Zaten günüydü ve genel olarak buradan bölüm istendi. Cuma günü okulda sapık var geliyor ve bir sonraki bölümde asıl olaylar başlayacak. İkisinde de.
Başıbozuka gelince, orada ortalık çorbaya dönüyor gençler. Oradan da bölüm en kısa sürede gelecek. Kafayı yemelik çok güzel şeyler yazacağım ama biliyorsunuz ki ben bir anneyim. Bir eşim, bir ev hanımıyım. Sürekli sürekli bölüm yazamıyorum. Belli başlı işlerim var. Fırsat buldukça yazıp atıyorum Zaten. Neyse iyi okumalar. Görüşürüz.
Annemle babamın aşkını gözümüzle görmüş, ama sebebini anlayamamıştık bugüne kadar. Altında yatan bir çok sır, çekilen bir çok cefa varmış. Bilmiyorduk. Dedemin, dayımın, babamın yaptıklarından haberimiz yoktu. Yoktu amk işte, yoktu.
"Sen nasıl dayandın onca şeye anne?"
Beste'nin sorusuyla kollarımı annemden çekerken hepsinin ağladığını gördüm. Güçlü bir kadın olduğunu biliyordum, ama çelikten olacağını tahmin etmemiştim.
"Öldürmedi," dedi babama bakarak, "Süründürdü."
Gülümsemeye başlayan babam annemin elinden tutup yatağıma oturttu. İkisi yatağın ortasında başlığa yaslanarak birbirlerine sarılıyorlardı.
"Görmeyi bilen gözler, kahverenginde bile okyanus görür. Sen o mavi gözlerde ne gördün Aydın Alparslan?" Üçümüzde karşılarına oturup bağdaş kurduk.
"Ne bileyim? Öyle bir betimleme bulamadım anne."
"Bulamazsın," dedi babam gülerek. "Annenizin betimlemelerine kimse yetişemez."
"Meslek lisenin köprüsündeydik," diyerek her şeyi en başından anlatmaya başladı annem.
"Babanız siz küçükken bunları masal olarak anlatırdı size, masal gibi gelirdi. Kim dinlese, kim bilse masal gibiydi. Gider yaptım, koskoca reisi tanımıyormuş gibi davrandım. Öyle bir amacım yoktu ama babanızın aklından bir daha çıkamadım. Her gördüğüm yerde gider yaptım, her seferinde laf soktum. Canımı acıttı, ama acıttığı her yeri fazlasıyla iyileştirdi. Acıtmadığı yerleri bile. Dayınızı çok severim, ama bir o kadar da nefret ederim. Ne olduysa onun yüzünden oldu. Dedenizle aramı bozan Asil'di. Ama dedeniz dünden razıymış gibi kime sinirlense acısını benden çıkarttı. Köydeki eve kapattı, sırf babanızdan ayırmak için. Vazgeçmedim. Dayınız o zamanki ruh halimden iyi olmadığımı anlamış. Gidip babanızla konuşmuş, doktora gitmişler. Haberim olmadan bir sürü ilaç kullandım. Aykut'tan başka kimse umurumda değildi. Dünya yansa başıma şemsiye tutup gezecek halim vardı. Okulun başlamasına yakın dayınız beni o evden kaçırıyordu, karşımıza dedeniz çıktı."
"Neden bugüne kadar anlatmadın anne bize bunları?"
"Anlatmak istemedim kızım. Ne dayınıza, ne dedenize cephe almanızı istemedim ama dediğim gibi, bir kişinin daha gözümün önünde heba olmasına seyirci kalamazdım. Seninle konuşmadım, yüzüne bakmadım diye seni umursamadığımı mı sandın Aydın Alparslan? Yanılıyorsun oğlum. Her gün yanına sırayla birisini gönderdim. Git dedim, ne durumdaymış öğren. Anlatmanı istedim, içine atmanı istemedim. Çünkü ben içime ata ata hasta oldum. Ne baban gibi serseri olmanı kaldırabilirdim, ne de benim gibi hasta olmanı."
"Bilmiyordum anne," dedim başımı eğerek. "Babama hep serseri, şerefsiz falan dersin ama bu kadar olduğunu bilmiyordum."
"Her neyse, olan oldu. Şimdiden sonra ayağını denk al. Yoksa kararımı duydun. Kapının yerini de biliyorsun. Anlatmaya devam ediyorum. Dedeniz o gün beni üçüncü kez evinden kovdu. Ama bir hevesle okula gidip babanıza sarılmak istedim, son senemizdi ve sınava girecektik." deyip Beste'ye baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞEHZADE (Tamamlandı)
Teen FictionAydın Alparslan Dinçsoy'un hikayesidir. Meslek lisesinin devamı niteliğinde değildir, ama onu okuduktan sonra okumanızı tavsiye ederim. "Anne ben aşık oldum." diyerek girdim eve. "Anne." diye bağırmaya devam ettim. Dinçsoy silahlı kuvvetlerinin he...