gecenin bir saati uyanıvermiştim. gördüğüm rüyadaki ve romandaki yaşananları engellemeliydim. yapabilecek hiçbir şeyim yoktu ama mutlaka bir çözüm yolu bulmalıydım.
yatakta doğrulunca camın önünde bekleyen beyaz bir kuş olduğunu gördüm, geçen günkü kelebek gibi parlıyordu. yine norman'ın işi olduğunu düşünüyordum ama sanırım camı açmadan kuşu inceleyebilirdim. yanına gidince ayağına siyah bir kağıdın bağlanmış olduğunu gördüm. eğer not bıraktıysa geçenki gibi bir şey olmayacaktır düşüncesiyle camı biraz açtım. kuş bir kargayı andırıyordu ama bembeyazdı. açtığım camın kenarına konunca ne olur ne olmaz diyerek kuşa dokunmadan notu aldım. hemen ardından kuş uçup gitmişti.
camı kapatıp tekrar yatağa döndüm. notu incelemeye başladım. siyah minik bir kağıttı, üzerindeki yazılar altın rengindeydi. norman işini biliyor olmalıydı çünkü gönderdiği her şey çok ilgi çekiciydi.
''bazı korkularınız olduğunun farkındayım. bu nedenle size yardımımı sunmak isterim. eğer kabul edecek olursanız size elimden gelen yardımı sunmaya hazırım.''
norman'a güvenemiyordum. bana bahsettiği bu korkuların ne olduğunu da çözememiştim, yoksa zihnimden geçenleri ve rüyamda gördüklerimi biliyor muydu? eğer çoktan zihnimi okumuşsa onun bunları kimseye söylememesini sağlamalıydım. isyanı engellemekten bile önemliydi.
onunla nasıl konuşabilirim bilmiyordum. norman'ı bulmalıydım. ne yapacağımı bilemeden koridora çıkmıştım, aceleyle neyi aradığımı da bilmeden bakınmaya koşuşturmaya başlamıştım. koridora çıktığımda connor'ı görememiştim.
koridorun sonunda victor'un çalışma odası vardı onun yanına gitmeye karar verdim. kapıyı çalmayı unutup içeri girmiştim. sorun olmazdı zaten, ne istersem yapabilirdim. victor beni görünce hemen kalkıp yanıma koşmuştu. gecenin bu saatinde çalışıyor olması garipti fakat şu an hiçbir şey düşünemiyor gibiydim. faltaşı gibi açılmış gözlerim ve muhtemelen renksiz yüzüm endişe verici olmalıydı. ağzımdan bir kelime bile çıkmıyordu. konuşamıyordum.
victor bana sarılmak için hamle yaptı ve ama onun kollarını değil, karnımda yakıcı bir acı hissetmemle karnımı tutarak yere çöktüm. kan kokusu daha ne olduğuna bakmadan burnuma gelmişti. victor'a bakınca gözlerinin o güzel rengi yerine kırmızı gözleri olduğunu görmüştüm.
birisi beni hafifçe sallıyor gibi hissedip gözlerimi açtım, zaten uyanıkken nasıl olur da şimdi yeniden uyanmıştım? connor omzumdan tutmuş beni sallayarak bekliyordu. gözlerimi açınca birkaç adım geri çekilip beklemeye başladı.
''ne oldu?''
şaşırmıştı. soruma cevap vermedi.
''neden buradayım?''
''odanızdan hiç ayrılmadınız ki. sanırım kabus görüyordunuz, dışarıdan sesinizi duyup geldim. çığlık atacakmış gibiydiniz ama sadece yüzünüzde acı bir ifade vardı. en ufak bir şey söylemeden çırpınıyordunuz.''
az önce olanlar gerçek değildi demek... bu iyi bir haberdi, normal olarak. tam olarak hangi kısımların kabus, hangi kısımların ise gerçek olduğunu bilemezdim. uyurken norman'dan gelen kağıt elimdeydi. eğer kabusun bir parçası değilse o da buralarda olmalıydı. yatağın üstüne bakındım, o sırada connor yatağımın yanındaki komidinden minik siyah bir kağıdı bana uzattı. kuştan aldığım şekilde katlanmış olarak duruyordu.
''sizin için önemli olabilir diye içine bakmadım ama bu yere düşmüştü. bir ihtimal, bunu arıyor olabilir misiniz?''
onu okumamış olması beni rahatlatmıştı, ihanet ettiğimi falan düşünebilirdi. kağıdı açtım. önceki okuduğumdan farklı bir şey yazıyordu.
''bu size bir hediyem olsun. umarım küçük oyunların sizi eğlendiriyordur.
belki de bu size şüpheli şeylere dokunmamayı öğretir.''
norman'ın yaptıkları karşısında sakin kalamayacak gibiydim. ölecekmişim gibi hissettirdikten sonra tüm bunların bir oyun olduğunu mu söylüyordu. victor'dan norman hakkında bir şeyler yapmasını isteyebilirdim. ama norman'ın öldürülmesini de istemezdim. artık norman'dan geldiğini düşündüğüm hiçbir şeye yaklaşmayacaktım. geçen sefer yaşanandan sonra bu gece o kargaya da yaklaşmam gerekirdi ama dersimi almıştım. bu seferki öncekinden de kötüydü.
suskunluğumun onu endişelendirmesini istemediğimden, connor'a dönüp gülümsedim.
''hadi, bugün beraber kahvaltı yapalım.''
''bence benimle kahvaltı yapmanız uygun olmayacaktır. sizi rahatsız etmek istemem.''
connor tatlıydı ama bu gibi zamanlarda sinirimi bozuyordu. bıkkın bir nefes verdim.
''sanırım benimle zaman geçirmek istemediğinden her dediğimi reddediyorsun, eğer mutlu değilsen beni koruması için başka birisi daha görevlendirilebilir. sorun değil, bunun için sana kızmam.''
şimdi ise çok pişman olmuştu. onu üzdüğüm için ben de üzülüyordum ama başka yolu yoktu.
''hayır, hayır. ben isterim, kahvaltı yapmayı yani...''
minik bir kahkaha atıp yataktan kalkıp kapıyı açtım. çıkacakken connor seslenerek beni durdurdu.
''bu kıyafetlerle ve saçla çıkmak istediğinizden emin misiniz, tanrıçam?''
üzerime baktım, kabus görürken çırpınmalarımdan dolayı kıyafetim de saçım da dağılmıştı. ben bir kıyafet seçerken connor çoktan dışarı çıkmıştı. kıyafetimi giyip saçlarımı taradım ve ben de odadan çıktım. saat önceden uyandığım saate göre erkendi o yüzden hizmetçiler gelip bir şeyler getirmemişlerdi, ayrıca odayı toplamadan ayrılmıştım. bugün onların her gün getirdiği, bence süslü denebilecek, kıyafetlerden birini giymemiştim. odamdaki dolapta daha normal kıyafetler vardı. bugün giydiğim elbise beyazdı, kısa kolluydu ve dizlerimin altında bir yere kadar uzanıyordu. kollarında ve yakasında tozpembe bir şerit geçiyordu. belinde de arkada kalan, yine tozpembe renginde büyük bir kurdele vardı. ayakkabım da kısa topuklu ve beyazdı.
bahçede kahvaltı yapmak istemiştim. biraz temiz hava almak iyi olabilirdi. şimdiden istemediğim kadar gariplik yaşadığımı düşünüyordum. üç gündür sıkıntıdaydım. çok yorucuydu, bedenim dinlenmiş olsa da yorgunluğu üstümden atamıyordum. birkaç ay sonra aklımı kaçırmak istemiyordum.
önümde halletmem gereken bir sürü şey vardı ve onlar da stresimi ufacık bile azaltmıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ileone
FantasyO sabah tek yaptığım bir kitabının üstünde uykuya dalmaktı. Ileone nın üstünde. Ve yavaşça gözlerimi açtığımda gökyüzünden düşüyordum?!!! Tamam bu kötüydü ama düştüğüm yerin bir savaş alanı olması kadar değil. peki ya yanımdaki askerlerin önümde eği...