A.A.D 22

2.1K 347 708
                                    

tuana0922 bu bölüm senin için gelsin ablacım. Şu ilk satırları yazarken yumuş yumuş oluyorum biliyor musunuz? Çocukların küçüklük halleri ve mısra bebeğimin onlara verdiği öğütler, şu zamanda Aydın Alparslan'ın yaptığı şeylerle bağdaşıyor gibi. İlla bölüm içinde bir şeyler bulursunuz orayı okuduktan sonra. Böylelikle onları bıraktığım yerden devam ediyorum. Yılbaşı özel bölümü gelecek bu arada Meslek liseliye. Şimdiden haberiniz olsun. O başlıktan gelecek son bildirim olacak çünkü tam tamına 200 bölüm olmuş olacak. İyi okumalar.

Her sabah olduğu gibi, senelerdir vazgeçmeyerek, ne kadar yorgun ve uykusuz olursa olsun kalkıp kocasına kahvaltı hazırladı Mısra. Aykut da bu esnada uyanıp giyinmişti. Ayhan Dinçsoy artık yaşlandığı için fabrikanın tüm sorumluluğunu oğluna vermişti, her sabah jilet gibi gömleklerle işe giderdi zamanın serseri Aykut reis efendisi.

"Karım," dedi sessizce mutfağa girdiği zaman. Baştan aşağıya karısını süzdü. Uzun, siyah bir gecelik vardı üzerinde, sabahlığın kolu omzundan düşüyordu. Açıkta kalan kısmını öpüp karısına sarıldı Aykut. "Günaydın, şu dakikaya kadar günüm aymamıştı. Sabah sabah bu kadar güzel olmak zorunda mısın?"

"Nerem güzel Allah aşkına?" dedi Mısra uykudan bozuk sesiyle, "Gözlerim şiş, sesim bok gibi çıkıyor..."

"Sen kendine benim gözümle baktın mı hiç? Cık. Bakmadın."

"Türk kahvesinden okyanuslarım yok benim," dedi beline sarılı kollardan çıkmayarak, "O gözler sadece sende var sadece sen beni böyle görüyorsun..."

"Eğer 10 saniye daha böyle durursak işe geç gideceğim ama..." deyip göz kırptı. Mısra sessizce kıkırdayıp kocasının kollarını belinden çekeceği sırada mutfağa gözleri kapalı Aydın Alparslan girdi.

"Anne?"

"Oğlum ne oldu, bu saatte uyandın?" İçine doğmuştu, içine. Az daha gelmeseydi anası elden gidiyordu.

"Susadım..."

"Yatağının yanında vardı annecim..." deyip bir bardak su doldurdu. "Taze su içmek istedim." Taze su? Evet, evet taze su.

Suyunu içtikten sonra babası yanaklarından öptü ve annesiyle beraber üst kata çıktılar. Babası işe gittiği zaman koşarak annesinin yanına gelirdi. Tereddüt etmeden yatak odasına girip babasının tarafına yattı. Mısra garibim de ikizleri sırayla kucaklayıp yanına getirdi. Birisiyle uyur da, diğerleriyle uyumaz mı hiç? Hepsini yatağa dizdikten sonra yanlarına uzandı. Bir kaç saat sonra uyanan Aydın Alparslan sessizce yataktan çıkıp mutfağa indi. Annesi her sabah babasına kahvaltı hazırlardı, onu çok sevdiğini bilirdi. O da sevgisini göstermek için bacak kadar boyuyla kahvaltı hazırlamak istedi. Peynir, zeytin, tereyağ gibi kahvaltılıkları dolaptan çıkartıp masaya koydu. Annesine aşık bir erkek evladı... elinden geldiğince masa hazırlayıp üst katın merdivenlerine yöneldi. Odaya girdiğinde ikizler ve annesi hala uyuyordu. Öncelik olarak babası gibi annesinin nabzının üzerinden öptü. Annesi kıpırdandı ama uyanmadı. Bir daha öptü, kulağına sessizce "Anne," dedi. Yanaklarını, ellerini, saçlarını aralıksız bir şekilde öperek annesini uyandırmaya çalışırken ikizler uyandılar. Biri saçlarını, biri ellerini, biri yanaklarını derken Mısra uyanmış olsa dahi şu anı bitirmemek için kalkmıyordu. Sonunda gülmeye başlayınca gözlerini açtı. Hepsi sırayla bir daha öptüler annelerini ve kalkıp lavaboya girdiler. Sırayla alt kata indiklerinde Aydın Alparslan mutfak kapısına geçti. Annesi lavabodayken ikizlere masadan bahsetmişti, onların haberi vardı. "Gözlerini kapat anne." Kapattı.

Mutfak kapısından iki elinde iki oğlu varken girip kızının çektiği sandalyeye oturdu. Gözlerini açtığı an hepsi bir ağızdan, "Sürpriz." diye bağırdılar. Gözlerini açan Mısra hayretlerle dolu gözleriyle masaya bakakaldı. İlk olarak bakışları gri okyanusa çevrildi. Öyle masum bakıyordu ki annesine, gözlerinin dolmasına engel olamadı ressamlık kızı. "Sen mi hazırladın annecim masayı?"

ŞEHZADE (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin