Sanırım başladığımdan beri en heyecan yaptığım bölüm bu oldu. Çok etkilendiğim, eskilere döndüğüm bir bölüm ve ağlamamak için zor tuttum kendimi. Yorumsuz bırakmayalım bu güzel bölümü. İyi okumalar.
Yeni bölüm ne zaman gelir bilmiyorum.
Sessizliğime aldandılar. Ama bilmiyorlardı ki, bir esersem mevsim değişirdi. Dünya tersine dönerdi.
Kardeşlerimle beraber yaptığımız hareketten sonra kardeşler olarak soyadımızın fabrikasında çalışmaya başladık. Babamla biraz olsun iyiydik ama annem hala yüz vermiyordu. Eski hallerini özlemiştim. Eve geldiğim zaman sarılmak istiyordum, öpmek istiyordum. Ama hoşgeldin bile demiyordu çoğu zaman. Kızamıyordum. Çünkü hala geceleri dışarıda çok takılıyordum. Önceki gibi salonda beklemiyordu. Ama odasında uyanık olduğuna eminim. Odamın kapısını kapattıktan sonra onların odasının kapısının sesi geliyordu.
Bir gün yine babam, Ayhan Mete, Beste ve ben fabrikadan çıkıp eve geldik. Annem her gün olduğu gibi kapıda karşıladı. Öncelik her zaman kocasıydı. "Kocam, hoşgeldin..." Şu standartı söylemeden geçemeyeceğim. Babam annemi sürekli iki yanağından, alnından, dudağından ve boynundaki iki nabzından öperdi. Bir çok fotoğraflarında da babam sürekli annemi nabzından öpüyordu. Küçükken bende öyle yaparmışım. Sebebini inanın bende bilmiyorum.
Sıra bendeydi. Yüz versin diye beklerken tek yanağımdan beş karış suratla öpüp geri çekilerek Ayhan Mete'ye baktı. Okulda yaptığımız durumu Beste anlatmış, tepki vermemiş. Kızgınlığı alkol alıyor olmamdı.
Cuma akşamı olduğu için yemekten sonra hepimiz dışarıya çıktık. Çifte kumruları ara sıra yalnız bırakmak lazım. Herkes kendi arabasına binip gideceği yere doğru ilerlemeye başladı.
Sabaha karşı eve geldiğimde diğerlerinin arabaları kapının önündeydi. Yine en geç gelen bendim. Yine içmiştim. Ve annem, yine odasında beklemişti.
Sabah aşağıdan gelen seslere uyandım. Cumartesi kahvaltısı hazırlanıyordu. Normal şartlarda bu kahvaltıya bende yardım ederdim, beraber hazırlardık. Ama sabaha karşı güzel kafayla yattığım için kalkamamıştım.
Aşağıya indiğimde, "Günaydın," dedim neşeli bir sesle. Herkes gülümseyerek cevap verirken bir tek annem cevap vermedi. Şaşırmıyorum. Mutfağa gittiğinde babamda peşinden gitti. Bir şeyler konuştuklarına eminim.
Babam mutfaktan çıkarken elinde menemen tavası vardı. Her kahvaltıya bunu hazırlar. Hatta şarkısı bile var, üniversite zamanında kendisi yazmış.
"Menemen menemen, yiyemezsem kendime gelemem gelemem," şeklinde devam ediyordu. Hep söylediği gibi, babam yine bunu söylüyordu. Uzun zaman sonra annemi bu kadar güzel gülerken gördüm. Fırsattan istifade edip konuşmak istedim.
"Anne?"
Bakışlarını masadan ayırmayıp babamın tabağına peynir koydu. "Efendim?" Adımı ağzından duymayı bile özledim.
"Konuşmayacak mısın benimle?"
"Kahvaltı yapıyorum," dedi yüzüme bakmadan. Sorasım var, anne gözlerimi özlemedin mi, gözlerimin gri oluşunu sen çok severdin?
"Bende yapıyorum."
"Afiyet olsun." Yavşakça konuşmam gerektiğini babamın bacağıma vurmasından anladım. Giderlenir, rahatlardı. Babam baş köşede, annem sol yanında, biz üçümüz sırayla sağ tarafına dizilirdik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞEHZADE (Tamamlandı)
Genç KurguAydın Alparslan Dinçsoy'un hikayesidir. Meslek lisesinin devamı niteliğinde değildir, ama onu okuduktan sonra okumanızı tavsiye ederim. "Anne ben aşık oldum." diyerek girdim eve. "Anne." diye bağırmaya devam ettim. Dinçsoy silahlı kuvvetlerinin he...