan hafif bir kahkaha duyunca ona döndüm.
''merak etmeyin, geleceğinizi duyunca sizin için en güzel odayı hazırlatmıştım zaten. gelin size oraya kadar eşlik edeyim.''
şimdi de beni odama mı götürecekti, imparatorun yapması gereken daha önemli bir şey yok muydu? hani, şu etraftaki hizmetçilerden birine emredemez miydi? imparatorun işlerini bırakıp eşlik edebileceği kadar önemliydim yani. aslında tanrıça olduğumu düşünürsek bu normaldi ama ben kendimi tanrıça olarak göremiyordum, ben bendim işte.
düşüncelerime dalmışken önümde yürüyerek yolu gösteren viktor'un durmasıyla fark etmeden ona çarpmıştım, acaba özür mü dilesem diye düşünürken o telaşla bana dönüp incelemeye başlamıştı.
''üzgünüm tanrıçam, yaralanmadınız ya?''
''yok. ben iyiyim.''
iyi ki ben ondan özür dilemeden hızlı davranmıştı yoksa işleri çok daha garip yapacaktım. kafamı kaldırıp baktığımda durduğumuz yerin bir odanın kapısı olduğunu fark etmiştim. artık yalnız kalabilirdim.
victor nazikçe kapıyı benim için açtı, odaya girmeden bir süre içeriye baktım yavaş adımlarla içeriye girerken şaşkınlıktan konuşamamıştım bile. belki buna alışmam gerekirdi çünkü artık böyle şeyleri her gün görecektim belli ki.
''teşekkürler.''
şaşkınlığımı atınca kısık bir sesle bunu söyleyebilmiştim, yine de beni duymuş olacak ki hemen cevapladı.
''sizin için her şeyin en iyisini yapmaya hazırız, tanrıçam.''
birkaç dakika ikimiz de sessiz kaldıktan sonra imparator odadan çıktı ve kapıyı kapatmaya hazırlandı.
''size iyi geceler dilerim, sabah sizinle ilgilenmeleri için birilerini yollayacağım ama herhangi bir sorununuz olursa kim olursa söyleyebilirsiniz. istediğiniz her şeyin yerine getirileceğinden emin olabilirsiniz.''
yüzünde küçük bir gülümsemeyle odanın kapısını kapatmıştı, uzaklaştığını ayak seslerinden anlayabiliyordum.
artık yalnızdım, rahatça oturup düşünebilirdim. buraya geldiğimden beri sakin davranmaya çalıştım ama aslında hala bir liseliydim ve bu kadar ciddiyet hoşuma gitmiyordu. yatakta uzanmak ve rahatlamak en iyi seçenekti. yatak şüphesiz çok rahat ve kocamandı, keşke evdeki yatağım da böyle iyi olabilseydi ama artık bunun bir önemi yoktu. burada kapana kısılmıştım, nasıl geldiğimi bile bilmiyorken geri dönmek için yol da bulamazdım. ağlamak istiyordum ya da bağırmak, bunların da yardımı olmayacağını bilsem de... ailem ve arkadaşlarıma ne olmuştu acaba? benim öldüğümü sanıp üzülüyorlar mıydı, yoksa beni çoktan unutmuşlar mıydı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ileone
FantasyO sabah tek yaptığım bir kitabının üstünde uykuya dalmaktı. Ileone nın üstünde. Ve yavaşça gözlerimi açtığımda gökyüzünden düşüyordum?!!! Tamam bu kötüydü ama düştüğüm yerin bir savaş alanı olması kadar değil. peki ya yanımdaki askerlerin önümde eği...