yanına çok fazla yaklaşmanın güvenli olduğunu düşünmesem de korkuyor gibi uzakta da durmadım.
''ben çoktan uyandım fakat günaydın. bu saatte uyuyor olduğunu görmek beni hayal kırıklığına uğrattı, bir de kendine en iyi büyücü diyorsun.''
surat asıp yatağından kalktı, hiçbir şey söylemiyordu ama sözlerime bozulmuş gibi bir yüz ifadesi vardı. belki de yeni uyandığı için böyleydi, bilemiyorum. birkaç esneme hareketi yapıp bana döndü. her zamanki gülümsemesi ile yüzüme bakıp konuştu.
''o zaman bugünkü dersimize başlayalım.''
...
norman ile haftalardır çalışıyorduk ama ben çok etkili büyüler öğrenememiştim ya da öncekinden daha güçlü değildim. hatta norman küçük çocukların bile kolayca öğrendiği şeyleri bu kadar zamanda anca yapabiliyor olmamla dalga geçiyordu ama pek de sorun değildi. zaten buraya gelmiş olmasam büyü ile uzaktan yakından alakam olmayacaktı bu yüzden şu an yapabiliyor olduklarım benim için yeter de artardı!
büyü gücümü kontrol edebiliyor olmam bu birkaç hafta içinde öğrendiğim en iyi şeydi. en azından ölmeyecektim. bunun yanında kendi etrafımda patlamalar oluşturabiliyordum ve yine kendi etrafımdaki minicik bir alana etki eden depremler yapabiliyordum. uzaktan saldıranlara karşı hiç şansım olmasa da yanıma gelecek düşmanları alt edebilirdim.
norman ile eğitimim ne zaman bitecekti bilmiyordum ama çoktan sıkılmıştım, bir şey yapmadan geçen günlerimin sona ermesi çok üzücüydü. hem artık sadece norman'la değil sebastian'la da takılıyordum. onun victor ile barışması gibi bir görevim daha vardı ne de olsa. hem geçen haftalarda düşesin yaptıklarından dolayı victor'la aramız istemesek de açılmıştı. bu da sebastian ile daha çok konuşmamı sağlamıştı ama victor'un yaptıkları onu daha da sinirlendirmişti. bu da onları barıştırma görevimi biraz daha zorlaştırmıştı.
ben yine düşüncelere dalmışken birden norman gözlerimin önünde parmaklarını şıklatınca irkildim.
''sürekli dalıp gidersen hiçbir şey öğrenemezsin küçük hanım.''
dersin sonuna kadar odaklanmaya çalıştım ama olmuyordu, zar zor dersi bitirdiğimde hızlıca sebastian'ın yanına gittim. bugün daha da sinirlenmiş gibiydi. bir süredir kütüphaneye gitmiyordu ve odası kitaplarla dolduğundan yürümek zordu. victor veya başka biriyle karşılaşmamak için odasından çıkmıyordu ama benim gelmeme izin vermişti. kitaplarının arasında bir boşluk bulup oturdum, sebastian da benim gibi yerde oturuyordu.
''gün geçtikçe daha da sinirleniyorum ve bu elimde bile değil!''
bakışlarını yerden kaldırmadan konuştuğu için bana mı söylüyor yoksa kendi kendine mi konuşuyor emin olamasam da ben de konuştum.
''sorun ne sebastian?''
''o kadın, düşes roxanne, artık daha da fazla buraya gelir oldu. onu durduran da yok. imparatorun amacı ne anlayamıyorum. sana yakın davranıyor ama o kadına bir şey dediği de yok. ben olsam ona her seferinde daha büyük cezalar vererek onun buraya gelmemesini sağlardım. işte bu yüzden o adamla pek fazla takılmamalısın, ben asla sana bu haksızlığı yapmazdım.''
duyduklarım şok etkisi yapmıştı. ben hiç bu şekilde düşünmezken neden sebastian böyle düşünüyordu ki? beni düşünüyor olması ve benim için endişeleniyor olması tatlıydı ama bu kadar derin düşünmesine gerek yoktu bence.
sebastian'ı sakinleştirmek için yanına daha da yaklaşıp hafifçe sarıldım.
''bunlarla kafanı yormana gerek yok sebastian. zaten victor benim sevgilim bile değil.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ileone
FantasyO sabah tek yaptığım bir kitabının üstünde uykuya dalmaktı. Ileone nın üstünde. Ve yavaşça gözlerimi açtığımda gökyüzünden düşüyordum?!!! Tamam bu kötüydü ama düştüğüm yerin bir savaş alanı olması kadar değil. peki ya yanımdaki askerlerin önümde eği...